Hangi gün hangi öğünde ne yiyeceğime karar veren, buyurgan bir tavırla yaklaşan dayatmacı diyet programlarından hiç hoşlanmıyorum.

Öğlen yemeğinde altı kaşık zeytinyağlı yeşil fasulye, ertesi gün bamya yiyeceksin. Ara öğünlerde ise tarife göre yapacağın sağlıklı atıştırmalıkları çantanda taşıyacaksın. Akşam yemeğinde dört köfte, salata ve yoğurt ya da ızgara tavuk... Ne sıkıcı! En azından benim gibi özgür ruhlar için. O an yaşadığı duyguya göre canı bazen tatlı, bazen de makarna, pizza gibi kalorili yiyecekleri çekenler için.

Hangi gün hangi öğünde ne yiyeceğime karar veren, buyurgan bir tavırla yaklaşan dayatmacı diyet programlarından hiç hoşlanmıyorum. Böyle bir diyet listesi elime tutuşturulduğunda içimde büyük bir isyan başlıyor. O yüzden de diyet başarısızlıklarım çok fazla!

“ASLINDA YASAK YA DA MUCİZE YİYECEK YOKTUR!”

Zayıflamak isteyenlere “Diyetinde yazılı yemekleri yapabilecek misin?” hatta “Bunlar için gereken malzemeleri marketten alacak zaman yaratabilecek misin?” diye genelde sorulmuyor. Kilo verme arzusundaki kişinin psikolojisi, onu yemeye iten stres, üzüntü, endişe, öfke gibi duygular da hiç dikkate alınmıyor. İşte, bu yüzden O’nun “Bir Yol Var! Mindfulness ile Yaşam Biçimini Değiştirmek” kitabını okuduğumda çok etkilendim. Yasak ya da mucize yiyecek bulunmadığını, aslında her gıdayı abartmadan dozunda yiyerek ve hareket ederek zayıflayabileceğimizi savunan “mindfull beslenme” kavramıyla da ilk kez kitabında tanıştım. Bu görüşlerin sahibi iç hastalıkları uzmanı bir doktor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrinoloji, Metabolizma ve Diyabet Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Taner Damcı.

BİYOLOJİK AÇLIK VE TOKLUK HİSSİNİZİ TANIYOR MUSUNUZ?

O’na göre kilo vermenin sırrı, yapılan sıkı diyetlerde değil, biyolojik açlık ve biyolojik tokluk hissimizle tanışmamızdan geçiyor. Peki, gerçekten başarılabilecek bir şey mi? Prof. Dr. Taner Damcı, özel gruplara, şirketlere verdiği 8 haftalık eğitimlerde diyet yapmadan, her şeyi yiyerek zayıflamanın nasıl mümkün olduğunu, yaşam ve beslenme biçimimizin nasıl değişeceğini anlatıyor. Ben de bu yaştan sonra onun öğrenci oldum ve Prof. Dr. Damcı’nın mindfull beslenme eğitimlerine katılmaya başladım. İşte, ders notlarımdan bazı bölümler:

· Açlık duygusu, atlatılması, geçiştirilmesi veya savuşturulması gereken bir atak değil, yanıt verilmesi gereken biyolojik bir işarettir.

· Karşılık bulmayan hafif biyolojik açlık, kısa süre sonra güçlenerek ve patlayıncaya dek yeme yanıtını da getirerek geri döner. “Diyetteyim. Henüz yeme saatim gelmedi” gibi gerekçelerle yememek sonuçta ve toplamda çok daha fazla kalori tüketilmesine neden olur.

· Açlık - tokluk sinyalleri ve duygular çoğunlukla birbirine karışır. Bir öfke ve gerginliği tatlı krizi veya içimize oturmuş bir üzüntüyü tokluk olarak hissedebiliriz. Duygunun en yoğun yaşandığı süreyi yeme atağına yakalanmadan atlatmaya başlamak, sağlıklı beslenme ve yaşam için çok önemlidir.

· Yemeye başlamadan önce bedeninizden gelen sinyallere üç dakika odaklanın. Ve şu soruları kendinize sorun: “Aç mıyım? Bu yemeyi yemeği gerçekten istiyor muyum? Midemi nasıl hissediyorum? Ne kadar yersem keyif alıp doyarım? Yemezsem eksiklik mi hissedeceğim?”

· İç seslerini duyabilenler ise “Yemek saati geldi ama aç değilim”, “Biraz daha sonra yiyebilirim”, “Bu kadar et yeterli”, “Doydum artık gerisini yemeyeceğim” diyerek tabaklarını silip süpürmeden masadan kalkabiliyorlar.

Biyolojik açlık ve tokluk duygunuzla tanışmanız için, içinde bulunduğunuz ana, sofraya ve yemeğe odaklanmanız gerekiyor. Yapılan kısacık meditasyon ve nefes egzersizleri işinizi kolaylaştırabilir. Sofradayken telefonla konuşmak, yazı yazmak, bilgisayar oyunu oynamak, hızlı yeme gibi kötü alışkanlıklarınızdan da vazgeçmelisiniz. Tabii, egzersizi de asla ihmal etmemelisiniz. Bana gelince “mindfull beslenme” eğitiminin henüz yarısındayım. Artık midemin “Doydum” diyen sesini hissedebiliyorum. Her zaman başaramasam da, biyolojik tokluk sınırına geldiğimde sevdiğim yemek de olsa ikinci tabağı almıyorum. Sanırım bu sefer olacak!