Cem Yılmaz'ın son filmi Arif V 216'ya vizyona girdikten bir gün sonra gittim.
Cem Yılmaz’ın son filmi Arif V 216’ya vizyona girdikten bir gün sonra gittim. Oğlumla 23:15 seansına gitmemize rağmen, Capitol Spectrum sinemalarındaki üç salon da doluydu.
Sinemaya olan ilgim, keyfî bir seyirci olmak seviyesinde kalmış olsa da, genel düşüncem olarak diyebilirim ki, Arif V 216 en iyi Cem Yılmaz filmidir. Bu düşünceme oğlum Kenan Tâhir de katılıyor. Filmin ilk üç günde rekor seyirci sayısına ulaşması da bu düşüncemi destekliyor. Bu fikre varmamdaki en öncelikli sebep, filmin senaryosunun çok iyi çalışılmış olması ve her kelimesi için emek harcanmış olduğunu düşünmemdir.
Senaryoda pili bitmek üzere olan 216’nın, 2017’de dünyâyı ele geçiren kötü bir karaktere dönüşmek için enerjiyi nereden bulduğu dışında hiçbir boşluk göremedim.
Film, senaryo dışında, kullanılan teknolojiyle de Türk sinemasının geleceği açısından önümüzde hiçbir engelin kalmadığını gösteren bir yapım olmuş.
Filmin Hedef Kitlesi
Bu filmi, yaşı yirmiden küçük olanların anlaması biraz zor. Eski Türk filmlerine özel ilgisi olmayan lise çağındaki gençlerin filmdeki göndermeleri anlamaları pek mümkün değil. Örneğin Kerem Alışık’ın Ömer karakteriyle gerçek hayatta babası olan Sadri Alışık ile karşı karşıya olması filmin anlaşılması en zor göndermesiydi. Ben oğluma bu sahneyi açıklamak zorunda kaldım.
Türk Sinemasının Efsâneleri
Filmde Filiz Akın, Cüneyt Arkın, Sadri Alışık, Ayhan Işık, Barış Manço ve Zeki Müren gibi karakterler, o zamanki hâllerine benzetilen oyuncular tarafından canlandırılıyor. Ancak sünnet düğününde şarkı söyleyen Ajda Pekkan’da böyle bir şey yok, çünkü Ajda Pekkan’ın o zamanlardaki hâliyle şimdiki hâli arasında hiçbir benzerlik yok. Ama Cem Yılmaz, Ajda Pekkan’ın gönlünü almayı ihmâl etmemiş. 2017’de dünyâyı ele geçiren 216’ın ofisinin cam duvarlarındaki dev Ajda Pekkan fotoğrafları dikkatlerden kaçmıyor.
İkinci “Arabesk”
Türk sinemasının 70’ler ve 80’lerdeki sefil hâlinden bugünlere gelmesinde en önemli dönüm noktalarından biri, Ertem Eğilmez’in 1989 târihli Arabesk adlı filmidir. Arabesk’ten sonra Türk sinemasına bu kadar yoğun gönderme yapan bir yapım olmamıştı. Arif V 216’nın yeni bir eleştirel bakış olduğunu düşünüyorum. Arabesk, absürd-komedi olarak Türk sinema târihinde türünün ilk örneğiydi ve benzerinin yapılması ancak kötü bir taklit olurdu. Ancak Cem Yılmaz’ın Türk sinemasına gönderme yapma tarzının bir tür olma ihtimâli bile var.
Uzaylı Düşmanlığı
Cem Yılmaz, GORA’da tanıştığı 216’nın dünyâya gelmesiyle başlayan mâcerada yabancı düşmanlığına da dikkat çekmiş. “En yabancı” olarak uzaylı 216’ya mahallenin gösterdiği tepki, Suriyeli misâfirlerimize bir kesim tarafından gösterilen faşist tepkiyi hatırlatıyor.
Kötü 2017 ve Orhan Pamuk
Filmin 2018’de vizyona gireceği daha önceden plânlanmışken, Arif ve Alev’in yanlışlıkla geldiği yılın 2018 değil de 2017 olması da gözden kaçmış bir ayrıntı gibi gözüküyor. Ama İstanbul Boğazı’nın sularının çekilmiş olması ve Kız Kulesi’nin bir tepe olarak ortaya çıkması, bana Orhan Pamuk’un Boğaz’ı aynı şekilde tasvir ettiği hikâyesini hatırlattı.
Libidosuz Mahalle
Arif Işık (Cem Yılmaz) her şeyin tozpembe zannedildiği o yıllara yanlışlıkla geri döndüğünde, mâruz kaldığı yankesicilik olayı, onu mâceranın tam da ortasına atmaktadır. Bu yankesicilik olayının yaşandığı ortamın da isim belirtilmemesi de, Sirkeci’deki Büyük Postâne’nin arkasındaki şirin câminin sokağında geçmesi, başarılı bir mekân seçimi olmuş.
Sonrasında gelişen olaylarda kötü insanlar da var, ama iyiler çoğunluktadır ve herkes özünde iyidir.
Arif V 216’nın “Ve”si
Filmin tanıtım afişlerini ilk gördüğümde koskoca bir “V” harfi dikkatimi çekti. Aklıma ilk olarak “V for Vandetta” filmi geldi. Ayrıca dövüş filmlerinde rakiplerin adları arasına yazılan “Vs.” (karşısında) ibâresi de aklıma gelmedi değil. Cem Yılmaz, filmde bir logo olarak kullandığı şekil olarak “V” harfini, zâten “ve” diye okunuyor deyip filme özel bir yazı karakteri olarak ön plâna çıkarmış. Artık cep telefonlarındaki kısa mesajlarda “selam” yerine “slm” gibi “ve” yerine sâdece “v” yazılırsa hiç şaşırmam.
Bilim Adamlarının Yazdığı Kitaplar
Cem Yılmaz, sahne gösterilerinde “25 yıl öğrenmek için okuyoruz, ama bunların işe yaramadığını görünce, bir 25 yıl da unutmak için harcıyoruz” diyerek eleştirdiği eğitim sistemini ve üniversitelerimizi, filmde üstü kapalı olarak üniversite hocası üzerinden yermektedir. Onca iyi insanı gizlice gözlemleyip sonra gerçekleri çarpıtarak “iyi insanlar sâdece filmlerde olur” adıyla bir kitap yazan profesörün kitabını tekrardan yazmak, âdeta senaryodaki mâcerânın omurgasını oluşturuyor.
Cem Yılmaz’ın Filmotografisi
Biz Cem Yılmaz’ı, otobiyografisini aldığı otomobillerle yazan bir komedyen olarak tanıdık. Arif V 216’daki bütün göndermeleri tek bir kişinin anlaması neredeyse imkânsız. Her Şey Çok Güzel Olacak’tan başlayarak “standupçı” olmayan Cem Yılmaz’ı tâkip etmiş olmak gerekiyor. GORA ve AROG’u hatta Vahşi Batı’yı seyretmemiş biri, birçok göndermeyi kaçıracaktır.
Ayrıca bilim-kurgu filmlerini tâkip etmeyen benim gibi seyircilerin yanlarında arkadaşları ya da gençlerle seyretmesinde yarar var. Örneğin 2017 yılında robotların hâkimiyetine geçen dünyâda iyilerin tarafından kötülerin tarafına geçen ve kostümü siyah olan 216’da bâriz bir Yıldız Savaşları – Darth Vader göndermesi var. Ama bir eleştiri olarak belirtmem gerekir ki, “kötü=siyah” şeklindeki Batılı Beyaz Adam’ın söylemine alternatif olarak başka bir renk kullanılabilirdi.
Filmin Sonunca Seyirci Ayaktaydı
Tiyatrodaki gibi alkışlamak için ayağa kalmış olmasak da, salonun yarısı, filmin son sahnelerini ayakta seyretti. Burada ince bir Cem Yılmaz zekâsı hissettim. Havaalanının pistindeki tirattan sonra salondaki birçok kişi, filmin bittiğini düşünüp ayaklandı. Arif Işık, konuşması bittiğinde seyirciye dönüp “siz bu filmi burada bitti mi zannettiniz” diye sorduğunda benim aklıma, konunun bir devam filmi ile süreceği geldi. Ama birden filmin en başında, 216’nın Kilyos Sâhili’nde sevgilisiyle koşma isteğinin yerine getirilmesi sahnesi başladı. Cem Yılmaz, o sahnelerin unutulmaz jönü Ediz Hun ile birlikte Arçelik-Telve ile yaptığı kahveyi içtikten sonra Kilyos sâhiline giderler. Burada Arçelik’in maskotu Çelik’in sevgilisi Çeliknaz’a gönderme yapılarak, 216’nın robot bir kız ile Kilyos sâhilinde koşması, filmin son sahnesi olur. Arçelik markasını göze sokmadan, ama filmin hatırda kalacak son sahnesi olarak gösterilmesi akıllıca bir senaryo çalışması örneği olarak görülüyor.
Filmin ana sponsoru Arçelik’in eski logosuyla buzdolabında, yeni ürünleri olan Telve ve cep telefonuna mesaj gönderen akıllı fırın ile film boyunca yer alması, filmin finansal tarafının da iyi düşünülmüş olduğunu göstermektedir.
Arif V 216’ın doğrudan böyle bir amacı olmasa da, eski Türk filmlerine olan ilgiyi yeniden canlandıracağını düşünüyorum. Hatta eski filmleri yayınlamak yerine, yapımcılar siyâsî içerikli olmayan dönem filmlerine yönelebilir.