Siyasetin tartışmalarından öylesine bıktım ki duymak hiç istemiyorum.
Yeni bir yasa çıkıyor.
Basında ve sosyal medyada yalan haberin önüne geçmek için çıkarıldığı söylenen yasa.
Dezenformasyon yasası, yani halka yalan yanlış haber yapamayacaksın ve yayamayacaksın
Yasak olacak.
Ben.
Siyasetten bıktım.
Siyasetin tartışmalarından öylesine bıktım ki duymak hiç istemiyorum.
Görmek, okumak, duymak istemiyorum.
Hayatım boyunca siyasi her tarışmadan kaçtım, bizim ülkede bu tartışmaların güzelce konuşulduğunu ve sonucunu hiç görmedim.
Basın için çıkan kısmı, basında haber yapan arkadaşlar değerlendirsin, onlar konuşsun.
Ben neye bakıyorum.
Hayat pahalılığına bakıyorum, gitgide alım gücümüzün kalmadığına ve feci bir hızla fakirleştiğimize bakıyorum.
Hayat pahalılığından çok sikayetçiyim.
Benim tek derdim hayat pahalılığı.
Derdim ekonomi.
Dışarıda Türk kahvesi içmeyi bırak, insanlar evde bile içtiği kahvenin hesabına bakıyor.
Misafirperverliği bilinen insanımız evine misafir çağırmaz oldu.
Et ,süt, peynir, sebze meyve ve hatta su fiyatlarına bakıyorum.
Aldığım gıda malzemelerine baktığımda enflasyon bence yüzde ūçyüz.
Evde biten her ihtiyaç, canımızı sıkarken, paramız erimiş bitmiş iken, bana ne senin bu yasadan anladığından.
Cebimizde para yok kardeşim.
Ben kendi anladığıma bakıyorum.
Herkes de kendi anladığına baksın.
Yani.
Sosyal medyada 3 defa lince uğramış bir insan olarak bu yasanın benimle ilgili tarafına bakıyorum.
Kadın ölmüş annem için, Allah senin annenin belasını versin yazmış.
Anneme küfür edenlerin sayısını bilmiyorum.
Yüzlerce insan menapozlu kadın, diye yazdı.
Ağza alınmayacak küfürler ettiler, burada yazamam o kadar yani.
Bu yasa olsaydı, bu hakaretleri küfürleri eden insanların çoğu hapise girecekti.
Yani bana ne deseniz beni ikna edemezsiniz.
Terbiyesizler.
Utanmazlar.
Alçaklar.
Sen benim anneme hangi hakla küfür edersin.
Sen, bana hangi hakla küfür edersin.
Sen, bana hangi hakla hakaret edersin.
Menopoza girmem hakaret sözü olabilir mi, sana mı soracağım, be utanmaz senin annen menapoza girmiyor mu?
Yüz yüze gelsek asla söyleyemeyeceği şeyleri oradan sallıyor, yazıyor.
Ben sosyal medyanın kontrol altına alınmasını çok istiyorum.
İnsanların orada yazdıklarının yanına kar kalmasını istemiyorum.
Biri hakaret ediyor, binlerce insan bilmeden anlamadan retweett ediyor.
Yazan da, yanında hapis yatsın, anlasın bakalım hiç tanımadığı insana küfür etmek ne demek oluyor.
Bakın ne anlatacağım.
Tarabya'da trafikten kaçmak için önüme gelen ilk ara sokağa giriyorum.
Bir ilkokulun dağılış saati, 10 yaşında çocuk yanındaki arkadaşına anne üzerinden dünyanın en adi, en iğrenç küfürünü ediyor.
Diğeri de karşılık veriyor.
Hepsi analara sövme konulu tüm küfürleri biliyor ve ağızlarını doldura doldura ediyorlar.
Ve bu çocukların hepsinin elinde cep telefonu var.
Ve bunlarïn hepsinin sosyal medya hesabı var.
Mesela bunlar, sosyal medyada bir oyuncunun fan grubunu kuruyorlar.
Siz, TV programında oynadığı diziyi beğenmediğinizi söyleyin, bakın yüzlercesi neler yazıyor.
Edepsiz sözcükler yazamazsın, ana avrat küfür edemezsin.
Maalesef çirkinliğiniz alıcı buluyor.
Bu kadar rahat olamazsınız, olmamalısın, özgürlük böyle birsey degil.
Eğer öyle ise.
Senin özgürlüğün "yazarım kardeşim" diyorsa.
Diğerinin özgürlüğü "yazamazsın kardeşim" diyor.
Demokrasi var ise, demokrasiyi savunanlar herkesin anladığına saygı duysunlar.
Funda'nın aklındakiler…
... Ana yazımda yeni yasanın sosyal medyayı da ilgilendiren kısmından, şikayet ettim ve anlattım.
Ben beni rahatsiz eden ve çıkmasını beklediğim kısmından bahsettim.
Yasaklar olmamalıymış.
Ne münasebet, yasaklar olur, senin özgürlüğün, benim özgürlüğüme dokunamaz.
Herkes sınırını bilecek.
Bilmeyenler için yasaklar olur.
Ve bu sınırları, yasaklar, yani kanunların koyduğu yasaklar belirler.
Bakın sosyal medya örneği vereceğim.
Twitterda semt hashtagi açıyorlar.
Mesela #Kadıköy# hashtagi açıyorlar, sen de merak ediyorsun tıklayıp bakıyorsun, herkes bakıyor ve bu arada tt oluyor.
Bir açıyorsunki ne kadar eskort fotoğrafı ve telefonu varsa orada paylaşım yapmışlar.
Ve iğrenç reklam paylaşımları var.
Sen Kadıköy'de patlama haberini buluncaya kadar ne kadar ahlaksız, terbiyesiz insan var karşılaşıyorsun.
Ama yasaklar olursa, doğru dürüst uygulanırsa, bu maruz kaldığımız insanlara rastlamayacağız.
Funda'nın aklındakiler…
... Adı Volkan Yılmaz.
Amerika'da yaşayan Türk deri ustasıymış.
Dünyaca ünlü çanta markalarından almış, başlamış tek tek parçalamaya.
Yani parçalara ayırıyor, derinin kalitesine, kullanılan malzemelere bakıyormuş.
Ve çantanın maliyetini hesaplıyor.
Yani Türkçesi bu pahalı ve marka çantaların foyalarını arıyor ve bulduklarını anlatıyormuş.
Milyonlarca zengin kadının kapıştığı servet değerindeki çantaların değeri 130 dolar çıkmış.
Örneğin Louis Vuitton için 40 bin TL ödüyorsun, ama çanta aslında 130 dolar ediyormuş.
"Ödediğiniz paraları çöpe atıyorsunuz" demiş.
Çantalarınız deri falan değil kanvas plastik demiş.
Yani ödediğin para plastik için.
Aslında ne dese, bu çanta meraklısı kadınların umuru olmaz.
Bazı insalar için maliyet önemli değil ki.
Yani kuzu derisi olmuş, kanvas plastik olmuş umuru değil ki.
Markanın ismine, marka olmuş harflerine bakıyor kadın.
Kendi içinde değil başkaları görsün, yani başkaları için taşıyor çantayı, derdi o.
Çoğu da kendi cebinden para ödeyip satın almadığı için, umuru değil.