Her milleti tanımlayan ve onunla özdeşleşen bir vasfı vardır. Türk Milleti'nin vasfı da askerliktir. En eski zamanlardan beri Türk Milleti ordu-millet olarak tanımlanmıştır. Bu vasfın nişanesi olarak Türk askeri vatanı ve bağımsızlığı için canını vermeye hazır olagelmiştir.
Dün 30 Ağustos Zafer Bayramı’ydı… Başbuğ Atatürk’ün kahraman Ordumuza hediye ettiği bugünün özel ve genel anlamı vardır. Özel anlamı 26 Ağustos 1922’de Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz ve devamında 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da kazanılan Başkumandan Meydan Muharebesi’nin yıl dönümü olmasıdır. Bu savaş Sakarya Zaferi’nin devamı, Türk milletinin var olma ve bağımsızlık azminin göstergesi ve Cumhuriyetin temel dayanağıdır. Genel anlamı ise Türk tarihinin en büyük zaferlerinin yıl dönümlerinin bu hafta içinde olmasıdır: Malazgirt, Otlukbeli, Mercidabık, Mohaç ve Sakarya Muhabereleri. O yüzdendir ki içinde bulunduğumuz hafta Zafer Haftası olarak adlandırılır. Bu zaferin benim ailem açısından da anlamı vardır: Hem babamın hem de annemin dedeleri, yani benim dört büyük dedem de bu savaşta yer almıştır. Bu nesil neredeyse gençliğinin tamamını savaşta geçirmiştir: Birinci Dünya Harbi, Çanakkale Muharebeleri, Kuvva-yı Milliye çeteleri, Sakarya ve Başkumandan Meydan Muhabereleri. Türk Milleti onları ve onlar kendilerini bir isimle çağırırlardı: Kemalin Askerleri… Bu yazı bağımsızlığımızı, birliğimizi ve varlığımızı borçlu olduğumuz o aziz askerlerimizin anısına yazılmıştır. Ruhları şad ve mekânları Cennet olsun…
BÜYÜK ZAFERİN ASKERİ AÇIDAN ÖNEMİ Genç nesillerimiz şunu iyi bilsinler ve hiç şüphe duymasılar ki dünya tarihinde görülmüş en haklı ve en meşru zaferlerden biri İstiklal Harbi’ni sonuçlandıran Büyük Zaferdir. Türk ordusu, neredeyse 300 senedir hep savunma harbi yapmaktaydı. Stratejik anlamda uzun yıllar sonra ilk defa taarruz harbine Büyük Zafer’le girdik. Bu şu sebepten önemlidir: Savunma yapan taraf her zaman daha avantajlıdır. Müstahkem mevkilerin arkasında yerleşmiş, ağır silahlar tarafından desteklenen karnı tok ve dinlenmiş birlikler… Bu yüzden taarruz eden tarafın asker sayısı, silah, cephane ve teçhizat açısından savunma yapan taraftan daha üstün olması gerekir. Başkumandan Meydan Muharebesi’nde durum böyle değildi. Asker ve silâh sayısı hemen hemen eşitti. Ordunun teçhizatı bütün raporların verdiği bilgilere bakılırsa Yunanlıların teçhizatından daha üstün değildi. Bu da doğaldır. Arkasında ekonomisi, fabrikası olmayan bir halkın bir sene hazırlıkla elinde avucunda ne kaldıysa toplayabildiği ancak buydu. Düşman ise arkasına dünya emperyalizminin ağababası İngiltere’nin desteğini almıştı. Afyon ve Dumlupınar mevzileri o kadar sağlam takviye edilmişti ki, İngilizler “Türkler bu mevzileri altı ayda geçerlerse altı günde geçtik desinler!” diye yazmaktaydı. Başbuğ Atatürk ise savaşın başlangıcından 15 gün sonra İzmir’e gireceğimizi düşünüyordu. Kemal’in askerleri hem İngilizleri hem de Başbuğ Atatürk’ü yanılttı: tam 14 gün sonra Türk Askeri İzmir’e girmişti! SÜVARİ KOLORDUSU VE FAHRETTİN ALTAY PAŞA Türklerin savaş sanatı ilk tarihlerinden beri süratle hareket eden süvarilere dayanmaktaydı. Mete Han – Motun Yabgu’nun ilk kez teşkilatlandırdığı, Gök Türkler’den Cengiz’e, Alparslan’dan Osmanlı Tımarlı Sipahisi’ne kadar ordunun temeli bu süvariydi. Türk süvarilerinin son görkemli temsilcisi Fahrettin Altay Paşa’nın Süvari Kolordusu idi. Hem Sakarya’da hem Kocatepe ve Dumlupınar’da düşmana baskın veren, arkasını çevirip imha eden, zafer sonrası süratle İzmir’e yürüyen bu eşsiz kahramanlardı. Bugün modern süvari birlikleri olan tankçı ve zırhlı birlik sınıflarının atası da bu süvaridir. Bu yüzden milli tankımızın adı Fahrettin Paşamızın soy adıdır: Altay! BÜYÜK ZAFERİN SİYASİ ÖNEMİ Hiç şüphesiz İstiklâl Harbi sadece Türk Milleti’nin mirasıdır. Bu mirasa başkalarını dahil etmek dedelerimizin mücadelesine karşı saygısızlık olur. Ancak Büyük Zafer’in hamasi duygularla değil, temsil ettiği büyük siyasi değerle anlaşılması da önemlidir. Batı kapitalizmi, sömürgeciliği ve emperyalizme karşı bir duruş olarak İstiklâl Harbi ve Büyük Zafer bütün mazlum milletler için, emperyalizm karşıtı aydınlar için ve eşitlik – kardeşlik – özgürlük ülküsüne inanan hümanistler için de önemli bir mihenk taşıdır. Atatürk’ü anlatacak hiçbir sıfat anti – emperyalist kadar açıklayıcı ve kapsayıcı olamaz. Bütün müttefiklerimiz kendi onurlarını ayaklar altına alan sözde barış (!) anlaşmalarına (Brest Litovsk, Versailles ve St. Germain Anlaşmaları) boyun eğer ve düşmana esareti kabul ederken Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalin Askerleri bize Sevres Anlaşması ile biçilen deli gömleğini yırtıp atmışlardır. Arnold Toynbee’nin dediği gibi: “Mustafa Kemal Paşa Türk’ün kendi vatanında özgür ve egemen olacağını göstermiş ve Kuvva-yı Milliye onun liderliğinde gelişmiştir.” Bugün insanlarımız kendi vatanlarında yaşamak istemiyorsa Atatürkçü olduklarını söylemesinler. Aydınlarımız küresel emperyalizmin güç kaynaklarından beslenerek Kemalist olamazlar. Milliyetçilerimiz Türk Tarihinde Atatürk ve Kemalin Askerlerini yok sayarak milliyetçi olamazlar. Siyasetçilerimiz “milletin egemenliğini” göz ardı ederek ne demokrat ne de siyasetçi olabilirler. Bu yüzden 30 Ağustos’un siyasi anlamı üzerinde tartışılmalı ve çalışılmalıdır. BÜYÜK ZAFERİN MİLLİ ÖNEMİ Bugün üzerinde yaşadığımız bir vatanımız, çocuklarımızın eğitim gördüğü iyi okullarımız, her türlü sektörde üretim yapan bir ekonomimiz, seçimle ve millet iradesiyle iş başına gelen siyasetçilerimiz, Türk olma bilincimiz varsa bunu Büyük Zafere ve İnönü’nde, Sakarya’da, Kocatepe ve Dumlupınar’da şehit düşen Kemalin Askerlerine borçluyuz. Eğer büyük zafer olmasaydı Türkiye Güney Amerika ülkeleri gibi Kızılderili ve Afrikalı köle kökeninden gelen, İspanyolca konuşup kendini Batılı sanan ülkeler gibi olacaktı. Buna rağmen halâ bu vatana sevgiyle bağlanmayı ırkçılık, bu devlete vatandaş olmayı faşistlik olarak gören, devletimizin, bayrağımızın ve tarihimizin kimliğini sorgulayan türediler aramızda bulunmaktadır. Küreselleşmenin ağır ve bozucu etkilerine karşı milli varlığımızı medeni dünyadan kopmadan korumamız ve onurlu bir devletin onurlu vatandaşları olmamız için 30 Ağustos’u, temsil ettiklerini iyi anlamalı ve anlatmalıyız. Zafer Bayramımız Kutlu Olsun! Allah Başbuğ Atatürk ve Kemalin Askerlerinden razı olsun…