Emin olun telefonu açtığında alo kelimesinin bile duyulmasına izin vermeyen çocuklar var.
Arkadaşıma ziyarete gidiyorum.
Biri büyük, ikisi 11, 14 yaşında çocukları var.
Çay saati yapıyoruz, korona salgını falan sohbet ediyoruz, bu arada çocuklar annelerinin yanına gelip gidiyor.
Herkesin elinde cep telefonu var, hatta benim cep telefonum da sehpa üzerinde, görüş mesafeme en yakın yerde.
Sanırsın, hepimiz çok önemli şirketlerde CEO olarak çalışıyoruz ve her an gelebilecek telefonlar için çok hazırız, bekliyoruz.
Uzun süredir görmediğim arkadaşımın telefonu da sehpa üzerinde ve göz ucu hep telefonda.
Birbirimizi ne kadar dinliyoruz emin değilim.
Bakıyorum arkadaşım göz bebekleri ile ortamdan uzaklaştı, aklı telefonunda bende oradan kopuyorum, sık sık elime telefonumu alıyorum, bakınıyorum.
Biri koptu mu hemen anlarım ve hemen kaçarım.
Düşünüyorum.
Biz önemli değiliz, artık kimse kimseyi kaybetmekten korkmadığına göre, uzarız olur biter.
Uzamak kelimesini bilerek kullanıyorum.
Uzamanın bu kadar kolay olduğu zamanlar hiç olmamıştı.
Uza gitsin.
Benim esas konum çocuklar.
Yanımıza ellerinde cep telefonu ile geliyorlar, telefonlar çalıyor, hemen telaş içinde kaçıyorlar.
Her telefon çaldığında kaçan, telefon konuşmasını saklayarak yapan çocuklar ne saklıyor olabilir acaba.
Emin olun telefonu açtığında alo kelimesinin bile duyulmasına izin vermeyen çocuklar var.
O kadar tuhaf ki, çocukların bile yaptığı bu samimiyetsizlik hali insanın güvensiz kalma duygusuna düşürüyor.
Herkesin saklandığı bir duyguda başka ne hissedebilirsiniz ki!
Bir ailede herkes birbirinden saklanıyor.
Anne baba birbirinden saklanıyor ise, çocuklar anne babadan tabi ki saklanır.
Herkes elinde cep telefonu ile yatıyor, onu yastığının altına koyup yatıyor, onunla uyanıyor.
Hep gizlilik var.
Tam o gece, tesadüfen Yavuz bey isimli bir uzmanı dinliyorum.
Çocuklara ilgili tavsiyeleri şöyle;
Sofraya ekransız oturun,
Mutlaka 1 gün içinde ekransız saat yapın, mesela 20 ile 21 arasında ekransız saatimiz var deyin.
Haftanın 1 günü ekransız gün yapın, herkes telefonlarını bıraksın.
Çocuklarınız telefonu saklıyor ise mutlaka yasaklı ve saklaması gereken bir video izliyordur.
Çocuklarınızla konuşun,
Onlara yanlışları siz söyleyin,
Hiçbir şey saklamayın,
Asla cep telefonu yatak odasında, yastık altında yatmalarına izin vermeyin.
Yavuz beyi dikkatle izledim, çocuklara ilgili ne kadar doğru şeyler anlattı ve tavsiye etti.
Ama.
Anne babanın doğru hareket edebilmesi için, kendilerinin çok doğru insanlar olması gerekmez mi?
Anne babanın saklanmayan çocuklar yetiştirmesi için kendilerinin saklanmayan insanlar gerekmez mi?
Anne babanın ekransız prensipleri koyması için önce kendilerinin ekransız kalmasına karar vermesi gerekmez mi?
Kız çocukları olan bir baba, günde 2 defa profil fotoğrafını değiştiriyorsa, giriş çıkış saatlerini bir gizleyip bir açıyorsa, orada kendince sinsi bir oyun içinde ise.
Neden babacım?, dediğinde ne cevap verecek ben hiç bilmiyorum ve cevabı bulamıyorum.
Çocuklara kim örnek olacak.
Çocuklar bu sinsi dünyanın içinde dünyanın en şahane duygusu olan güven duygusunu nasıl yaşayacaklar?
Yarını inşa edecek çocuklar yetiştirmek için çok dikkatli olmamız lazım.
Gayret edin.
Çabalayın.
Emin olun her ikisinden de iyi çocuklar, aklı ve kalbi namuslu çocuklar çıkar.
Yani iyi iş çıkar.
Funda'nın aklındakiler…
... Kafe ve restoran yasaklarının kalktığı ilk gün Maçka'dayım.
Arabayı park edecek yer yok, Beşiktaş'a bırakıyorum.
Beşiktaş malûm, kafeler, börekçiler, dönerciler, esnaf lokantaları ile dolu bir semt.
Sanki bayram günü, herkes hazırlık içinde.
Masalarını siliyorlar, yerlerini pas pas yapıyorlar, temizlik içindeler.
Müziklerini açmışlar, mekanlarını hazırlıyorlar.
Herkes maskelerini sıkı sıkı takmış, birbirine hayırlı olsun diyorlar.
Seyrediyorum.
Çalışanları ekmek parası kazanacakları eski günlere dönemin heyecanı içinde koşuşturup duruyorlar.
Allah'ım.
Ülkem zor zamanlardan geçiyor.
Can derdi ile uğraşırken, babalar, anneler çoluk çocuk ekmek derdinde çabalıyor.
Allah'ım.
Herkesin işini gücünü bereketini bol eylesin.