Doksanlar Türkiye için ilginç zamanlardı. Trajedi, komedi, dram hepsi birbirinin içindeydi. Bir yandan devleti saran çeteler.
Diğer yanda azan terör, demokratik hakların eksikliği derken ülke nereden tutsanız elinizde kalıyordu. Patlayan çöp dağlarını bunun yanına ekleyince manzara üç aşağı beş yukarı gözünüzde tekrar canlanır.
O günlerde Türkiye’nin zenginlerini bir demokrasi merakı sarmıştı. Genç iş adamlarından biri siyasetçilerin yeterince iyi olmadığını düşünerek kendi siyasi hareketini başlatmıştı. Adı Yeni Demokrasi Hareketi’ydi. Ünlü isimler, kozmetik bir teşkilatlanmayla Türkiye’nin gündeminde yerini almıştı. PR dediğimiz araç nasıl kullanılacaksa öyle kullanıyorlardı. Etraflarına bir hale kurulmuş ve tüm dertlere deva buluyorlardı. Soros öncesi dönemden söz ediyoruz. Sonra seçimlere girdiler ve çok çok düşük oy oranlarıyla çıktılar. Sonra işine gücüne bakmaya devam etti herkes. Türkiye, doksanlı yılları onların düşüncelerinden istifade (!) edemeden geçirdi. Yeni Demokrasiciler kısa süre içinde önce fikir kulübüne dönüştü sonra da büsbütün unutuldu gitti. Başındaki beyefendi daha sonra Afrika’daki safarilerinden fotoğraflarla ve Gezi zamanında “acaba yeniden girişsek mi bu işlere” tarzından bir iki hareketle kendini göstermeye çalıştı. Perakendeciliği daha çok sevdi ve hayatına mağazacı olarak devam ediyor.
Yeni Demokrasi Hareketi’nin çekirdeğindeki isimlere göre kendileri hala Türkiye’nin başına gelmiş şeylerdendi. Sonra işleri büyütüp uluslararası desteklerle yollarına devam etmeye çalıştılar. Siyasi parti kurmak zor işti ama siyasi partilere yamanıp kadrolara yapışmak fena gelmedi. Televizyonlar, gazeteler hala emirlerine amadeydi.
Geçiş geçmiştir neden kurcalıyorsunuz demeyin. Hendek olaylarında Türkiye’yi kan gölüne çevirmeye azmetmiş şebekenin, 6-7 Ekim’de Aynel Arap’taki DEAŞ saldırılarını bahane edip Kürtlerin üzerinde ağalık kurmaya kalkan doksanlarsan kalmış siyasi aklın savunuculuğuna giriştiler şimdi.
Türkiye’de oy kullananların neredeyse tamamının Meclis’te temsil edildiği dönemde silahlı örgütlere sırtını dayadığını söyleyecek kadar demokrasiden uzak bir yapıyı sadece ardında ABD ve AB var diye destekliyor sözde liberal güruh.
İstedikleri siyasi denklemde kendilerini el üstünde tutacak ara sıra fikir soracak kapıların çoğalması. Şükür terörle kavrulduğumuz günler büyük ölçüde geride kaldı. Doksanları aştık ve 2000’li yıllarda ekonomik ve siyasi olarak olgunluk sürecine girdik. Doksanları özleyenlere varsa eski gazete sayfalarını açıp hasretlerini giderebilirler.
Peki ne demeye çalışıyorum? Bu millete dününü unutmuş hasta muamelesi yapmayın. Sokulduğu deliklere tekrar elini koymasını istemeyin. Şahsi kompleksleriniz uğruna ülkenin önünde engel olarak durmayın.
Varsa sözünüz, söyleyin. Bunun dışında FETÖ’nün, PKK’nın, ABD’nin, AB’nin arkasına saklanmanıza gerek yok. Başkalarının sopalarıyla memleketi tehdit etmek kimseye hiçbir şey kazandırmaz.
Doksanları özleyen elitist, eski demokrasi aşığı da olabilirsiniz. Türkiye’nin basireti ve feraseti sizin eski model demokrasi anlayışınızın çok ötesinde. En iyisi siz Yeni Demokrasi Hareketi’nin eski liderinin perakende mağazasına gidip üzerinize yeni bir şeyler alın. Bakarsınız kendinizi daha önemli hissedersiniz. Tüm isteğiniz bu değil mi zaten?