Daha çok 2005'li yıllara değin yoğun olarak kapıların iç zili çalar, açtığınızda ise bir bakmışsınız ki bir firma yetkilisi hanım ya da bir bey veya sırtında bir bohça olan, başları geleneksel tülbent ile bağlı bir-iki esmer hanım.
Daha çok 2005’li yıllara değin yoğun olarak kapıların iç zili çalar, açtığınızda ise bir bakmışsınız ki bir firma yetkilisi hanım ya da bir bey veya sırtında bir bohça olan, başları geleneksel tülbent ile bağlı bir-iki esmer hanım. Kravatlı takım elbiseli düzgün giyimli diğer pazarlamacıların elinde de ya bir çanta veya katalog olurdu. Ardından; “Efendim x firmasının ürününü tanıtıyoruz, bize birkaç dakikanızı ayırır mısınız?” minvalinde yağlı ballı sözler…
Kimi ev sahipleri bu kadar tatlı sözlere dayanamaz tabii, bunlardan bazılarını özellikle de iki kişi olanlarını (bir hanım bir erkek, ya da iki hanım ise daha bir güven ortamı oluşur çünkü genelde evde kalanlar yaşlı teyzeler ve ev hanımları olduğu için bu önemli bir detaydır) daha güvenli bulur, akabinde tırsmadan gönül rahatlığı ile içeri davet edip, ardından bir de çay, su, kek vesaire ikram edenlerimiz dahi olurdu. Tüm bunlar olurken bir yandan da satmaya çalıştıkları ürünlere dair parıltılı cümlelerine kulak kabartılırdı. Kimi zaman da tüm bu işler apartman kapısında olur, yan komşu, karşı komşu, alt kat, üst kat bile pazarlamacıların gür sesine göre bu işe dahil olurdu. Bu arada bunlar olup biterken, bu tür ev ilişkileri kaynaklı kimi olumsuzluklarda olurdu. Bu yüzden basında ve televizyonlarda ara ara dolandırıcılık haberlerine, pazarlamacı kılığıyla gelen kişilerin başka işler yaptıklarına da şahit olunurdu. Bilmeden kimi art niyetli pazarlamacı kılıklı dolandırıcıların imzalattıkları seri senetlerden dolayı mağduriyet yaşayanlara az da olsa, o dönemlerde denk gelinirdi…
Neyse efendim, bu “Gezici pazarlama sektörü” iyi gelir getiren bir sektör idi bir zamanlar. İşte en sonunda millet epeyce canından bezdi, elini kolunu sallaya sallaya apartmana giren, iç kapınıza kadar dayanan o insanlara karşı bazı nahoş durumlar ortaya çıkınca, haberlere yansıyınca bu sefer tedirginlik hissedilmeye başlandı. Kapıyı açmamalar, dış apartman kapısının üzerine “Pazarlamacılar giremez, pazarlamacılar kesinlikle giremez, pazarlamacıların girmesi yasaktır” vb. notlar asılmaya başlandı. Çoğu apartmanın dış kapısında bu tür uyarılar yaygınlaştı.
Yıllar geçti, bu işleri yapma usulü değişti. Yeni teknikler, metotlarla bu pazarlama işleri yapılır oldu, millet biraz rahatladı. Bu yüzden de artık günümüzde bahsedilen usul yok denecek kadar az kullanılır bir hale geldi. En azından bugün, o eski dönemlerdeki kadar rahatsız edecek bir boyutta değil. Normalleşti diyelim…
Velakin, o dönemlerde başlayıp da halen süre gelen, fazlaca da normalleşmeyen nahoş ve rahatsız edici bir durum öylece kala kaldı gibi. Apartman kapılarına, giriş kapılarının ön duvarlarına, bazen apartman içi posta kutularına ve hatta giriş katının duvarlarına kadar yapıştırılan küçük küçük el ilanları, kartvizitler! Ve de kapı önlerine, altlarına atılan, çevre kirliliği yaratan, broşür ve el ilanları. Mesele bu…
O güzelim tertemiz apartmanın camlarına yapışınca çıkardığınızda camda onlarca iz, leke bırakan küçük kartvizit artıkları. Tertemiz boyalı apartmanın iç duvarına yapıştırılan ve ardından bunu söktüğünüzde duvardaki boyaları dahi sökerek geriye duvarlarda çizikler, döküntüler, izler bırakan yapıştırma el ilanları… O tertemiz apartmanınızdan sabah çıkıp, akşam geri aynı apartmana, evinize döndüğünüzde apartman kapınızın altından atılmış, onlarca kartvizit ve broşür… Alıp okumadığınız, üstüne basarak yürüdüğünüz kağıt yığınları. Ve hatta yine mi diye içlenerek bazen de kızıp içinizden hiç hoş olmayan sözleri sarf ederek, üzerine basıp gittiğiniz kağıt yığınları! İşte bu konuda bir gerileme yok.
Benim merak ettiğim başka bir husus var; bu ilanları birilerinin eline tutuşturarak yollayan, o ilan ve reklam broşürlerinin sahipleri hiç piyasa araştırması yapmışlar mıdır acaba? Mesela büyükşehirlerde girip, 8-10 apartmana; “Yahu biz tüm bunları yapıyoruz ama siz bunları alıp, okuyor musunuz, merak ediyor musunuz, bu kartvizitleri, broşürleri faydalı buluyor musunuz? Bu konularda ne düşünüyorsunuz” diye, onların fikirlerini almışlar mıdır? Bence almamışlardır. Alsalar zaten yapmazlar. Çünkü öyle bir istatistik yapsalar eminim görecekler ki; o soruları sordukları her 100 kişiden belki 5’şi “Eh alıp şöyle bir bakıyoruz” diyecek, geriye kalan yüzde 95’i inanın “Biz bunu yapanlara kızıyor, terbiyesizlik olarak algılıyor, böyle bir şeyi de asla hoş karşılamıyoruz” diyecekler! Ha, şöyle de düşünmeyin, “Yahu bu tür işleri artık dandik dandik küçük işyerleri, merdiven altı işyerleri yapıyor” diye. Aksine kelli felli marketler, kimi büyük işletmelerde yapıyor! Özellikle gıda sektörü.
Hatta bir kısmı belki de kavga edecek, apartman camlarını kirlettiği, duvarların boyasını mahvettikleri, apartmanlarının içini kirlettikleri için! Aslında apartman sakinlerine bu işi yapanlar zaten görünmüyorlar da, istatistik için dahi olsa hiç görünmeseler daha iyi, işin o riskli yönü de var bu arada! Kestirme yoldan ben cevabı söylemiş olayım… Tüm apartman, iş yeri sakinleri adına! Artı bu yolla reklam verenler şunu bilmeli; artık bu gün, bu çağda dışarıda dolaşırken insanlara gönül rızası ile verilen broşürler ve el ilanları dışında bu tür sağa-sola broşür, kartvizit atmak işletmeler ve diğer reklam veren açısından kar getirecek bir çalışma değil.
Bir de artık şöyle düşünün, her ev de bilgisayar var. O yoksa telefonda internet bağlantısı var. İnsan neyi merak ederse, ne lazımsa hepsi orada var. İrtibat telefonlarına, fiyatlarına, resimlerine, diğer gerekli detaylara kadar. Bilgiye ulaşım jet hızında hasıla. Ee böyle bir zaman diliminde, üstelik çevre kirliliğine yol açacak bir şekilde, apartman, işyeri, sakinlerini de rahatsız ederek, kendilerine de faydası olmayan bir metot ile bu işi günümüzde hala yapanlara ne denir? İşin o kısmını size bırakıyorum! Sağlıcakla kalın…