Peki ya şuna ne demeli! Millî şef olarak Anıtkabir'de Atatürk'ün yanına tek yakıştırdığınız İsmet İnönü, "denize dökülen Yunan ordusu" kralı olan Venizelos'un koluna karısını takmasına neden hiç tepki vermiyorlar, hiç ses çıkarmıyorlar mı?
Bu ne derin bir aşağılık kompleksidir! Bu ne hakaret dolu bir şımarıklıktır! Bu ne milletini tanımama, yaşadığı toprağı bilmemedir!
Senelerdir, akıllarınca övmek ve yüceltmek için, hiç gerek olmamasına rağmen uyduruk parıltıların arkasına saklamaya çalıştıkları Mustafa Kemal Atatürk'e aşağılık kompleksiyle kısırlaşmış beyinleriyle yaptıkları iltifatların en iğrencidir. Neymiş efendim, Atatürk olmasaymış, şimdi babamızın adı Yorgo olurmuş.
Bunlar, bu toprakların kadınını ne zannediyor acaba? Bu kadınların namusunu daha önce devlet mi koruyordu? Bu yüceltme yaptıklarını zannettikleri cümleyi söylerken annelerinin, kızlarının, karılarının, kız kardeşlerinin, halalarının, teyzelerinin, yengelerinin ve arkadaşlarının ve kadın iseler kendi namuslarına hakaret ettiklerini anlamayacak kadar kıt akıllı oldukarını anlamıyorlar. Târihi bilmedikleri belli, ama kadınların namuslarını nasıl koruduklarını Bosna-Hersek’teki soykırım belgesellerinden öğrenebilirler. Ögrenmek, ders almak ve kendilerine pay çıkarmak istemezlerse, yabancı hayranı keyifleri bilir. Bu toprakların kadınları, söz konusu vatan ve namus olduğunda en yırtıcı hayvan karşısında devleşen anne tavuk gibidir.
Ama şunu da unutmasınlar ki, bu iğrenç yakıştırmayı yapanlar, ne zaman buzuki sesi duysalar, sirtaki oynamaya başlarken, elma rakısı tokuşturup "şerefe" dedikleri Yunanların bazılarının ismi Yorgo'dur. Övgü düzerken, arkadaşlarına hakaret ettiklerini fark edemeyecek kadar gözleri faşistlikle perdelenmiştir. O kadar ki, bu faşistlik kendi insanını bile hor görecek seviyeye gelmiştir.
Peki ya şuna ne demeli! Millî şef olarak Anıtkabir’de Atatürk’ün yanına tek yakıştırdığınız İsmet İnönü, “denize dökülen Yunan ordusu” kralı olan Venizelos’un koluna karısını takmasına neden hiç tepki vermiyorlar, hiç ses çıkarmıyorlar mı? Yoksa bunlar, Yunanlıların kralını seviyor ama denize dökülen Yunanlılarda mı nefret ediyorlar? Başarısız oldukları için kızıyor da olabilirler!
Değmesin mabedimin göğsüne...
Sağlık Bakanlığı Kovid-19 ile mücâdelede destan yazıp dünyaya parmak ısırtırken başını çevirip Küba’nın yaptıklarını methedenlerin, her gün duydukları ezanı hazmedemediklerini bir daha gördük. En azından Çavbella rezâletine sessiz kaldılar. Tahammül etmek için Türkçeleştirip sulandırdıkları ezan, onlara şeytanın duyduğu rahatsızlığı yaşatıyor olmalı ki, minâreden Çavbella’yı duyunca sosyal medyada paylaşmaktan utanmadılar.
Naziler Paris’i işgâl ettiğinde işgâl ordusunu alkışlayan “sözde aydın” Fransızlar, bu yaptıklarının bedelini vatansever Fransızlara ödemiştir. Ama ne yazık kı, bu ezan düşmanlarından kıl kopmuş değil. "Özgürlük yok" dedikleri ülkenin en kutsal değerine hakaret edecek kadar ayarı bozulmuş durumdalar.
Yorgo değil, Alberto!
Kimse annesini ve babasını seçemiyor. Ama Çavbella provokasyonu yapanların, şimdiki babalarından memnun olmadıkları anlaşılıyor. Belki Yorgo olmaması konusunda Türk kadınına hakaret edenler, bilinçaltında babalarının isimlerinin Alberto olmamasına üzülüyor gibiler. O kadar ki, bir İtalyan şarkısını minârelerden çalıp mesaj veriyorlar. Belki şu isimleri etraflarında duymadıkları için büyük bir boşluk hissediyorlardır: Alessio, Alessandro, Angelo, Antonio, Bruno, Bernardo, Carlo, Cristiano, Claudio, Dario, Enrico, Enzo, Eugenio, Ezio, Fabrizio, Filippo, Federico, Francesco, Franco, Fulvio, Gaetano, Gennaro, Giorgio, Giuliano, Gregorio, Marco , Mario, Matteo, Maurizio, Mauro, Nevio, Norberto, Ottaviano, Paolo, Pietro, Riccardo, Roberto, Silvio , Stefano , Tommaso , Umberto , Valentino, Vittor.
Ama merak etmesinden, KOVİD-19 sebebiyle ne hâlde olduğunu gördüğümüz İtalya’dan birçok erkek Türkiye’ye işçi olarak çalışmak veya öğrenci olarak okumak için gelecektir. Ama zaman bu isimlerdeki erkekleri ortalıkta bolca görürler ve beğendiklerini alırlar.