Kadim medeniyetlerde atasözleri veya deyimler binlerce defa deneyimlenerek ortaya çıktığı için büyük bir isabet ve kesinlik hali taşırlar.
Kadim medeniyetlerde atasözleri veya deyimler binlerce defa deneyimlenerek ortaya çıktığı için büyük bir isabet ve kesinlik hali taşırlar. Etme bulma dünyası bizim kültürümüzde kullanılan şekli, Araplar buna “men dakka, dukka” diyorlar, kime yaparsan, sana da yaparlar diye tercüme etmek mümkün. Artık İlahi adalet mi dersin, kader mi, tecelli mi, ne dersen de. Almanya’nın da Dünya Kupası’ndan elenmesi aynen böyle oldu.
Bizim kuşağımızın çok iyi hatırladığı hatta “hatır şikesi” terimi söz konusu olduğunda örnek olay olarak gösterdiğimiz 1982 Dünya Kupası’nda yaşanan meşhur bir Almanya-Cezayir-Avusturya üçgeni vardır.
Son maçlara girerken Almanya ve Cezayir’in avantajlı olduğu ama son maçta Almanya’nın Cezayir’i diskalifiye etmek için Avusturya’ya yarayan sonuçla bitirilen bir maçtı o maç, kara leke olarak Dünya Kupası tarihine geçen.
Maçın başlarında Hurubeş’in attığı golle bir sıfır öne geçen Almanya’nın diğer skorlar Avusturya’nın işine yaramadığı için top dolaştırdığı ve ıslıklar altında kankasıyla el-ele üst tura çıktığı, Cezayir’in ise ne olduğunu anlayamadığı, elenip evine döndüğü, birçok insanın boğazının düğümlenmesine yol açan travmatik bir maçtı o maç.
Tam kırk yıl sonra bunun bir benzerini yaşadı ve iliklerine kadar hissetti Almanlar. Son on altı turuna kalabilmek için İspanya’nın ayaklarına bakıyorlardı. İlk maçta hiç beklenmedik şekilde Japonlara yenilince Almanlar şöyle bir derinden sarsılmış ama geri kalan iki maçtan altı puan alma ihtimali cepte olduğu için üzerinde durmamışlardı. Fakat son maçta Japonlar İspanya’yı “nispeten daha kolayca” mağlup ettikleri yani İspanyolların ayakları neredeyse gol atmaya varmadığı için İspanya ve Japonya el ele turluyor, Almanlar 2018’den sonra 2022’de de üst tura kalifiye olamayarak kös kös evlerine dönüyorlardı. (iç ses: oh olsundu, beter olsunlardı)
Tıkır tıkır işleyen Alman makinesi bazen böyle aptallıklar yapıyor, haksızlık ettiklerinin âhı tutuyor ve yalpalıyorlar ama hemen toparlanıp daha iyisini yapma kararlılığında buluşup mevcut sistemlerini hızlıca yeni duruma adapte ediveriyorlar, bir bakmışsınız gene tepelerde boy gösteriyorlar ve biz gene “vay be” durumlarındayız.
Bu sefer birazcık da bizim “Mesut”un âhını aldılar. Hem Cezayir’in hem Mesut Özil’in âhları birleşince “kaderden kaçılmaz, bazı şemsiyeler açılmaz” durumu oluştu Almanlar için. Eski futbol federasyonu başkanı, ırkçı kafalı Reinhard Grindel hatırlarsınız Mesut’la kamuoyu önünde tartışmaya girmiş ve ırkçı saldırıların hedefindeki Mesut’a sahip çıkmamıştı. Halbuki Mesut sadece Türkistan’da Çin zulmü mağduru Uygur Türklerine sahip çıkmıştı, genetik kökeninin verdiği asalet ve yiğitlikle. Almanlar da Çin’le yürüttükleri derin iş birliği zarar görmesin diye Mesut’u aforoz etmiş hatta Arsenal’den de bu sebepten ayrılmak zorunda kalmıştı yine Mesut.
Önümüzdeki bir buçuk senede gene merak etmeyin Almanlar, Cemal Musiala ve benzerlerinden harika bir jenerasyon derleyecekler, Hansi Flick’i gönderecekler, ülkelerine gelen yabancı işçilerin üçüncü, dördüncü kuşak evlatlarıyla has Almanları kaynaştırıp evlerinde düzenleyecekleri 2024/Avrupa Şampiyonası’nı en favori takım/ülke olarak domine edeceklerdir. Biz derdimize yanalım.
Elimizde harika bir jenerasyon var ama ne federasyonda ne Milli Takım’da bunu başarıya çevirecek organizasyon kabiliyeti pek az. Baksanıza Faroe Adaları’na yenildik, Lüksemburg’dan üç gol yedik daha ne olsun? Un var, şeker var, yağ var ama helva yapacak ustadan mahrumuz.
Güzel ve bereketli bir Aralık ayı dileklerimizle.