Allah Resûlü'nün ailesinin, evinin ve abasının altına aldığı: "Hz. Ali, Kızı Hz. Fatıma validemiz ve torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimizi kast ederek bunlar benim ehl-i beytimdir" dediği ve "Kuran ve sünnetini" işaret ederek istikamet gösterdiğini biliyoruz.
Allah Resûlü’nün ailesinin, evinin ve abasının altına aldığı: “Hz. Ali, Kızı Hz. Fatıma validemiz ve torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimizi kast ederek bunlar benim ehl-i beytimdir” dediği ve “Kuran ve sünnetini” işaret ederek istikamet gösterdiğini biliyoruz. İslami anlayışımızın, davranışımızın, yaşayışımızın örneği Allah Resulünün örnek hayatı, ailesinin ve ehli beytinin yaşantısıdır. Hayat boyunca her Müslim ve mümin ailelerin örneğidir. İslami değerlerin ve mücadelenin, merkez olan aileden cemiyete ve topluma yayılışının Ehl-i Beyt kaynaklı olduğunu da ifade etmek lazım gelir. Müslümanlar için örnek aile, Peygamber ailesidir. Peygamberimiz (as), Validelerimiz ve evlatları ile torunları ve onlardan bugünlere uzanan Ehl-i Beyti Mustafa’nın mübarek elleri, gözleri, dilleri ve gönülleri niteliğindeki Hz. Hasan’dan sirayetle “Şerif”, Hz. Hüseyin’den sürüp gelen “Seyyid” Efendilerimizdir.
İlmin kapısı
Unutulmamalıdır ki Ehl-i Beyti temsil makamında olan Hz. Ali (kv.) Efendimiz; Hz. Ebubekiri Sıddık'a, Hz. Ömerül Faruk’a, Hz. Osman Zinnüreyn’e asla isyan etmemiş bilakis en güçlü destekleyicileri olmak vasfıyla yanlarında durmuş, divanlarında, istişare heyetlerinde vazgeçilmez “ilmin kapısı” olarak yerini almıştır. Ehl-i Beyt’i, halifelik mücadelesi, siyasi bir hareket ya da çekişme gibi anlayışlar doğru değildir. Bu bakış açıları fitnecilerin, fesatçıların ve münafıkların bakışıdır. O da günümüzdeki siyonistlere bizleri getirir. Hz. Ali (ra)’ın her iki oğlunun (peygamber torunlarının) diğer halifelere karşı ayaklanmadıklarını bilakis biat ettiklerini bilmekteyiz. Unutulmamalıdır ki dünya makamını tercih etme yerine Hz. Hasan (ra) kendi iktidarından feragat ederek Hilafet makamını Muaviye b. Ebi Süfyan’a devretmiştir. Hz. Hüseyin Efendimiz de Yezid’e karşı şehadeti muhalefete tercih etmiştir. Üzerinde tefekkür edilmelidir.
Buna sebeptir ki, her yıl dönümünde Peygamberimizin kızı Fatıma validemizin, Âlemlerin sevgilisi, iki cihan güneşi Muhammed (as)'ın yeğeni Hz. Ali (kv)'den olma oğlu Hz. Hüseyin Efendimizin şehadeti aşura günü olarak yâd edilir. Dokuz on, on on bir ya da dokuz on ve onbirinci günlerin oruç tutulması Efendimiz tarafından tavsiye edilmiştir. İslam’da matem tutulması uygun görülmemiş, aşırılıklardan kaçınılması istenmiştir. Kuran tilavetleriyle, zikir meclisleri kurarak ve mevlidi şeriflerle, tevhitlerle, telmihlerle, ilahiler ve kasidelerle, namazlarla, secdelerle imanın tazelenmesi, tefekkürün artması, dua ve yakarışların en latif haliyle Rabbe ulaşması murad edilmiştir.
Kerbela dediğimiz yer nerededir?
Günümüzdeki Irak-Bağdat'ın yüz km. güneybatısında Kerbela şehrindedir. 10 Ekim 680 tarihinde Peygamber (as)'ın torunu Hüseyin bin Ali'ye bağlı küçük bir birlik ile Emevi Halifesi I. Yezid ordusu arasında cereyan etmiştir. Hüseyin (ra) Efendimiz ve kafilesindeki yetmiş iki kişi şehit edilmiştir. Bu konuda "Ehl-i Beyt ve Kerbela" isminde Diyanet İşleri Başkanlığınca yayınlanmış bir eserin olduğunu, okunmasında yarar gördüğümü de ifade edeyim.
Fırat Nehri kıyılarında bulunan Kerbela Çölüne, önce Hz. Hüseyin, sonra Ömer bin Sa'd ulaşır Kufe Valisi Ubeydullah, Ömer'e, Hazreti Hüseyin'den Yezid adına biat almasını, aksi takdirde suyla bağlantısının kesilmesini emreder. Hz. Hüseyin (ra) ve beraberindekiler biat teklifini reddeder. “Zulme rıza göstermenin zulüm” olacağını düşünürler. Boyun eğmeyerek Allah (cc) yolunda şehadeti göze almaya karar verirler. Hz. Hüseyin Efendimiz (ra)’ın yanındaki 32 atlı ve 40 piyadeyle bölgede hazırlanan çadırda savaş hazırlıklarını tamamlarlar.
Hz. Hüseyin ve beraberindekiler, Yezid taraftarları Kerbela'da karşı karşıya gelir. Ordusunun isyan etmesinden korkan Ömer bin Sa'd, bizzat ilk oku atarak savaşı başlatır. Hz. Hüseyin taraftarları tek tek şehit olur. Ehl-i Beyt’ten başka kimse kalmayınca babası Hz. Hüseyin’den izin isteyerek savaş meydanına çıkan on dokuz yaşındaki Ali el-Ekber Kufeliler tarafından mızrak ve kılıç darbeleriyle şehit edilir. Kufeliler, Hazreti Hüseyin'in diğer çocukları Cafer ve Abdullah'ı da şehit ederler. Görüldüğü üzere Peygamber (as)’ın soyu kurutulmak istenmektedir. Buradaki temkin, tedbir, fitne, vesvese, bid’at, taraf olma-olmama gibi hususları tefekkür etmeye mecbur olduğumuzu ve Kerbelaların her zaman devam ettiğini doğru okumalar yaparak, Ehl-i beytin duruşunu, istikametini ve buna karşı olanların kıyamete değin devam edeceği unutulmamalıdır.
“Her canlı-her nefs ölümü tadıcıdır”
Kahramanca savaşan ve karşısına çıkan herkesi mağlup eden Hz. Hüseyin (ra) ile teke tek mücadele etme cesaretine sahip olmayan Kufeliler, hep birlikte üzerine saldırırlar. Aldığı ok ve mızrak darbeleriyle atlarından yere düşen Hz. Hüseyin Efendimiz’ın mübarek başlarını keserler ve bedenini atların ayakları altında ezerler. Hasbunellah veni’melvekil. Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin kesilmiş başları Yezid’e gönderilir. Cenazeler, Beni Esed mensubu El-Gadiriye köylülerince Hair denilen yerde toprağa verilir. Ankebut 57.ayeti kerimede “Her canlı-her nefs ölümü tadıcıdır. Sonra bize döndürüleceksiniz” buyruluyor. 72 kişiye karşı, dört bin beşyüz kişilik Yezid ordusunu unutmayalım. Hz. Hüseyin Efendimizin ailesi esir edildi. Bu çirkin savaşın en küçük kurbanı henüz altı aylık bir bebek olan Hz. Hüseyin'in oğlu Ali Asgar’dı. Hz. Hüseyin(ra) doğduğunda Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) kulağına; “O cennet çocuklarının efendisi, seyyididir” diye seslendiği zikrediliyor. Peygamber (sav), Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i çok severlerdi. “Bunlar benim oğullarımdır, kızımın oğullarıdır; Allahım ben onları seviyorum, sen de onları sevenleri sev” dediğini kaynaklardan öğreniyoruz. Çocukluk yılları Efendimizin dizlerinin dibinde geçti. Lakin beş yaşlarındayken Efendimiz dünyalarını değiştiler. Kısa süre sonra da Fatıma Validemiz (mübarek anneleri) Efendimizin ardından ukbaya yola çıktılar. Hz. Ali (ra) Efendimizin şehadetleri öncesi Oğlu Hüseyin’e ağabeyi Hasan’a itaat etmelerini istemişlerdi. Hüseyin (ra)’da aynen öyle yaptılar. Muaviye’nin türlü türlü hileleri ve oyunlarıyla ağabeyi zehirlenerek şehid edildiler. Ağabeyinin durumunu gören ve bilen Hz. Hüseyin (ra), Yezid’e biat etmeyi asla düşünmediler. Kufe halkı, Hz. Ali (ra) Efendimize sıkı sıkıya bağlıydılar. Yezid'in halifeliğini kabul etmek istemediler. Bu arada Emeviler dönemiyle başkent Şam’a taşınmış ve Kufelilerin gelirleri de düşmüştü. Bu ve benzeri birçok nedenden dolayı Kufe halkı, Hz. Hüseyin’e mektup yazarak biat etmek istediler ve Kufe'ye davet ettiler. Büyük bir taraftarın varlığını düşünen Hz. Hüseyin (ra) Kufe’ye gittiler ve böylelikle adım adım Kerbela olayı belirginleşti.
Yaşadığı sürece rahat yoktu
Hz. Hüseyin(ra), Mekke’den yola çıktıklarında amcası oğlu Müslüm’i Yezid'in adamları şehit etmişlerdi. Yolda Arapların en önemli şairlerinden Farazdak’e rast gelince ona Hz. Hüseyin Kufe’dekilerin durumunu sorunca Şair Ferazdak şöyle ifade ettiler: “Halkın kalbi seninle, kılıçları Beni Emevilerle. Kaza gökten iner ve Allah dilediğini işler” deyince Hz. Hüseyin (ra), “Doğru söyledin, Allah’ın dediği olur” karşılığını vermişlerdi. Amcazadesinin şehadetini yol da öğrendiklerinde çok üzülmüşlerdi. Kufe’lilerin genel durumunu aslında biliyorlardı. Kalleşlikleri, döneklikleri, fitnebazlıkları ortadaydı. Kendisini bekleyenlerin dağılıp kaçtıklarını da biliyorlardı. Peygamberimiz (as)’ın torunu Hz. Hüseyin ne pahasına olursa olsun verdiği sözden dönmeyeceğini, Kufe’ye yani Kerbela’ya varacağını, güzel ahlakı, adalet ülküsünü, hakkı üstün tutmayı, eşitlik ve kardeşlik akdini yaşatmayı Yezid’in saltanatına asla boyun eğmeyeceğini ifade ederek yola revan oldular. Kerbela’ya geldiklerinde hem susuz bırakılmış, hem de binlerce kişilik ordu tarafından sarılmış durumdaydılar. İnsanlık değerlerinden yoksun Kufe Valisi zalim Ubeydullah, Hz. Hüseyin'in geri dönmek, Yezid’le görüşmek veya İslam sınırlarından herhangi birine gitmek isteklerinden hiçbirini kabul etmediler. Çünkü onun görevi, Yezid’in emrini yerine getirmek ve Hz. Hüseyin'i şehid etmekti. Yaşadığı sürece efendisi Yezid’e rahat yoktu. Böylelikle Kerbela Şehadeti ümmetin aklını, gönlünü ve ruhunu olgunlaştırması gereken, farklı ayrıntıları olan, derslerle dolu bir şehadet bahçesidir. Bütün şühedanın mübarek ruhu şerifleri için üç ihlas bir fatihayı şerif okuyalım vesselam.