Aslında hep yüreğimizin bir köşesine kanayan bir yara açan terör örgütü gün geçtikçe kendine terörist devşirmekte zorlanıyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde en çok aklıma terör örgütü PKK tarafından katledilen Eren’in, Yasin’in, öğretmenlerimizin ve tüm şehitlerimizin anneleri ile evlat nöbeti tutan Diyarbakır anneleri geliyor.
Aslında hep yüreğimizin bir köşesine kanayan bir yara açan terör örgütü gün geçtikçe kendine terörist devşirmekte zorlanıyor.
Bunu 3 aylık bir emeğin sonucu olarak hazırlanan bir çalışmada da gördük.
Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle hazırladıkları “PKK Terörü ve Kadın” adlı çalışma oldukça dikkat çekici. (Kendilerini tebrik ediyorum.)
Çok ince ayrıntısına kadar PKK ile kadın olgusunu anlatan ve kitaplaştırılacak olan çalışma, Emniyet Genel Müdürlüğü, itirafçılar ve Diyarbakır anneleriyle görüşülerek hazırlanmış.
Bildiğimiz gerçekler bir araya getirilerek önemli bir kaynak haline gelen çalışmanın kitabının özellikle tüm gençlere ulaşmasını diliyorum.
Çalışmada, PKK metinlerinde sürekli olarak “Kürt halkının ezildiği”, “PKK’nın Kürt halkının haklarını ve özgürlüğünü savunan” ve bu yüzden “silah kullanmak zorunda kalan” bir örgüt olduğunun ileri sürüldüğü vurgulanıyor.
Kadına sahip çıkma konusunda ikiyüzlülüğe dikkat çekilirken PKK’yı terör örgütü olarak kabul etseler de bunun uygulamaya yansımadığı belirtiliyor.
AK Parti milletvekili Öçal, terör örgütü PKK’nın kurulduğu günden beri asıl amacını kendi gündemine aldığı bazı çağdaş temalarla gizleme yoluna gittiğini söyleyerek “ Terör örgütü özgürlükten bahsetmiş ancak insanların hem özgürlüklerini hem de can güvenliklerini hiçe saymıştır. Yine sözde “özgürleştirme” adı altında toplumun temel taşı niteliğindeki aileyi ve ailevi değerlerini, “feodal düzenin” kalıntıları olarak görmüş, bunlara karşı çıkmış ve çocukları ailelerinden koparmıştır.” açıklamasıyla terör örgütünün işlevini özetliyor.
PKK terör örgütünün, kadınların özgürleştirilmesinden bahsettiği ancak katliamlarıyla herkese acılar yaşattığı, anne, baba, evlat, kız kardeş vb. bütün ailevi kategorileri silerek yerine sadece “örgüt militanı” kategorisini koyduğunun ifade edildiği çalışmada, PKK’nın çocuk yaşta kızları kandırarak kaçırmak suretiyle hem annelerin hem de örgüte katılan kadınların hayatını zindana çevirdiği örnekleriyle anlatılıyor.
“Örgütte militan olarak bulunan birçok kadın, ilk fırsatta örgütten ayrılarak orada yaşadıkları hayatı kâbus olarak nitelendirmiş ve en kötü aile hayatının bile PKK’nın kendilerine uygun gördüğü hayattan daha iyi olduğunu açık bir şekilde dile getirmiştir.” denilen çalışmada yurt dışında PKK’lı kadın teröristlerin “kadın hakları savaşçısı” imgesiyle ustaca süslendiğine dikkat çekilmiş…
Terör örgütünün kadın öğretmenleri öldürdüğüne, öğretmenleri öldürerek erkek ve kız çocukların eğitime ulaşmasını engellediğine, çocuk yaştaki kızları dağa kaçırdığına, terör kamplarındaki tacizlere ve istismarlara yer vermediğine ve çocukları kaçırılan annelerin feryadını görmezden geldiğine de değinilmiş.
Diyarbakır Anneleri ve örgütten ayrılan eski militanlarla yapılan görüşmeler ve bunlardan çıkan sonuç, terör örgütü PKK’nın hain bir terör örgütü olmasının dışında kandırdığı kadınlara da ne kadar aşağılayıcı bir yaşam sunduğu da çalışmada yer alıyor.
Hem batı illerimizde hem de Doğu ve Güneydoğu illerimizde HDP il teşkilatlarının, kadınların PKK’ya katılımını sağlamak için psikolojik-sosyolojik bir ortam oluşturduğu ve HDP’nin söylemleri ile PKK’nın söylemlerinin örtüşmesinin, PKK’yı insanların gözünde meşrulaştırdığı ve kadınlar için dağa çıkmayı cazip hâle getirdiği de ifade ediliyor.
Kendileriyle özel olarak görüşülen PKK’dan ayrılanlar ve Diyarbakır Annelerinin ifadelerinden özellikle kızların PKK’ya katılmasında ve aile ile iletişim kurma, ikna etme, yardım vb. daha sonraki süreçlerde, HDP’li yetkililerin aktif bir şekilde rol aldıkları anlaşılıyor.
Eyleme katılan annelerin, çalışmada da vurgulandığı gibi HDP’lilerin çocuklarını Türkiye’nin en iyi okullarında ya da Avrupa’da okuturken kendi çocuklarını “dağa” layık görmelerini bir türlü kabul edemeyerek, yalan üzere kurulu siyasetlerini ve anlamsız davalarını, “Başlarım sizin Kürdistan davanıza!” diyerek yüzlerine haykırmaları inanıyorum ki çok şeyi değiştirecek.
“PKK Terörü ve Kadın” adlı çalışmada anlatılanlar bir yazıya sığmaz. Kitabın takipçisi olup hepsini okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.