DHKP/C terör örgütünün kırsal yapılanmasının 2016 yılında güvenlik güçlerince bitirilmesi, terör örgütünü insan yaşamını ve varlığını yok sayan açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerine geçmişte olduğu gibi yeniden yönlendirdi.
Terör örgütü DHKP-C'ye yönelik davada 13 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Ebru Timtik’in açlık grevi başlattığı cezaevinde yaşamını yitirmesi sonrası bazı kesimler ve bazı CHP'liler Timtik’e ölüm orucu emrini verenleri değil de devleti cinayetle suçladı.
Ebru Timtik, İçişleri Bakanlığının aranan teröristler listesi "gri" kategoride yer alan ve örgütün sözde Türkiye Komitesi Sorumlusu olan Kamile Kayır ile aynı hücrede yakalanmış ve terör örgütü DHKP/C'ye yönelik davada, "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan ceza almıştı.
Timtik, Halkın Hukuk Bürosunda (HHB) görevliydi.
Savcılığın sevk yazısında, terör örgütü DHKP/C'nin yapılanmalarından birinin HHB olduğu belirtilerek, HHB ile terör örgütü arasındaki organik bağa dair deliller ortaya konuldu.
Timtik'in örgüt talimatlarını yakalanan örgüt mensuplarına ilettiği, örgütle irtibatı sağladığı, kuryelik yaptığı yönündeki suçlamalar, yargılandığı İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava dosyasında da yer aldı.
Ebru Timtik, Şehit Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ı rehin alan teröristlerle, olay esnasında isteklerinin dile getirilmesi amacıyla görüşen isimlerdendi.
Burada DHKP-C’nin bir avukatı nasıl kullandığını görüyoruz.
DHKP/C terör örgütünün kırsal yapılanmasının 2016 yılında güvenlik güçlerince bitirilmesi, terör örgütünü insan yaşamını ve varlığını yok sayan açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerine geçmişte olduğu gibi yeniden yönlendirdi.
İç Güvenlik Stratejileri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan "Bir Terör Örgütünün Çöküşü Ölüm Oruçları ve DHKP/C'nin Kanlı Geçmişi" raporu, "terör için kültür-sanat faaliyetleri" ile eleman temin edip propaganda yaptığını gözler önüne sermişti.
İnsan hayatını her zamanki gibi hiçe sayması dışında bir şey olmadığına vurgu yapılan raporda, ölen militanlarını "devrim şehidi" olarak niteleyen DHKP/C'nin, şehitlik kavramına sarılarak eylemlerine kutsallık atfettiği ifade edildi.
Raporda şu bölüm her şeyi özetler nitelikteydi.
"DHKP/C gibi örgütlerde, örgütün amaç ve hedefleri uğruna ölenlerin sayısı arttıkça örgüt militanlarının birbirine olan bağının arttığına inanılmaktadır. Zira artık örgütün amaç ve hedefleri uğruna yaşamını kaybedenler vardır ve bir insanın yaşamını kaybetmesine sebep olan hedef ve amaç tartışma konusu dahi yapılamaz. İşte bu nedenle DHKP/C terör örgütü için ölümler, örgüt var olduğu sürece sürmek zorundadır."
Örgütün, sosyal medyada ölüm oruçlarıyla ilgili ajitasyon ya da provokasyon içerikli paylaşımlarla kamuoyunun her kesiminden destek sağlamaya çalıştığına işaret edilen raporda, "Terör örgütünün bu yöndeki girişimlerine ise kendi tabanı dışındaki ilk desteklerin yine diğer terör örgütlerinden gelmesi dikkat çekiyor.
Adil yargılanma talebi hakkı ölüm orucu gibi insanlık dışı bir yöntem ile yapılırken bu ilkelliğe karşı tek kelime etmeyenlere sormak gerekiyor.
DHKP-C terör örgütünün acımasızlığı ve insan hayatına hiçe sayan tutumu hakkında neden tek kelime etmiyorsunuz?
Biriniz bile çıkıp böyle bir hak arama yöntemi olmaz niye demiyor?
Ebru Timtik'in posterini baro binasına asan İstanbul Barosu ve CHP yaptığı açıklamalar ile örgütün bu insanlık dışı metodunu onaylamış olmuyor mu?
Devlete yönelik her türlü saldırıyı yapanların bir terör örgütünün yöntemine tek kelime etmemesi ne aklın ne de vicdanın kabul edebileceği bir tavır değil.
Ne acı ki bir terör örgütünün eline düşünler cinayet işleyebiliyor ya da kendi canlarına kıyabiliyor.
Zihinleri yıkanan örgüt elemanları ise sadece sorgulamadan kendine verilen emri yerine getiriyor.
Ölümler üzerinden büyük bir alçaklık örneği sergileyen DHKP-C’ye haddini bildirmemek tel kelime ile ölüm oruçlarına dolayısıyla örgüte destek vermek anlamına geliyor.
Soruyoruz size… Bu tavrınız ne için?