01 Ekim canım anneciğimin ölüm günü.

Çocuklarını dizinin dibinde büyüten, mis kokulu anneciğim.

Çok güzeldin sen.

Çok iyi anneydin sen.

Çok fedakar anneydin sen.

Çok gençtin, hastalanmanın ve ölmenin zamanı ve sırası hiç değildi.

Ben.

Sabah seninle uyandım.

Bugün yalnız kalmaya ve sadece seninle olmaya karar verdim.

Seni düşüneyim ve sana yazayım istedim.

Seni o kadar özledim ki.

Hareli yeşil gözlerini, gülüşünü, anlayışını ve verdiğin analık güvenini çok özledim.

Hiç kırmadın beni, ben seni hiç kırmadım.

Birbirimizi hiç üzmedik.

Günlerden bugün, çiçeklerden seni, ağaçlardan seni, duygulardan analık duygusunu seçtim.

Yakama ilişmiş, solgun bir çiçek gibi hep taşıyacağım seni.

Bugün.

Bütün kepenkler inmiş, bütün 

perdeler kapanmış, sokaklar bomboş olsun.

Bütün dünya.

Hava, su, toprak sen ol istiyorum.

Sadece annem olsun istiyorum.

Duygulardan sadece seni seçmek istiyorum.

Canım anacığım.

İçimde, yeri değişmeyen sadece sen kaldın.

Her bahara, senden analık kokusu taşırım.

Ne güzel ana ana kokardın.

Geceleyin gökyüzü kadar severdim seni, tüm güzel kokulu çiçekleri, en güzel ağaçları, en can alıcı anılarımızı, gözyaşımı silmelerimi kalbime gömdüm.

Sana, kalbimde evlatlık randevum var annem.

Anasızlık çok çok zor.

Kocaman dünyada kimsesiz gibisin aslında.

Keşke, kendi gözyaşlarıma kendimi dökebilsem.

Anası olan anlayamaz.

Bir avucunun içinde, anasızlık yazılır ve öylece kalırsın.

Ah anneciğim ah.

Böyle böyle büyüyor anasızlık.

Şu hayatta, pes ettiğim tek konu annesizliğimdir.

Eğer bilirsen.

Anne sevgisi, su damlasının hiç azalmayan, hep çoğalan sevdasıdır.

Annesinin kıymetini bilen hüznün içindeyim.

Ah kıymetlim ah.

Dur anneciğim.

Yere çöküp ağlayacağım.