AK Parti'nin geçtiğimiz yerel seçimlerde yaşadığı kan kaybı, ardından bazı eski AK Partililerin yeni parti hazırlıklarına girişmesinden yola çıkarak Cumhur İttifakı'nın yüzde 50+1'in altına düştüğü değerlendirmeleri üzerinden siyasette yeni arayışlar söz konusu.
Muhalefet cephesinde CHP, yerel seçimlerdeki gayri resmi müttefiklerinden HDP ile ilişkileri ilerletme çabasında.
AK Parti’de ise, Cumhur İttifakı’nı genişletme arayışlarından söz ediliyor.
Bu çerçevede AK Parti ile Doğu ve Güneydoğu’da önemli oy potansiyeli olan HÜDA-PAR arasında yakın bir ilişki geliştiği belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile görüşmesi de bu yaklaşımın biri olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan KHK ile işten atılanlara af getirilmesi yönündeki hazırlıklar üzerinden AK Parti’nin FETÖ ve PKK ile mücadelede mağdur olan bazı kesimlere yönelik politikalarını esnetebileceği iddia ediliyor.
Beştepe’de büyükşehir belediye başkanlarıyla yapılan toplantıyla da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “kutuplaştırıcı” siyasetten, “kucaklayıcı” siyasete yöneldiği değerlendirmeleri yapılıyor.
Şüphesiz siyaset açısından, siyasi partiler açısından bunların tümü olağan gelişmeler.
Ancak ben Türkiye’de bu tip siyasi ataklardan ziyade yeni bir hikâyeye ihtiyaç olduğu kanısındayım. Diğer bazı partiler, siyasi oluşumlar veya bazı siyasi figürler yerine toplumun tümünü kucaklayan bir siyasi yaklaşıma ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
PKK ile mücadelenin esnetilerek onun siyasi uzantılarıyla ittifak arayışları yerine bir yandan mücadele kararlılıkla sürdürülürken bir yandan da ülkenin birliği ve bütünlüğüyle sorunu olmayan HDP tabanının beklenti ve taleplerine cevap verecek politikalar üretilmesi gerekir.
HDP veya HÜDA-PAR üzerinden Kürt seçmenin oyunu almak yerine Kürtlerin gönlünde yer etmeye çalışmak daha kazançlı, akılcı, daha akılcı ve kalıcı bir yoldur.
Aynı şekilde FETÖ ile mücadeleyi esnetme yerine bu konuda mücadele kararlı bir şekilde sürdürülürken yargılanmaların adil olmasına özen gösterilmesi, yeni mağduriyetler yaratılmaması ve varsa mağdur olanların mağduriyetlerinin giderilmesi daha doğru olandır.
AK Parti son 17-18 yılda çok büyük çok güzel hikâyeler yazdı. Ülkenin çıtasını yükseltti. Türkiye’yi gelişmekte olan ülkeler arasından dünyanın önemli saygın ülkelerinden biri haline getirdi.
Ancak son birkaç yıldır yeni hikâyeler yazmak yerine kendini tekrarlar durumda kaldığı da bir vakıa.
Bu tıkanıklığın nedeni de, siyasette yeni arayışlar da, yeni ittifak çabaları da bu durumun bir sonucu.
Kişisel olarak mevcut siyasi yaklaşımlardan, ittifak arayışlarından ya da ittifakları genişletme çabalarından yeni bir hikâye çıkacağı kanısında değilim.
Yeni parti arayışlarına girenlerin bir kısmı da yeni hikâyelerden söz ediyor. Bunlar sözünü ettiğimiz nitelikte yeni hikâye veya hikâyeler yazabilir mi?
Bunların bir kısmı AK Parti’nin en iyi hikâyelerinin yazıldığı dönemde o hikâyelerin yazıldığı mutfakta yer aldıkları için böyle bir potansiyelleri var diye düşünüyorum.
Ancak Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin yeni bir hikâyeye el atması durumunda bunların yazacağı hikâyenin toplum nezdinde pek itibar göreceğini düşünmüyorum.
AK Parti, yeni bir hikâye yazar mı emin değilim ancak Erdoğan’ın yerel seçimlerden sonra yaptığı açıklamalar ve ardından son 5-6 ayda yaşanan gelişmelerden yola çıkarak bu yönde bir öngörüm, beklentim ve umudum var.
Ancak kişisel kanaatim AK Parti’nin mevcut kadrolarıyla yeni bir hikâye yazmanın zor olduğu yönünde. Bunun için öncelikle AK Parti’de ciddi bir değişime ve yenilenmeye ihtiyaç var.
Kamuoyunda bu yönde ciddi bir beklenti olduğu açık.
Bunu en iyi bilenlerin başında gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan da böyle bir değişime dair birçok kez sinyal verdi.
Bu değişim gerçekleşir mi, ne zaman gerçekleşir, değişim sonrası nasıl bir AK Parti ortaya çıkacak, bu yeni AK Parti, yeniden toplumun geniş kesimlerini arkasına sürükleyecek yeni hikâye veya hikâyeler yazar mı bunu bekleyip göreceğiz.