Canımm ülkem.
Canımm ülkem.
Garip ülkem.
Kahraman ülkem.
Ferasetli ülkem.
Fedakar ülkem.
Merhametli ülkem.
Gözyaşlı ülkem.
Kederi elemi hiç dinmeyen ülkem.
Kaderi kadersiz ülkem.
Korkunc bir felaketle karşı karşıyayız.
Tarihin en büyük felaketi ile karşı karşıyayız.
Çocuklarımız bir bir enkaz altından çıkıyor.
Akıllı, güzel, boncuk gözleri endişeli ve ne olduğunu bilemez, anlayamaz, kucakta ona el uzatan, merhamet eden kahraman gözlere bakıyor.
Ve anlatmak çok zor ama.
5 yaşında, küçücük, güzel mi güzel bır kız çocuğu varmış.
Babasının doğum günü, baba işten eve geliyor.
5 yaşındaki kızı babasına sıkı sıkı sarılıyor, kocaman kocaman öpüyor ve "doğum günün kutlu olsun babam" diyor.
Küçücük ellerinin arasında duran küçücük hediye kutusunu babasına veriyor.
Baba kutuyu açıyor içi boş, kızına "demek içine bir şey koyamadı" diyerek sıkı sıkı sarılıyor.
Kızı.
Babacım, "hediye kutum boş değil, içini öpücŭklerimle doldurdum" diyor.
Babası küçük kızına sımsıkı sarılıyor, başlıyor ağlamaya.
Gözlerinden en hakikisinden baba gözyaşları sicim gibi, önce yanaklarına, oradan ağzına tuzlu tuzlu dökülüyor.
Baba ilk defa o zaman gözyaşının tuzu ile tanışıyor.
Ve kutuyu bir daha ömrünün sonuna kadar ayırmamak üzere yatağının baş ucuna koyuyor.
Baba ne zaman, hayat mücadelesinde, ekmek derdinde yenik düşse, başucundaki kutuyu açar içinden bir öpücük çıkarıp öpermiş.
Babasının mis kokulu kızı.
Deprem oldu.
Baba ve küçük kız sağ çıkamamış.
Ben daima, güneşin çocuklar için doğduğuna inanırım.
Ben daima, çocuklar umut etmezlerse, güneş doğmaz inanırım.
Ben daima, çocuklar güneşin doğuşunu sağlarlar ona inanırım.
Enkazdan çıkan çocukların bize ögrettiklerine bakarsak.
Çocuklarda bu kocaman, merhametli yürek varken.
Kimse korkmasın.