Kınayacak değilim ama hepimizin geçtiğimiz yolları düşünmesi gerekiyor. Nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi biraz irdelememiz gerekiyor. Bu sayede ortak vatanımızın ne anlama geldiğini ve bu topraklarda rüzgarın uğultusunu dinlerken kulağımıza gelen seslerin kime, kimlere ait olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
Bugün 30 Ağustos… Türk ordusunun üzerinde yaşadığımız vatanı mührünü vurduğu sembol günlerden biri. Hepimizin payı var, acısında ve mutluluğunda…9 Eylül İzmir’in kurtuluşu olarak düşünecek olursak Afyon’dan İzmir’e doğru giden uzun ve tarihi bir yolculuğun tam ortası diyebiliriz. Afyon üzerinden Antalya’ya giden yol üzerinde İnönü’yü de görmek mümkün, Dumlupınar’ı da… Yoldan içeri saptığımızda ise Frig vadisi karşımıza çıkıyor. Lidyalılarla mücadeleye giren Frigler bu tarihi kapışmayı kaybetmişler. Hatta parayı bulan Lidyalıların ilk paralarından birinin üzerinde kendilerini temsil eden aslanın Frigleri temsil eden boğayı halletmesini resmettiklerini öğrendim. Bu topraklarda hesaplaşmalar her daim zorlu olmuş ve evet parayı bulanlar bir dönem üstünlük kurmuşlar. Ama sonunda kazanan bu toprakları daha çok sevenler olmuş. Anadolu’yu yurt bellerken Malazgirt’te kocaman bir cümle kurmaya başlamışız. Sonrasında Söğüt önemli bir durak. Hepsi bugün de geçtiğimiz günler. Günübirlik bir Afyon seyahatine çıkarken yolda tüm bunlarla karşılaşacağımı düşünmüyordum. Kütahya’da arkasında Müslüm Gürses’in resmi basılı sarı renkli eski bir taksi olması muhtemel eski model bir gelin arabası kendi yoluna devam ediyordu. Aheste giderken önündeki arabadan fotoğraf ve video çekimleri yapılıyordu. Tarihin içinden geçen bu yollardan insanlar kendi hikayelerini yazmaya çalışıyorlardı. Afyon’a giderken Bozüyük’te Zeki Bayrak Tesislerinde durduk. Burası aslında açık cezaevi işletmesi. Hayat hikayelerinde hapse düşmüş olanların hayat yollarının bir kısmını geçirdikleri bir yol üstü lokantası. Dönüşte yine oradan geçtik ve gün içinde ikinci defa durduk. Zeki Bayrak, hapishane karışıklıklarında hayatının kaybetmiş bir devlet görevlisi adı bu tesiste yaşatılıyor. Buradaki kişilerden ne kadarı onun hikayesini biliyor, bilmiyorum. Bursa, yolun az ilerisi, yeni açılan otoyola sapanlar da buradan geçiyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi 30 Ağustos münasebetiyle başka bir yol hikayesi anlatmış. Sosyal medyada gördüm. Evlerine tramvayla dönen Bursalılar birden eski zamanlardan bir yolculuğun içinde buluyor kendini. Yaralı bir Türk askeri, 30 Ağustos’u anlatıyor. Diyor ki Bursa işgal altında olduğu için Ankara’daki Meclis’in kürsüsüne siyah örtü geçiriliyor. Tramvaydaki tiyatrocu asker bunu anlatıyor. Onu yaşlı bir kadın rolüne giren diğer bir oyuncu tamamlıyor ve dokunaklı bir anıyı naklediyor. Tramvayda oturanların gözleri doluyor ve 30 Ağustos’un ne demek olduğunu ve Ankara’ya ne kadar yakın olduklarını anlıyorlar. Bu bizim büyük yolculuğumuz. Şimdi de yollara düşüyoruz. 30 Ağustos için uzun hafta sonunu fırsat bilenler yaz bitmeden nefes almanın peşinde. Kınayacak değilim ama hepimizin geçtiğimiz yolları düşünmesi gerekiyor. Nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi biraz irdelememiz gerekiyor. Bu sayede ortak vatanımızın ne anlama geldiğini ve bu topraklarda rüzgarın uğultusunu dinlerken kulağımıza gelen seslerin kime, kimlere ait olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Geçtiğimiz yollar aynı zamanda dönüşte nereye uğrayacağımızı gösteriyor. Döneceğimiz yer birbirimizin yüzleri ve hayat sandığımızdan daha kısa.