Gazze’den ardı arkası kesilmeyen haberler, Filistinli çocukların dramı, hala yok sayılıyor.
Kimi eylemler, özellikle Avrupa’dakiler, anında bastırılıyor, medyada yaygınlaşmıyor ya da sesi kısılıyor. Kitlesel tepkiler, TV’lerde, özellikle futbol maçlarında Filistin’in sesi oluyor ve hemen çok sert açıklamalar geliyor.
Hollanda’da Ajax – Maccabi Tel Aviv maç günüydü. Çok sayıda İsrailli taraftar, Amsterdam sokaklarında saldırıya uğradı, yaralandı.
10 kişinin yaralandığı açıklandı.
Resmi açıklamalar böyle, yanlış görmediniz 10 kişi…
İsrail, taraftarların Hollanda'dan tahliyesi için iki uçak gönderildiğini açıkladı.
İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi, dışarıda bulunan İsraillilere, İsrail ya da Yahudi sembollerini taşımamaları çağrısında bulundu.
Aynı gün, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, sosyal medyadan duyurdu:
‘Dün gece Amsterdam'da İsrail vatandaşlarını hedef alan alçak saldırılardan öfkelendik.
Az önce Hollanda Başbakanı Dick Schoof ile konuştum. Bu kabul edilemez eylemleri şiddetle kınıyorum. Antisemitizmin Avrupa'da kesinlikle yeri yoktur. Ve her türlü nefretle mücadele etmeye kararlıyız.’
Her bir cümle insani, bakış açısı vicdani ve tümü tek taraflı.
7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırıdan bu yana, inanılmaz bir şiddet uygulanıyor. İsrail, deyim yerindeyse taş taş üstüne bırakmayan bir nefret kültürüyle, onbinlerce insanı evinden, yurdundan etti.
43 binden fazla insan öldü; en az 7 bini çocuklardan oluşuyor.
102 binden fazla yaralı var. Hala bombalanıyor. Su, yiyecek, ilaç yolları kapalı…
Modern dünya, üst akıl sorunlarını çözedururken temel ihtiyaçlar ve yaşam hakkı mücadelesi yok sayılıyor.
Celtic taraftarları, İskoçya’da her maç, tribünde ‘Filistin’e Özgürlük’ ve ‘İsrail Soykırıma Son Ver’ yazılı pankartlar açıyor. Biz alkışlıyoruz, sonra herkes işine dönüyor.
Avrupa’nın politik lideri ise, ‘antisemitizm’ tehlikesi diyor.
Bu iki yüzlülük içinde, çocukların geleceği için çalışmalar yapılıyor. Filistinli çocuklar yok sayılarak! Bu utancı yaratanlarla aynı dünyada yaşamak da utanç verici…
NARİN’İN KATİLİ KİM?
Dünya genelinde yaklaşık bir milyar çocuk, iklimle bağlantılı afetler de dahil olmak üzere, iklim etkileri nedeniyle yüksek risk altında.
Yukarıdaki cümle Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü’nde bu yıl çocuklara odaklandığını açıklayan UNDP tarafından duyuruldu. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), çocukları afetlerden korumak ve güçlendirmek için eğitimin rolüne vurgu yapıyordu.
Diyorlar ki, çocukları, özellikle eğitim yoluyla güçlendirmek, onların kendilerini korumalarını sağlarken öğrendiklerini paylaşarak aileleri ve toplulukları içinde, değişim aracı olmalarına yardımcı olabilir. Yani çocuklar değişim mimarı olabilirler.
Afetlerden korunmak için hassasiyetleri ve ihtiyaçları göz önünde bulunduran stratejiler geliştirmek, çocuklarımıza güvenli bir gelecek vermek için hayati önem taşıyor.
Ne güzel ve ne kadar yapıcı içerik.
Batı, sadece Gazze’deki çocukları yok saymıyor. Yasalar, ne yazık ki çocukları korumaya yetmiyor. Çocukları koruyamadıkça geleceğin çöktüğünü göremiyoruz.
Bir ‘Narin’ çocuğu korumaktan aciz büyükler dünyası, hesap sorarken bile arka plan oluşturabiliyor. Günlerdir, mahkeme kayıtlarını, ifadeleri, satır satır, kelime kelime okuyoruz.
Hala bu masum çocuğu kim katletti bilmiyoruz.
Narin’i kim öldürdü? Neden açıklanmıyor? Suçluları koruyan birileri mi var?
Sorular içinde boğuluyoruz.
Sonra dönüp, çocukları iklim eylemi için eğitmeye devam ediyoruz…
BEŞİKTAŞ ŞEREFLİDİR
Bu başlık sorgulamaya açık değildir. Türk sporunun yapıtaşlarından, öncülerinden biridir ve rengini, milli hassasiyetler ile siyah/beyaz olarak değiştirdiğini de herkes bilir.
UEFA Avrupa Ligi'nde, İsrail temsilcisi Maccabi Tel Aviv ile yapacağı maçın tarafsız sahaya alınma kararı, saçma tartışmalarla Beşiktaş’ı gündeme taşıdı.
Densiz bir güruh, yine utanmadı ve bu karar temsilcimize aitmiş gibi bir bilgisizlikle yola çıkarak, bu büyük kuruma kara çalmaya çalıştı.
Beşiktaş, her futbol takımı gibi, organizasyonlarında yer aldığı UEFA’nın kural ve kararlarına tabidir.
Daha önce basketbolda da Beşiktaş, bir başka İsrail ekibi Hapoel Shlomo maçını, güvenlik gerekçesiyle tarafsız saha olarak kabul edilen Sırbistan'da oynamıştı.
Beşiktaş, hadsizlere, hak ettiği yanıtı, kendine yakışan vakar içinde verdi.
Şaşırtıcı olan, bu densiz yapının ceza davaları ile karşılaşmamış olmasıdır.
Spor kulüplerinin, bu tür çirkinliklerde, renk ayırt etmeksizin vereceği destek de eksik kalmıştır. Çamur, sadece atanın elinde kalmıyor ne yazık ki!..
ICARDI’YE MESAJ
Okan Buruk’un Galatasaray’ı UEFA Avrupa Ligi’nde unutulmayacak bir maça imza attı. Kupanın favorisi olarak gösterilen İngiliz Tottenham’ı eze eze yendi. Skor, oyun farkını yansıtmasa da her bir oyuncu ve Okan Buruk ayakta alkışlandı.
Maçın büyük kaybı ise, Icardi’nin sakatlığı ile ortaya çıktı.
Mauro Icardi, sedyeyle terk etti sahayı, sonra da sezonu kapattığı duyuruldu.
Bu, futbolda hem de her takımda rastlanabilen üzücü bir risk.
Bir o kadar üzücü olan da içerideki tepkiler, ya da tepkisizlik…
Eski kulübü Inter, eski rakipleri, Real Madrid, Barcelona, futbolcular, geçmiş olsun mesajları yayınladılar. Tez dönersin umarız ve inanıyoruz dediler.
Türkiye’de, Galatasaray camiası dışından ses çıkmadı.
TFF, Kulüpler Birliği Vakfı, Profesyonel Futbolcular Derneği gibi kurumlar, rakip takımlar, antrenörler… Hepsi sustu.
Ortada büyük bir samimiyetsizlik var.
Ha, asıl vahim tehlike, bunun samimiyet olması…
Rakibinin sakatlığına sevinen hale geldiyse spor iklimimiz, vay halimize.
Bu kadar sevgisiz, bu kadar nefret dolu olamaz spor, hayat gibi!
Empati, en büyük itici güçtür.
Fair Play, düşene elini uzatmak değildir sadece.
Daha günler önce, Mardin’de, Avrupa’nın 25 ülkesini toplayıp Fair Play kongresi yapmış bir ülkeyiz. Bu kadar güçlü çabalar arasında, sığ tartışmalar ve hedeflere boğulmamak gerek.
Yarınımız ortak, dünümüz gibi, bugünümüz gibi….
Sevmek zorunlu değil, saygı olmazsa olmazdır, sağduyu gibi!..