Türkçemizde, şimdilerde biraz unutuluş olsa da, vaktiyle çokça kullanılan bir söz vardır: Sırât-ı müstakim üzere olmak.

Kur’ân-ı Kerim’in ilk sûresi olan Fatiha’nın beşinci âyetinde de “İhdinas sırâtal müstekıym” (Bizi doğru yola ilet). Şeklinde geçer. Sırât-ı müstakim, iyi niyetli ama yanlış bir çeviri ile “Doğru yolda olmak, doğru yoldan ayrılmamak” diye tercüme edilir. İyi niyetli bir tercümedir çünkü verilmek istenen mesaj hâsıl olur. Kişinin hayâtının doğru değerlere bağlı kalarak yaşaması gerektiğini ifâde eder. Ancak “sırât-ı müstakim” ifâdesinin anlamı “doğru yol” değil “istikameti olan yol” demektir. Yâni sonunda ulaşacağımız yerin neresi olduğunu bildiğimiz, yönü belli olan yol demektir.

Karşımıza çıkan yol, çok güzel ve doğru bir yol olabilir. Güvenlik endişesi yaşamayacağımız, aracımızın hasar görmeyeceği bir otoyol olabilir mesela. Aracımız bu yolda ilerlerken hiç sarsılmaz; çay kahve bile içebiliriz. Yolda ilerlerken çok güzel manzaralar görebiliriz. Ama bu yol büyük bir dâire içinde dönüp duran ve bizi hiçbir yere götürmeyen bir yol olabilir. Aynı şey çok konforlu uçak, tren ya da gemi için de geçerlidir. Uçak, bizi bir yere götürmek yerine birkaç saat uçtuktan sonra aynı havaalanına iniyorsa, gemi en lüks servisin yapıldığı bir seferden sonra aynı limana geri dönüyorsa bu uçağın veya geminin yönü ve istikameti yok demektir. Lunaparklarda hiçbir yere gitmeyen çarpışan otolar, trenler gibi bizi eğlendirebilir ama bir yerden bir yere götürmez.

Dâvâ insanı olmak istikamet gerektirir

Yönü, istikameti belli olmak, nereye gittiğini bilmek dâvâ insanı olmak demektir. Dâvâ insanı, rüzgâr nereden eserse oraya gitmez. Dâvâ insanının yönü, istikameti, hedefi bellidir. Dâvâ insanı rotasını çizmiştir. Bâzen hızlı bâzen yavaş gider. Bâzen durur hiç gitmez. Hatta bâzen geri adım atar. Ama sağa sola sapmaz, yalpalamaz. Zikzak çizmez. Onu tâkip edenleri endişelendirmez, şüpheye düşürmez. Ayrıca onun yürümesi onu birilerinin tâkip etmesine bağlı da değildir. Dâvâ insanı, onu birileri tâkip ediyor diye yol yürümez. Dâvâ insanı belirlediği yön ve istikamette ilerlerken ardına, yanına birileri katılabilir. Bunlar çoğalır veya azalır. Dâvâ insanı tâkipçisinin olup olmamasına, tâkipçilerinin çok ya da az olmasına bakmaz. Gerekirse “Dönen dönsün ben dönmem yolumdan” der. Hiçbir teklif veya tehdit onu yönünden çeviremez. Bu tavrın en net ifâdesini Peygamber Aleyhisselâm’ın “Bir elime Güneş’i bir elime Ay’ı verseniz ben bu yoldan dönmem” demesinde buluruz. Çünkü O’nun yönü ve istikameti en büyük Yönlendirici tarafından belirlenmişti. Bu anlamda dâvâ insanı olmak Allah’ın bir emri ve bir Peygamber sünnetidir. O’nun kadar olmak mümkün olmasa da her insan, istidâdı nispetinde bir dâvâ insanı olmalıdır. Hiçbir şey yapmayıp yönü belli olan yolda, taassuba düşmeden durmak bile dâvâ insanı olmaktır.

Yön ve istikamet sâhibi olmak sâdece büyük insanların taşıyacağı bir yük değil, bir hayat felsefesidir. Toplumları etkileyen liderlerin dışında iki kişi arasında bile var olması gereken bir anlayıştır. Buna bir örnek olarak aynı yıllarda yaşamış olmayı şans olarak gördüğüm merhum Neşet Ertaş’ın Bayram Olsun türküsü verilebilir.

Türkünün sözleri şöyledir:

Gönlümün sensin meramı.

Gel bugün bayram olsun.

Sinemde gizli yaramı

Sar bugün bayram olsun.

Ah o gözün hilâl kaşın

Okur aşın fermânını.

Yar derdimin dermânını

Ver bugün bayram olsun.

Aç gerdan beyaz tenini

Çevir yönüme yönünü.

Ne olur garip gönlümü

Gör bugün bayram olsun.

Sondan bir önceki beyitte geçen “Çevir yönüme yönünü” bizim türkülerimizin irfan seviyesinin de bir göstergesidir. Neşet Ertaş, yârine hitap ettiği bu cümlede “Yüzünü bana çevir”, “Bana bak”, “Bakışalım” demiyor. “Yönünü benimle aynı yöne çevir” diyor. Sevgiliyle çıkacağı yolun yönünü belirlediğini ifâde diyor. Tasavvuf kültürümüzde “önce refik (arkadaş) sonra târik (yol)” diye bir anlayış vardır ama arkadaş, dost, eş, sevgili ile çıkılacak yolun yönünün ve istikametinin belli olması gerekir.

Neşet Ertaş’ın bu türküsü, dışarıdan bir aşk türküsü olarak gözükse de aslında, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden Tarih dersine, Türk Edebiyatı dersinde Sosyoloji dersine tüm derslerde bir değerler eğitimi malzemesi olarak kullanılacak kadar değerlidir.

Bu türküdeki yön anlayışına sâhip biri, ne sosyal hayâtındaki arkadaşlarını ne de özel hayâtındaki eşini aldatmaz, yarı yolda bırakmaz. Yönünü, istikametini şaşıranlarla da o yolda yürümez.

Yön ve istikamet sâhibi olmak ve onu korumak elbette kolay ve basit bir değildir. Her dâim dikkat ve ilgi gerektirir. Bir anlık uyuklama ile bozulan abdest gibi, bir anlık gafleti bile kabûl etmez. Bir anlık gaflet ile yoldan çıkabiliriz, ayağımız kayıp uçurumu yuvarlanabiliriz, havaya bakarken yerdeki çukuru göremeyip içine düşebiliriz.

Allah istikametimizi muhkem kılsın.