Şimdi Gülşen'in bir haberini okudum.
Başlık “Çanta Krizi.” Gülşen, Modacı Fatma Senem Erdem’den 50 bin TL değerindeki 3 çantayı alıp geri vermemiş. Fatma Senem, Gülşen’e dava açmış. Modacının “çantaları aldı”, Gülşen’in “almadım” dediği dava doğal olarak takipsizlikle sonuçlanmış. Erdem’in karara itiraz başvurusu da iptal edilmiş. Gülşen’in bu olayı ile ilgili net bilgiye sahip değilim. Kim doğru söylüyor bir Allah bilir. Şahit yok, kayıt yok, evrak yok. Artık “öte dünyada” derler ya işte iş oraya kalmış. Bunun gibi ortalarda dolanan bir dolu hikaye var. Çoğunu duymuyor, bilmiyorsunuz. Ama camia küçük, fısıltı gazetesi çalışıyor. Kulaktan kulağa dolaşanları duysanız inanamazsınız. O sevdiğiniz gözünüzde büyüttüğünüz birçok isimin neler isteyip, nelere el koyduğunu bilseniz, selam vermezsiniz. Alın size net bildiğim benzer bir olay... Tesadüf bu olayda yine herkesin bildiği bir modacı ile arkadaşımın arasında geçiyor. Arkadaşım yurtdışına gidip çeşit çeşit kumaşlar alıyor. Ayıptır söylemesi metresini bilmem kaç liradan aldığı o kumaşları malum modacıya veriyor. Kendine güzel güzel elbiseler yapacak hayali ile evine dönüyor. Aradan epey bir zaman geçip ses çıkmayınca, arkadaşım modacıyı arıyor. Başta telefonlara çıkmıyor. Israrlı aramalar sonrası konuşmak zorunda kalınca da “Bana kumaş falan getirmedin!” diyor. Pişkin pişkin telefonu kapatıyor.Daha bunun gibi ne hikayeler var. Borç alıp yok olanlar. Ezile büzüle emanet elbise, ayakkabı isteyip geri vermeyenler. Eteğimdeki taşları döksem “Hadi canım bu kadar da olmaz.” dersiniz. Söz, bir gün size tek tek isim vererek anlatırım.
Hem gider hem ağlarım!
Şimdi de Hande Ataizi konuşmuş. Yaz bitti, eylül olmuş hala konuşan var. Şu Bodrum ve pahalı repliğini gidip söylemeyen kalmadı. Bodrum’da malum beach veya o bilindik mekanlara git ama fiyat çok. Kate Moss bile cemi cümleye Bodrum pahalı diye ilan etti. Yemek fişinin fotoğrafını çekip yayınladı. Artık Bodrum’a yolu düşmeyenler bile mekanların fena halde geçirdiğini biliyor. Özellikle bazı mekanların bu işi iyice abarttığını duymayan kalmadı. Ayrıca istenen paralar bu yıla özgü bir şey de değil. Her yaz belli aylarda Bodrum fiyatları uçar. Diğer sayfiye yerlerinin çoğundan pahalıdır. Tabi ki Çeşme ve Alaçatı’da son birkaç senedir aynı durumda. Buralara özellikle sezonda gidecekseniz, başınıza gelecek üç aşağı beş yukarı bellidir. Yani bile bile gidip sonra böyle söylenmek nedir? Madem bu kadar şikayetçisiniz, her yaz Bodrum’a gitmeyeceksiniz. Yok illa gideceğim diyorsanız, daha uygun yerlerde takılacaksınız. Misal, yazlık alacaksanız başka bir yeri tercih edeceksiniz. Bodrum’da selfie çekme sevdanızı unutacaksınız. Herkes gidiyor benim neyim eksik demeyeceksiniz. Bu kadar söylenenlere bir bilgi daha… Güneş her yerde bronzlaştırıyor. Deniz her yerde tuzlu. Ayrıca merak etmeyin, siz Bodrum’a gitmeyince kimse size darılmaz.
Algı bozan bilgiler
Kös kös oturmuş doktorumu beklerken, gözüm sehpanın üstündeki kadın dergilerine takıldı. Bir ara deli gibi her ay alırdım. Uzun zamandır bırakın almayı, bakmıyorum bile. Tuhaf bir şekilde bende bağımlılık yapıyor. Şeytan dürttü bi bakayım dedim… Aradan geçen onca zamana hiç mi bir şey değişmez. Sayfa 38 makyaj uzmanı yazmış. “Yıllardır yazıyorum ama kafanız hala basmıyor! Şanslısınız ki ben varım. İyice anlayın tekrar ya zı yo rum. Eyeliner çekerken ucundan başlayın. Rimelinizi de atın çünkü daha pahalısı çıktı.” hafif aşağılayan, ısrarcı satış elamanı adeta karşımda. Mecbur alacağız. Ve işte psikolojimi bozan sayfalar… Yeni sezon çantalar tabi ki en pahalıları. Çünkü en güzeli en pahalı olanı. Her bir çantaya tam sayfa ayırmışlar. Resmen “Bak güzelim işin aslı astarı, bu kış bunlardan en az birini almazsan, demooodeee eziikk diye adını çıkarırım.” algısı yaratan köşede ufak bir metin. Gel de alma… Dergiyi usulca sehpanın üzerine bırakıp, telefonumu alıp Candy Crush açtım.