Genel olarak tüm sektörlerde insanlar amirlerinden korkar.

... Canım Hülya Avşar'ın dizisi Masumiyet başlayalı henüz daha 1 hafta oldu..

Çarşamba akşamı 2.bölümü yayınlandı.

Gazete haberlerine göre kostüm asistanı olarak görev yapan Çağatay Görgen, oyuncu Deniz Çakır'a suç duyurusunda bulunmuş.

"Bana küfür ve hakaret ediyor, baskı ve hakaretlerine maruz kaldım" demiş.

Koşa koşa Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gitmiş, şikayette bulunmuş.

Şikayetçinin avukatı demiş ki;

Deniz Çakır kaprisli tavırlar ile insanlara karşı hakarete varmış, bu insanları işlerini icra edemeyecek duruma getirmiştir.

"Deniz hanım 10 kişiden fazla set görevlisinin olduğu yerde müvekkilime sinkaflı küfür etmiştir".

"Alın şunu gözümün önünden, işi bilmiyorsunuz, burada olduğu sürece ben sete çıkmam, neyse cezası parası ben veririm, o gitsin" demiş.

Dahası set amiri kostüm asistanı adına bir dilekçe hazırlamış, bunu imzala demiş, o da utançtan ve üzüntüden imzalamış.

Hakarete sen uğradıysan, sen niye utanıyorsun onu da anlamadım ama, mutlaka korkudan imzalamıştır, onu anlarım.

Genel olarak tüm sektörlerde insanlar amirlerinden korkar.

Nedenini bilemem ama, Deniz ile ilgili hiç iyi bir haber çıkmaz.

Yanında çalışanlara kötü davranan çok ünlü gördüm.

Ben konunun başka tarafındayım

İnsanlar ne çabuk bozuşuyor değil mi?

Ve koşa koşa savcılık yolu.

Kimsenin kimseyi sevmediği dünyada, birini tolere etmek, anlaşma sağlamak, özür dilemek, barışmak çok zor, değil mi?

Koş savcılığa.

Ben konunun bu tarafında da değilim.

Bana ne, ne halleri varsa görsünler diyebiliriz.

Şimdi ezilenin yanında olursun, onun adına bozulursun, alınırsın, kızarsın, tavır alırsın ya valla hepsi boş.

O kadar samimiyetsizlik var ki, inanamazsınız.

Demem o ki!

Şimdi bu hakaret etti diye şikayet eden var ya, çok kısa bir süre sonra, ünlü oyuncu kadını takip eder, like atar, yere göğe sığmayan yorumlar yazar.

Ben.

Kadının beraber çalıştığı iş arkadaşı adama, senin gibi adam kapımın önünden geçemez dedi, aşağıladı.

Dahası neler söyledi burada yazamam. İnanamazsınız.

Adam korkudan sesini çıkaramadı.

O kadar üzüldüm ki inanın o gece sabaha kadar uyuyamadım.

Eyvah dedim bunlar yan yana nasıl gelecekler.

Sonra bir baktım ki, bu ünlü kadının sayfasında ilk like bu adamın ve bu adamın karısının..

Övgü dolu sözler.

Sen ben üzüldüğümüzle kalırken, bu tür insanlar kaldığı yerden devam ederler.

Sen ben bu samimiyetsizlik içinde şaşakalırken onlar like’a devam ederler.

Ben öylesine durumlara şahit oldum ki, bir tanesini yazsam ömür boyu unutamazsınız.

Kimse kimsenin umuru değil hali, böyle böyle mi geliyor, ben bilmiyorum.

Kendi adıma, böyle insanlar için en fazla 5 dakika umurum olur, üzülürüm.

Dur Funda bir bak, bir seyret derim.

Seyrederim.

Yalan dolan.

Samimiyetsizlik halinden oksijenin azalır durur.

Hepinizin aküsü bozuksa ben ne yapabilirim.

Ne haliniz varsa görün.

Funda'nın aklındakiler…

... Mustafa Sandal ve eski eşi Emina 2.5 yıl önce boşandılar.

Bildiğiniz gibi 2 erkek çocukları var.

Mustafa nafakasını ödemiyor diye eski eşi icra takibi başlatıyor.

Mustafa' da hemen karşı atağa geçiyor ve çocuklar için eski eşine velayet davası açıyor.

Ben zaten adamın bol bol nafaka ödediği boşanma davalarının sonunda, kaç yıl olur bilmem ama, mutlaka sorun çıkar.

Para sorundur.

Adam önceleri öder, sonra ödediği para için neden ödüyorum ki, kaç sene daha ödeyeceğim sorusunu ile baş başa kalır.

Kadın oh be! ödesin ben de rahat rahat yaşarım, çocuk doğurmamın bedelini ödesin der.

Biz anne baba olmaya devam ediyoruz, arkadaş kaldık, aramızda hiç sorun yok söylemlerine ben hiç inanmam.

Bak adam ödememiş ya da ödeyememiş, azılı düşman haline hemen gelirler.

Ödenen nafaka kadına 15 bin, çocuklara 10 bin TL.

Çocukları anladım da, gencecik kadın, zaten ülkesinde şarkıcı, işi gücü var, neden nafaka yıllarca ödeniyor ki, anlamak çok zor.

Sen de çalış öyle değil mi, ne münasebet adam sana para ödeyecek.

Ve ömür boyu.

Al paranı, yat sırt üstü.

Sana yıllarımı verdim hali.

İnanılmaz değil mi!

... Facebook'un CEO’su Mark, yakın gelecekte sanal ve arttırılmış gerçeklik sayesinde bir yerden başka yere ışınlanabileceksiniz diye anlatmış.

Artırılmış gerçeklik teknolojisini anlatmış.

Parmağımızı şıklatarak ışınlanabilecekmişiz.

Bir anda arkadaşımızın kanepesinde beraber oturuyoruz hissi elde edebilecekmişiz.

Böylelikle toplantılar, seyahatler ortadan kalkacakmış.

Karbon salınımı azalacakmış.

Böylelikle gezegenimizi daha iyi koruyacakmışız.

Yandık valla.

Nasıl korktum anlatamam.

Bu manyak adamlar başımıza daha çok iş açarlar.

İnsanlar ana babasına, akrabalarına, arkadaşlarına ziyarete gidemeyecekse, merak ettiği ülkelere seyahat edemeyecekse.

İnsan yaşamının ne anlamı olabilir ki.