"Bir milletin edebiyatı, musikisi, mimarlığı yanında mutbağı da vardır."
Refik Halid Karay'ın bu sözlerine pek katılmadığı anlaşılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendi YouTube kanalında yayınladığı "Ayhan Sicimoğlu ile İstanbul lezzetleri" adlı 'belgesel-dramanın' sunuş yazısında, "Film, yemeğin milletlerle ilişkili olduğu fikrine meydan okuyor." ifadesini kullandı.
Beş gün önce, yapımın paylaşımının hemen ardından, Finansal Güvenlik Stratejisti Selva Tor'un, sosyal medya hesabında eleştirilerde bulunmasıyla dikkatimi çekti; İmamoğlu'nun tanımıyla, "İstanbul'un zengin mutfak mirasını inceleyen etkileyici belgesel-drama."
'TÜRK' MUTFAĞI YOK
Ayhan Sicimoğlu’na yaptırılan filmde 'Türk mutfağının yeterince temsil edilmediğini' savunan Selva Tor, “Sorun, Ayhan Bey’in İstanbul Lezzetleri programında bir defa ağzına ‘Türk Mutfağı’ ifadesini almaması.” diyordu.
Tor, eleştirisinde İmamoğlu’nun kamu bütçesinden finanse ettiğinin anlaşıldığı yapımını iki kez izlediğini belirterek, “Maksadınızı, bu yapımla vermek istediğiniz mesajı anlamakta zorluk çekmedik çok şükür.” ifadesini kullandı.
Ben de birkaç kez izledim ki, bir hataya düşmeyeyim.
Gerçekten de 1 saat 16 dakika 57 saniyelik belgesel-dramada sadece bir kez 'Türk' kelimesi kullanılıyordu.
Onda da hemen araya giren Sicimoğlu, "Ama Fransız değil mi, etki..." sözüyle konuyu dağıtmayı başarıyordu.
Tor, İmamoğlu'na bir de çağrıda bulundu:
"Tavsiyem, derhal bu yayını kaldırıp, yerine, kendi cebinizden masrafını karşıladığınız İstanbul’un lezzetlerinin yeniden ve eksiksiz ve Türk Mutfağı imgesi ve adı altında yeniden yapımını üstlenmenizdir."
SÖZ KONUSU BELGESEL OLUNCA
Belgesel-drama denince, özen, hassasiyet, dikkat, "malzemenin gerçek ve belgeye dayanması" olmazsa olmazdır.
Bu belgeselde, sevgili Vedat Başaran'ın ellinci saniyede, -cildini de göstererek- "Kitapların kitabı 'Aşçı Mektebi', Mehmet Şevket Efendi… Böyle bir kitabı 1910'larda yazmak büyük bir macera…" ifadelerini kullanması ve de Ayhan Sicimoğlu'nun, "Aşçı Mektebi mi bu?" vurgusu sonrası sohbetin devam etmesi anlaşılır gibi değil.
Sözü edilen 'Aşçı Mektebi', ilk kısmı 1920’de İstanbul Hilal Matbaası’nda, diğer kısımlar ise 1925’te aynı şehirdeki Kader ve Suhûlet matbaalarında basılan ve Ahmed Şevket tarafından kaleme alınan eserdir.
Ayhan Sicimoğlu'nun o anda anlamadıysa da sonraki izlemelerde fark ederek, konuğunun dil sürçmesi ya da kamera psikolojisinden kaynaklandığını düşündüren ilgili bölümü mutlaka bir kez daha çektirmesi gerekirdi.
İSTANBUL VE TÜRK MUTFAĞI
Pek çok yerde dünyada üç büyük mutfak olduğunu, bunların da Çin, Fransız ve Türk mutfağı olduğunu okursunuz ki, gerçek.
Bir başka gerçek de Türk mutfağının ve İstanbul yemek çeşitliliğinin, tarihsel süreç içerisinde birçok etnik grup, bölgesel farklılıklar ve tarihî olayların etkisiyle şekillendiğidir. Bilimsel araştırmalar da bunu destekler.
İstanbul yemek çeşitliliğini anlattığınız bir belgesel yapıyorsanız, zengin Türk mutfağını yok saymanız sırf bu yüzden dahi kabul edilemez.
Hele hele, elinizde Tanzimat’tan beş yıl sonra Eylül 1844'de ilki, halk tarafından ihtiyaç duyulduğu için 1844-1888 yılları arasında altısı taşbaskı ikisi de tipo olarak sekiz kez basılmış, Mehmed Kâmil'in Melceü’t-Tabbâhîn - Aşçıların Sığınağı gibi bir eser varsa…
Hele hele, 1864 yılında Londra’da basılan Türâbi Efendi imzasını taşıyan A Manual of Turkish Cookery - Osmanlı Yemekleri adlı kitap elinizdeyse…
Hele hele, İstanbul’un gastronomi ve yeme içme alanına ait 64 seçme kitaba ulaşabiliyorsanız…
Selva Tor’un tavsiyesine katılmamak mümkün değil.
Gerçi, ne diyordu MFÖ o unutulmaz şarkısında Ayhan Sicimoğlu için?
"En güzel filmi sen çektin ah
En güzel yemeği sen yaptın
Sen neymişsin be abi.."
(Yazarın notu: 'Mutbağı' kitaptaki şekliyledir.)