Bugünkü yazımda ilk önce bazı kavramları açıklayıp ardından bana göre "İdeal bir muhalefet lideri ile ideal bir proje lider nasıl olur?
MİLLET, MİLLİ İRADE VE DEMOKRASİ NEDİR?
Bugünkü yazımda ilk önce bazı kavramları açıklayıp ardından bana göre “İdeal bir muhalefet lideri ile ideal bir proje lider nasıl olur? Bunların vasıfları nelerdir?” sorularını cevaplandırmaya çalışacağım. Muhalefet lideri ve proje lider deyince akla “demokrasi”, demokrasi deyince akla “milli irade”, milli irade deyince akla “millet” gelmektedir. Bu üç kavram birçok insanın kafasında farklı anlamlara sahiptir. İlkönce bunların ne olduğunu bilmek gerekir.
Millet zannedildiği gibi ırkla, dille, dinle ve kültürle bağlantılı bir kavram değildir. Millet “aynı ulus devletin/milli devletin vatandaşlarından oluşan ve bu vatandaşların arasındaki çıkar ve siyasi duruş ortaklıklarından kaynaklanan siyasi bir topluluktur.” Burada iki nokta önemlidir: Birincisi, milli devlet olmadan millet olmaz ve ikincisi, milli devlet vatandaşların içinde bir çıkar birlikteliği sağlayamaz ve onları bu çıkar birlikteliği doğrultusunda birlikte harekete yönlendiremezse yine millet oluşmaz.
Milli İrade, kabaca “milletin kendi kendisini yönetmek için ortaya koyduğu şuurlu kararlılıktır.” Bir milletin kendi kendini idare etmesi demek bütün kararların bütün vatandaşların katkısı ile alınması anlamına mı gelir? Bir apartman yönetimi, bilemediniz en fazla tatil sitesi yönetiminde bu geçerli olabilir ancak kalabalık şehirli toplumlarda bu görevi millet seçtiği temsilcileri eli ile yerine getirir. Peki, bir millet her alanda aynı mı düşünür? Ortak çıkarlar ve ortak siyasi duruş demek her vatandaşın “tek ses, tek nefes” olması anlamına gelmez, aksine bir milletin içinde çok farklı çıkar çevreleri ve çıkar grupları vardır. Dolayısıyla milli irade milletin içindeki farklı çıkar gruplarının tamamının temsiliyle tam olarak tecelli eder. O halde milli irade sadece iktidar blokundan oluşmaz, en sert ve en marjinal muhalefet partileri bile milli iradenin bir kısmını oluşturur.
İşte demokrasi de bu milli irade kavramından yola çıkarak tanımlanır. Demokrasi diğer temsili yönetimler gibi sadece çoğunluk yönetim hakkının teminatı olamaz, çünkü “çoğunluk” milli iradenin sadece bir kısmıdır. Demokrasinin diğer rejimlerden farklılaştığı yer “azınlıkların yönetime katıldığı ve azınlık haklarının yasal teminat altında olduğu” rejim olmasıdır. Burada azınlıktan kasıt siyasi azınlıktır, etnik veya dini azınlık değildir.
Demek ki bir demokrasinin olmazsa olmazı ve milli iradenin ayrılmaz bir parçası muhalefettir. Muhalefet, bu mana da, diğer rejimlerde hainlik ve yıkıcılık olarak görülürken, demokraside “yönetimin ve milli varlığın olmazsa olmaz” bir parçasıdır. Pekiyi, bugünkü şartlarda Türkiye’de iktidara oynayabilecek ve toplumun gözünde güçlü bir alternatif oluşturacak muhalefet nasıl olmalıdır? Bu soruya şahsi cevabımı aşağıda vermeye çalıştım.
İDEAL MUHALEFET LİDERİNİN VASIFLARI
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından oluşan halkın adı Türk Milleti’dir. Bu sadece vatandaşlık bağı ve ortak siyasi çıkarlara dayanan bir birlikteliktir. Dolayısıyla, Türk milleti içindeki farklı çıkar gruplarının hepsinin belli başlı ortak çıkarları olması gerekir. Bir demokrasi olarak Türkiye’de muhalefet, ortak çıkarların dışında diğer alanlarda yönetici çoğunluktan farklı çıkarların temsilcisi konumundadır. Ortak çıkarlar dediğimizde ise birinci öncelik vatan birliğidir; çünkü vatan “hepimizin ortak evidir”. İkincisi toplumun huzur ve güvenidir ki, burada da öncelik asayiş ve adalettir. Sonuç olarak, şu anda Türkiye’de muhalefetin en kuvvetli vurgu yapması ve hükümeti eleştirmesi gereken konu, vatanın ve devletin birliği, toplumdaki asayiş ve güven konusunda hataları ve eksiklikleridir. Muhalefeti farklılaştıran ana temalar ise, her şeyin normal işlediği demokratik ve medeni ülkelerde, temelde iktisadi meseleler ve politikalarda ortaya çıkar. Maalesef, bugün, ülkemizde yaratılan ortamda muhalefetin iktidardan farklılığı vatanın birliği ve devletin yapısı hakkındadır. İkinci olarak farklılık asayiş ve adalette ortaya çıkmaktadır. Buna karşın farklı olmaları gereken ana alan olan ekonomik politikalarda hemen hemen bütün partilerde aynı programlar savunulmaktadır. Partilerin ortaklaşa savunduğu temel iktisadi politika da, genelde hakim sınıfların–yani yüksek gelir grubundaki tekelci sanayi sermayesinin, finans kapitalin ve rantiye-asalak sınıfların- çıkarınadır. Bu şartlarda AK Parti iktidarını zorlayacak bir muhalefet nasıl yapılır? Bu soruya bazı temel ilkeleri belirleyerek cevap verelim. Tabiî ki, bunlar benim şahsi görüşlerimdir:
- AK Parti hükümetinin genelde terörle, özelde FETÖ, IŞİD ve PKK ile mücadelesinde eksikliklerini sorgulayacak, bu mücadelede yetersizliklerini eleştirecek ve terörle mücadelenin nasıl daha etkin bir şekilde yerine getirileceği hakkında projeler ortaya koyacak bir muhalefet.
- Türkiye’nin ortak değerlerine -yani milli kültür ve gelenekler, devletin kurucuları ve onların ortaya koyduğu temel ilkeler, dini ve manevi değerler ve ortak vatan- sahip çıkacak, politikayı bu ortak değerleri yıpratmak için değil kuvvetlendirmek için bir araç olarak kullanacak bir muhalefet.
- Dışarıdan, özellikle AB ve AP ile NATO ve ABD’den, gelen telkinlere, Atlantik merkezli emperyalist gücün menfaatlerinin içerideki savunucusu ve avukatı durumunda olan şahıs ve kurumlardan gelecek önerilere açık olmayan, aksine politikasını Türk Milleti’nin bağımsızlığı ve milli çıkarları doğrultusunda belirleyecek bir muhalefet. Doğal olarak bu muhalefet, iktidarı da dış telkinlerden etkilendiği noktalarda şiddetle eleştirecektir.
- Günümüz iktisadi şartlarında ezilen sınıfların, dar gelirlinin, sanayi ve tarım emekçilerinin yanında olacak, onların yaşam koşullarını ve üretilen artıktan elde ettiği payı arttıracak politikalar savunan bir muhalefet.
- Borçlanma ekonomisi yerine üretim ekonomisini savunacak bir muhalefet.
Tabii ki, böyle bir muhalefetin çıkması Türkiye’nin lehine olacağı gibi, emperyalist devlet ve kurumların da aleyhine olacaktır. Bu şartlar altında biliyoruz ki, emperyalistlerin de eli armut toplamamaktadır. Bir “proje lider” etrafındaki siyasi kurumlaşma bizim değil ama onların çıkarına olacaktır.
“ÇAĞDAŞ” VE “ÖZGÜRLÜKÇÜ” DEMOKRASİDE İDEAL PROJE LİDERİN VASIFLARI
Bir proje liderin vasıfları neler olmalıdır? Buyurun, bu soruya cevabımızı maddeler halinde sunalım:
- Her şeyden önce “proje lider” kendisinin “proje lider” olduğunun farkında olmamalı ve savunduğu görüşlerin milletin çıkarlarını temsil ettiğine inanmalıdır. Bu ”proje liderin” halk nezdinde samimi görünmesi için gereklidir.
- “Proje lidere” savunacağı görüşler aracılar–sanayiciler, çeşitli akademisyen ve kanaat önderleri, gazeteciler ve STK temsilcileri- vasıtasıyla telkin edilir. Bu telkinlerin “proje liderin” üzerinde etkili olması için hem finansal destekle beraber verilmesi, hem de “proje liderin” güvendiği yakın çevresinin de desteğinin sağlanması gerekir.
- Kapitalist ekonomiler ve burjuva demokrasilerinde dananın kuyruğunun koptuğu ve milletin oylarının ideolojik tercihlerle değil ama ortak iktisadi kaygılarla verdikleri ortamlar iktisadi krizlerdir. Bir iktisadi kriz ortamında, firmaların iflas ettiği ve vatandaşın alım gücünün ciddi bir şekilde düştüğü durumda, insanlar parti, dava, başkan, reis dinlemeden kendi ikballeri için oy verirler. Bir “proje liderin” başarılı olması için, bugünkü şartlarda, mutlaka ciddi bir ekonomik kriz gerekmektedir.
- “Proje lider” Türkiye’nin Batı ittifakı ve Atlantik Paktı’na bağlılığını tasdik ve temin etmeli, milletin ortak değerleri için değil “ortak insanlık idealleri” için siyasete atıldığını vurgulamalıdır. (Burada bol bol çağdaş uygarlık, demokrasi, insan hakları, halkların kardeşliği, kolektif haklar gibi içi boşaltılmış kavramları seslendirir.)
- Bugünkü Türkiye pratiğinde “proje lider”, devletin terörle mücadelesini “kendi halkına yönelik iç savaş”, OHAL’i “diktatörlüğe gidiş”, FETÖ’cüleri “otoriterleşmenin mağduru mazlumlar”, PKK’yı “kültürel haklar ve siyasi katılımdan yana bir sivil toplum kurumu”, Alman ve Amerikan casuslarını “insan hakları savunucusu gazeteci ve aktivistler” olarak tanımlar ve milli devletin modasının geçtiğini, artık küresel kamuoyuna entegre olunması gerektiğini savunur.
- Proje lider, AB’siz Gümrük Birliği’nden, özelleştirmelerden, yabancı sermayeden IMF, WB, NATO ve bilumum uluslararası emperyalizmin kurumlarından yana olacak ve buna “dünya ile birlikte olmak” adını verecektir.
- En önemlisi, “proje lider” yeni bir isim ama bilinen bir siyasetçi olmalıdır.
Ülke seçim konjonktürüne girerken mevcut muhalefet liderleri içerisinde projeye dahil olmak isteyenler koçbaşı olarak kullanılıp toplumsal huzursuzluk ve gerginlik arttırılacak, Türkiye’nin bir ekonomik krize yuvarlanması için her türlü araç kullanılacak ve sonunda “proje lider” bir güneş gibi “Batı Ufku’ndan” doğurtulacaktır. Devletimizin ve milletimizin bilgisine…