Efendim bir zamanlar felsefe ve bilim tek ve aynı meslekti.
Hekim ve filozofun aslında aynı anlama geldiğini üniversitede rahmetli hocam Prof. Dr. Teoman Duralı’nın İlkçağ Felsefe Tarihi dersinde öğrenmiştik. Bugün pek çok kişi bilmez.
Efendim bir zamanlar felsefe ve bilim tek ve aynı meslekti. Aristo mantık ve etik üzerine çalıştığı gibi astroloji ve zooloji üzerine de çalışmalar yapmıştır keza hareket yasası doğa filozofu olan Newton tarafından, evrim yasası ise yine doğa filozofu Darwin tarafından bulunmuştur. Gördüğümüz üzere filozoflar çevrelerindeki dünyayı denemek ve ölçmekle meşgul olmuşlardır. O dönemde birçok filozof “ Bu dünya nasıl işliyor?” sorusunu kendisine soruyordu. Ta ki 17.yüzyıla kadar. Bilim ve felsefe bilimsel devrimle farklı yollarda ilerlemeye başlayınca batıda tıp bilimle birleşti.
Başlangıçta ruhu koruyan iyi durumda olmasını sağlayan, onunla hem terapötik hem de teorik olarak ilgilenen felsefeyken 19.yüzyıl sonlarında bu görev psikolojiye geçti. Psikolojinin çalıştığı alanlar yeniden belirlendi. Böylece psikoloji özgürlüğünü ilan edip içinden çıktığı felsefeyi reddetti.
Felsefe, Yunanca philo ( sevmek, aramak, peşinden koşmak) ve sophos (bilgelik, hakikat) köklerinden türetilmiş olup (philosophia) bilgelik sevgisi, bilgelik peşinde koşmak, hikmet arayışı anlamlarına gelmekte. Hekim sözcüğü ise Arapça hakim sözcüğü ise (hakim, kök harfleri “H-K-M” olan hikmet sözcüğünden gelir) ve her şeyi bilen, üstün bilgilerle donatılmış, filozof, hekim-, demek. Görülüyor ki, gerçekte filozof ve hekim adeta bir eş anlamlılık göstermekte.
İnsanı “Homo sapiens ” olarak adlandırıyoruz, yani “Düşünen insan”. Bu tam olarak felsefenin tanımına karşılık geliyor. Gerçekten de, felsefe ile uğraşmak, düşünmek insanın temel belirleyici niteliğidir, insanca bir eylemdir. İnsanın en temel, en önemli amacı hayatta kalabilmek, yaşamını sürdürmek ve var olmaktır. Hekimlik doğrudan buna yöneliktir; insanın hastalıklarının tedavisini ve daha sağlıklı olmasını amaç edinir. Dolayısıyla, felsefe ve hekimlik, her ikisi de, insanın var oluşu ile başlamıştır.
Tarihsel seyri içinde filozofluk ve hekimlik Aydınlanma Çağı ile birlikte ve sonrasında felsefi ve bilimsel düşüncedeki paradigmanın değişimler göstermesi, bilginin kapsamının çok artması ve teknolojinin gelişmesi ve sosyopolitik – ekonomik nedenlerle hekimlik ve felsefe arasındaki bağlar zayıflamıştır; özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında belirginleşerek hekimlik felsefeden adeta kopmuştur.
Gel gelelim felsefe ile psikoloji ayrılığına. Zamanla psikoloji ile felsefe arasında derin ve yakın bağ günümüzde görünmez oldu. Oysaki psikoloji felsefenin kadim konularından biridir. İnsana nasıl bir yaşam sürmesi gerektiğini öğretmiştir.
Epikür yüzyıllar öncesinden ruhsal sağlığınız için felsefe çok önemlidir. G. Jung ise şöyle tamamlar : ” Biz psikologların aslında filozof veya felsefi doktor olmamız gerektiğini söylemeliyiz.
Felsefe, psikolojinin anavatanıdır aslında.
Sonunda Freud da itiraf etmiştir: “Genç bir insan olarak, felsefî bilgiden başka bir şeye özlem duymuyordum. Şimdi ise, ilgi alanımı tıptan psikolojiye yönelterek, felsefe özlemimi giderme sürecindeyim."
Psikolojinin temelleri, günümüzde tıp temelli görülmektedir. Oysa psikoloji biliminin çok kesin bir şekilde doğuş tarihi bellidir; Yunan filozof Sokrates tarafından iki bin beş yüz yıl önce başlamıştır. Sokrates, günümüzdeki modern ve diyalog odaklı terapinin temel taşını oluşturmuştur.
Felsefenin görevi, her zaman hayata bir düzen getirmek ve tüm zorlu, üzücü yanlarına rağmen dünyayla barışık olmanın yollarını göstermektir.
Aslında her bir hekim aynı zamanda birer filozoftur.