Fakat Ömer Faruk Beyaz'ın Borussia Dordmund veya Shalke ile söz kestiği için Fenerbahçe'nin sözleşme yenileme teklifini kabul etmemesi hakkında kaç satır yazı yazıldı, kaç sütun yorum yapıldı acaba?
Mesut Özil’in Fenerbahçe’ye transferi ile ilgili Bab-ı Âli’de ve sosyal medyada yer alan çeşitli kanallarda yüzlerce yorum yapıldı, daha da yapılacak.
Fakat Ömer Faruk Beyaz’ın Borussia Dordmund veya Shalke ile söz kestiği için Fenerbahçe’nin sözleşme yenileme teklifini kabul etmemesi hakkında kaç satır yazı yazıldı, kaç sütun yorum yapıldı acaba?
Elbette kariyer olarak Mesut ile Ömer Faruk’u mukayese edecek kadar kör değiliz (bazı yorumcular Mesut ile İrfan Can’ı mukayese etme komikliğine düştüler ya!) fakat bütün şaşaalı kariyerine ve kazandığı/kazandırdığı kupalara rağmen Mesut Özil 32 yaşını üç ay geçiyorken, Ömer Faruk daha 17 yaşını beş ay geçmekte. Neredeyse yarı yarıya, yani Ömer Faruk’un önünde daha su içinde 15 senelik bir kariyer dururken, Mesut İnşaallah Fenerbahçe ile yaptığı üç buçuk yıllı kontratını salimen tamamlayabilir.
Fenerbahçe’nin kadro mühendisliği zaten başından beri bazı handikapları ihtiva etmekte; Gökhan Gönül 36 yaşında, Papis Cisse ve Jose Sosa 35’er yaşında, Nabil Dirar 34 yaşında, Louis Gustavo 33 yaşında, Diego Perotti ve Caner Erkin 32 yaşında, Harun Tekin ve Enner Valencia 31 yaşında, Filip Novak ve Serdar Aziz 30 yaşındalar. Otuza merdiven dayamış vaziyette, Tolga Ciğerci, Mame Thiam, Embawana Samatta, Sadık Çiftpınar ve Marcel Tisserand var. Görüleceği gibi burada isimlerini zikrettiğimiz futbolculardan bazıları şu anda sakat veya kronik sakat olarak anılıyorlar, bir de onlara dayanarak kadro oluşturmak saatli bombanın üzerinde oturmakla eşdeğer.
Oysa Fenerbahçe altyapısı oldukça değerli ürünler ortaya çıkarmakla maruf bir eğitim yuvası olarak anılır İstanbul’un Kadıköy Yakasında. Melih Demiral son ve en kıymetli örneklerden. Mesela; İBFK Başakşehir kalecileri Mert Günok ve Volkan Babacan Dereağzı’ndan çıkan kıymetlerden, daha buna benzer onlarca yetenekli ve başarılı oyuncu bugün her kademeden takımlarda ter döküyor. Ömer Faruk Beyaz da bu üretim zincirinin son halkalarından bir kıymet.
Sergen Hoca’nın Ersin, Rıdvan, Güven gibi gençlere şans vererek önlerini açması futbolseverler tarafından takdir edilirken, Erol Hoca; Ferdi gibi bir yeteneğe dahi forma verirken elleri titriyor.
Günü kurtarmak, geleceği kurtarmaya tercih edildiği için de Fenerbahçe’ye Mesut Öziller gelirken, Ömer Faruk Beyazlar yuvadan uçuyor hem de kulübe 0 (sıfır) TL bonservis bedeli kazandırarak.
Bir yanlışlık da sözleşme uzatmayarak kariyerine Almanya’da devam etme kararı veren Ömer Faruk’u taraftarların gözünde “içten pazarlıkçı ve paragöz” olarak algılanacak biçimde bir iletişim dili kurma konusunda yaşanıyor (ki bu daha kötü bir durum böyle genç oyuncular için) ve kötü örnek olarak anılmasına sebep olacak Sarı Lacivertli kulüp idarecilerinin.
Alman Sistemi gene bize vadesi dolmak üzere olan ikinci/üçüncü/dördüncü el bir makinasını ihraç ederken, bizim çiçeği burnunda ve sıfır kilometre bir yeteneğimizi devşirerek “sürdürülebilir kalkınma”nın ne demek olduğunu hepimize bir ders olarak öğretiyor.
Sahaflar Şeyhi olarak bilinen Merhum Muzaffer Ozak’ın sözü ile bitirelim; “görene, köre ne!”