Bu sefer, halk devletin soğuk kapısına gitmek yerine, devlet halkın yanına gitmiştir.
Çocuğunu terör örgütüne kaptırmış ve elinden bir şey gelmeyen annelerin yıllardır yüreklerine taş basarak dayandıkları acı, yine bir annenin haklı isyânıyla taşıp akmaya başladı.
Bir dönem terörle mücâdele ederken, ateşe körükle giden devlet, yakın bir geçmişte “Çözüm Süreci” ile yeni bir pozisyon aldı. Senelerdir devleti sâdece “jandarma dipçiği” ve “mecbûrî hizmet memuru” ile tanıyan bölge halkı, ilk defa devletin şefkat elini gördü ve hissetti. Maalesef devletin yumuşak elinden rahatsız olanlar bunu suistimâl etti. Devletin yumuşak yüzünü göstererek büyük bir siyâsî risk alan hükûmet, eskiye dönmeden pozisyonunu güncelledi. FETÖ unsurlarından da temizlenerek bölgeye yeni bir yaklaşım sergiledi. Terörün iç ve dış bağlantıları zayıfladıkça, devlet ile halk daha yakınlaştı.
Bölge halkı, yaşadığı sorunları “Kürt Sorunu” diye siyâsî malzeme yapanların ikiyüzlülüğü karşısında devlete yaklaştıkça sorunların çözüleceğini anladı.
Başrolde kadın var
“Kadın” kavramını sâdece “ekonomik özgürlük”, “eşitlik”, “gece dışarı çıkma”, “giyim-kuşam” gibi kadük söylemler üzerinden zayıflatanların karşısında artık, üstüne atılan “dişilik” örtüsünden kurtulan “kadın” var. Bu kadın, kurduğu yuvasını ve evlâdını korumak için, en korkulan terör örgütünün karşısına dikilip evlâdını istiyor ve alıyor.
Sessiz duran “pampiş feministler” bir yana, bu kadınların başrolde oldukları gerçek hikâyelere şâhit oluyoruz. Bu kadınlar, HDP Diyarbakır il binâsının önüne oturmaya başladıklarında “benden başka kim var?” diye sormadı. Oturan ilk kadın, dünyâya tek başına getirdiği evlâdını kurtarmak için, yine tek başına tavrını koydu.
Hacire Ana’nın oğlunu kurtarması sembol oldu. “Bu iş oluyormuş” dendi. Bugün sayıları hızla artan Diyarbakır kadınlarının yanında babalar da var. Ama bu hareketin ve bu tavrın adı târihe “Diyarbakır Anneleri” olarak geçecek ve geçmelidir. Geçmelidir ki, kadının hakkını aramak için, sokaklarda yürümek ve basın açıklaması yapıp dağılmaktan başka seçeneği olduğu iyice bilinsin.
Çözüm kapısı hangi devlet?
Diyarbakır Anneleri’ni yerlerinden kaldırmak için, sözüm ona çözüm yolu gösterenler “devlet kapısı”nı işâret ettiler. Devleti sâdece Meclis, bakanlık, Cumhurbaşkanlığı, vâlilik, kaymakamlık, emniyet müdürlüğü, adliye zannedenlerin gösterdiği bu adresin “hedef saptırmaca” olduğu zâten biliniyordu. “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin” ise, milletin olduğu her yerde, devlet de vardır.
Diyarbakır Anneleri’nin eyleminin toplumda karşılık bulmasında devletin verdiği destek yadsınamaz. İşin rengi belli olduktan sonra ortaya çıkan “ünlü desteği” işin sâdece popülerlik ve magazin tarafında yer alır. Ama kaçırılan çocukları popülerlik ve magazin kurtaramaz. Başka eylemlerde ilk günden paylaşım yapanlar, şimdi hâlis niyetli diğer ünlülerin arasında karışıp annelerle birlikte oturuyorlar.
Bu sefer, halk devletin soğuk kapısına gitmek yerine, devlet halkın yanına gitmiştir. Bu, devletin hizmet ettiği halka en yakın olabileceği noktadır. Devlet ve halk, yan yanadır; göz gözedir; diz dizedir.
İnşallah kaçırılan çocukların âilelerine kavuştuğu günlerde atılan zılgıtları, çekilen halayları yakında görürüz.