Ben bütün gazeteleri alırım, diğerleri bakın burada diyemiyorum, yine kalakaldım.
- Komşum dedi ki, "yeni komşumuz taşındı, seni televizyondan çok seviyor, konuşmalarına bayılıyormuş, bir merhaba desen.."
Merhaba dedim...Sonra kadını kahve içmeye davet ettim, balkonda oturuyoruz, birdenbire kalktı salona girdi, bakınıyor, sonra aaa! Ne kadar çok kitap var, annem kitap okumayı çok sever diyor......
Devam ediyor. Biz D&R’a gidecektik, gitmeyelim, gitmeyelim, buradan alayım dedi.. Tabi ki dedim, baktım üst üste kitapları koyuyor, tam 5 kitabımı aldı, o günden sonra kapımın yanından geçiyor, ne merhaba var, ne, ne kadından haber var, ne kitaplardan, yine kalakaldım.
- Kadın acısı var, ölümü var, üzgün ve yorgun, gel bana bir kahve içelim, gelen giden çok oldu, kafan rahatlasın, diyorum, geliyor kahve içerken, iki dakika sonra, kitaplarımı gördü, kitap alabilir miyim dedi, tabi ki dedim, 4 kitabı üst üste koydu, kitapların üzerine parmağını sürdü ve dedi ki, aaaaa çok tozlu, sen toz almadın mı?.. Yine kalakaldım... (diyemedim ki, aha bugün 2 saat oldum geleli, bütün kış kapalı idi, senin acın var, sen toz kontrolünü yapıyorsun)
- Kadın, yanıma geliyor, sizi çok beğeniyorum diyor, aman çok naziksiniz çok teşekkür ederim diyorum.
Ertesi sabah yine yanıma geliyor, size hiç yakıştıramadım Sabah gazetesi okuyorsunuz diyor.
Ben bütün gazeteleri alırım, diğerleri bakın burada diyemiyorum, yine kalakaldım.
- Kadın, Engin’in arkadaşı, tanımıyorum, çok hastalanıyorum, Engin gelemiyor sanırım rica ediyor, en yakın arkadaşı kadını yolluyor...
Allah razı olsun, ilaçlarımı alıyor, vefa borcum var kadına, en hasta zamanımda yanıma yetişti....
Sonra o kadın hastalanıyor, üzülüyorum, doktorlar araştırıyorum, tanımadığım bu kadına vefa borcum var diye, alıyorum onu doktora götürüyorum.
Sonra beni ziyarete geliyor, komşumun oğlu ile tanışıyor, birdenbire değişiyor, bana erken gideyim erken yatalım diyor.. Tabi ki diyorum, güle güle diyorum..
Sabah evden çıkarken bakıyorum, komşunun oğlunun evinde.. İnsanlar canı isterse öyle yaşar, beni hiç ilgilendirmez....
Ama ertesi günü usta yollayacaksın, ne kadından, ne ustadan haber var, kadın ortadan kayboluyor, aramıyorum, üç gün sonra "huhuhuuuu " diye mesaj atıyor.. Yalanına, yıllardır kankiymişiz gibi arsızlığına kalakaldım.
İşte böyle, sayfa dostlarım.
Kadınlar ve kalakaldım’lar..
Funda'nın aklındakiler...
... Beren Saat tam 19 yaşında iken, ömrünün ilk aşkı, Efe'yi trafik kazasında kaybetmiş.
Bugün 35 yaşında, aradan tam 16 yıl geçmiş.
Ve hayatı boyunca kalbini cayır cayır yakacak bu acıyı unutmadığını, unutamayacağı hep belli ediyor, anlatıyor, yazıyor, paylaşıyor..
Ve instagram sayfasında, Efe ile fotoğrafını paylaşıyor.
Kadın, genç yaşında ölümün çat diye karşısına çıkmasına, sevdiğini alıp götürmesine yıllardır çok üzülüyor.
Başkasına aşık olması, başkası ile evlenmesinin bu durum ile ne alakası var.
Cengiz Semercioğlu uzun uzun köşesinde yazmış, ya Kenan aynı şeyi yapsaymış.
Ya Kenan, çok üzülüyorsaymış.
Kadının içinin yandığı bir acıyı kocası kabul ediyor, başkaları kabul etmiyor, kocasının derdi değil, el alemin derdi oluyor.
Acısını yüreğine gömüp yaşayacakmış.
Yahu acı! bu, adı acı! ya, ister gömüp yaşarım, ister göstere göstere yaşarım.
Acı ya, tarifi yok işte.
Ben böyle bir şey görmedim.
Ölüm çok acı, insanı çaresi bırakan bir duygusu var.
İnsanlar, ölümün arkasından ne kadar ve nasıl üzüleceğine karar verirken, ölüm umurlarında değil.
Kırıcı olan sizsiniz.
Duygusuz insanlar.
... Enis Arıkan.
Kocaman sayfa röportaj yapmışlar.
Yere göğe koyamamışlar. Devir onun devri, ekranda, sahnede, sosyal medyada her an karşımıza çıkıyor. Projeleri olduğu kadar milyonlar hayatını takip ediyor." diye başlık atmışlar.
Ben çok az tanıyorum, her sosyete seyircisi olmadığım için, arada rastladığım sahnelerde abartılı konuşmasını sevmediğim adam olarak aklımda kalmış..
O ses Türkiye, yılbaşı programında gördüm, berbat sesi ile güzel bir şov yapmıştı.
Çok da kapsama alanında değildi.
Abartılı ve dudaklarını çarptıra çarptıra konuşanları sevmediğim için, pek ilgilenmemiştim..
Ne zaman ki kendini bırakmış, her şey kendini bırakmayla alakalıymış, ne zaman karakterini göstermiş, işte o zaman işler değişmiş.
Şimdi bütün firmalar, bütün yapımcılar onunla görüşmek için sıraya girmişler.
Şu anda en çok görüşme yapan kişiymiş.
Bakın ne diyeceğim.
Boşuna okutmayın çocuklarınızı, okul parası, servis yemek, kurslar, ömrünüzü feda ettiğiniz, omuzlarınızı düşüren bu fedakâr paraları ödemeyiniz.
Hayat çok kolay, bak adam anlatıyor, kendini koy ver, kendini bırak, karakterini göster, işte bu kadar kolay.
Yıllarca okuyan bilim adamları, bilim kadınları, araştırmalarınız için, size sponsor olarak gelen bir firma, sıraya giren bir şirketler var mı?
Ya yoksul ailelerin sporcu çocuklarını, koşması, yüzmesi ya da diğer sporlar için sponsor olmak isteyen firmalar, şirketler var mı?
Yok değil mi?