AK Parti'nin bugüne kadar başarılı olmasında en büyük gücü de buradan geliyor.
Partilerin milletvekili aday listeleri belli oldu. AK Parti listelerinde yüzde 70’lere varan bir yenilik olduğunu söylemek mümkün. AK Parti’nin bugüne kadar başarılı olmasında en büyük gücü de buradan geliyor. Normal şartlarda 21 yılın sonunda yorulmanın getirdiği değişim refleksinde azalmalar olabileceğini ihtimaller dahilinde değerlendirebilirsiniz ama Erdoğan’ın sürekli yenilenmeyi amaçladığı da kesin.
Öte taraftan mevcut bakanların bir kısmının deprem
bölgesinde aday olması bölgeye önem verildiğini ve kısa zamanda ayağa
kaldırılacağına dair güçlü bir mesaj veriyor. Bu liste aynı zamanda Erdoğan’ın seçimi kazanması durumunda kabinesini de yenileyeceğini bize
gösteriyor.
Ki seçmen açısından da Erdoğan’ın kararlarına dair büyük bir güven var. Bu güven halka
listenin de Erdoğan eliyle yapıldığını bildiğinden dolayı büyük bir inanç
veriyor. Aynı şeyi CHP açısından söylemek mümkün değil. Bunu benim söylemem
normal şartlarda abes olurdu ama Uğur
Dündar’ı bile çileden çıkaran bir durumla karşı karşıyayız.
Erdoğan’ın
partiden deyim yerindeyse kovaladığı isimlerin CHP listesinden
aday olması muhalefet medyası başta olmak üzere tabanı da öfkelendirmişe
benziyor. Dündar’ın dediği gibi “Fenerbahçe’ye 3 Temmuz FETÖ kumpası
sırasında Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin’in” Mustafa Kemal’in Çankaya’sından aday gösterilmesinin altında yatan
motivasyon nedir?
Aynı vakayı CHP’nin
kalesi İzmir’de de söylemek mümkün. “Kemalizm
ırkçılıktır” sözleriyle tanınan Yüksel
Taşkın İzmir’de birinci sıradan aday gösterildi. AK Parti’nin partiden uzaklaştırdığı isimlerle beraber CHP’nin
kodlarına uymayan bazı kişileri milletvekili adayı göstermek Kemal
Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi nasıl dönüştürdüğünü de ortaya koyuyor.
Her ne kadar kendi seçmenine “tıpış tıpış oy vereceksiniz” diyen Kemal Bey’in sözünden
çıkmayacak seçmen topluluğunun olduğunu söylemek mümkün. Bu kitle “Erdoğan’ın karşısında tuvalet terliği olsa
ona oy veririm” diyenlerle aynı kitle. Sulandırılmış bir Kemalizm’le yoluna
devam eden, “her kesime sesleniyoruz” derken
samimiyetten uzak ve Cumhuriyetin kuruluş kodlarıyla kavga eden kişileri
partisinde baş tacı eden bir zihniyetin esiri olan CHP’yle parti tabanı arasında büyük bir uçurum var artık. Bu şimdi “Erdoğan nefretinden” kaynaklı olarak hissedilmese
de uzun vadede CHP’nin erimesine de yol açacaktır.
Aslında Muharrem
İnce’nin parlaması da biraz bununla ilişkili. Kutuplaşmanın had safhada
yaşandığı bir dönemde tepki oylarının İnce’de
birleşmesi, tüm yaşananlara rağmen Kemal
Bey’in adaylığından ve partinin duruşundan rahatsız bir kesim olduğunu
gösteriyor.
Ayrıca “güçlendirilmiş
parlamenter sistem” vaadiyle ortalığa çıkıp masayı oluşturan genel
başkanların cumhurbaşkanı yardımcılığına tav olması da bana ilginç geliyor.
Güçlendirilmiş bir meclis vaadine seçmeni inandırmak için önce mecliste olmanın
önemi makam sevdasından daha ilkeli bir duruş olabilirdi.
Muhalefetin önce bu görüntüyü seçmenine inandırıp
ardından ülkeyi yönetebilecek bir direnci sergilemesi için çok az bir vakti var
ve işleri de zor.
Koyu Antoloji
Teoman’ı
kendime
çok benzetiyorum. Hem hayata karşı bakış açımız hem de okuduğumuz bölümleri
bırakıp bambaşka bir hedefin peşinden koşmamız müthiş örtüşüyor. Bunu Teoman’ın birkaç yıl önce çıkan Fasa Fiso kitabını da okuyan biri
olarak söylüyorum.
Cumartesi günü Bayhan
Müzik-Prodüksiyon’un organizasyonuyla Zorlu PSM’de düzenlenen Teoman
konserindeydim. Bu konser bildiğimiz Teoman konserlerinden farklı. Zaten Teoman
da bu uyarıyı en baştan yaparak “şimdiden
geçmiş olsun” dilekleriyle konseri başlattı.
Bu konsere gitmeyi özellikle tercih ettim. Çünkü
Teoman’ın Koyu Antoloji albümünde bulunan 26 şarkısının her biri farklı bir
yorumlamayla albümün içinde bulunuyor. Bir de çok bilinen şarkılarının yanı
sıra gizli kalmış, pek bilinmeyen ama hayatınızdan kesitler bulabileceğiniz
birçok parça büyük bir yalınlıkla size sunuluyor.
Bir
konserden daha çok bir kişinin trajik, hepimizin başına gelebilecek kadar
sıradan ya da çalkantılı hikâyelerini dinlediğiniz bir sahne performansı gibi.
Her bir parçada da kendinize ait bir duyguyu bulurken anılarınıza dalıp
bambaşka bir serüvene sürüklenmeniz işten bile değil.
Teoman
gibi konser salonunu sonuna kadar dolduran klasiklerden çok az kaldı bu ülkede.
Artık sanatçı değil, ünlü enflasyonunun
yaşandığı bu coğrafyada 2 saatliğine de olsa kendinizi bulabileceğiniz ve o
gün uykuya dalmadan önce sizi düşüncelere daldırabilecek pek kimse de yok.
Bu yüzden karmaşık bir ruh halimizden bile güven
duyduğumuz harika bir akşamdı.