Kendini yere göğe koyamayan, küçük dağları ben yarattım diyen, karşısındaki insanın duygularını dikkate almayan; ne hissettiğini ne düşündüğünü önemsemeyen çok sığ insanların sayısı hızla artıyor.
İnsanların başarılarına ve kişiliklerine göre değer gördüğü, alçakgönüllü ve başkalarına yardımın yerini günümüzde kibir, bencillik ve kendini beğenmişlik almaya başladı. Günümüz toplumunda narsistik kişilikler giderek çoğalıyor. Ah şu narsistler!
Kendini yere göğe koyamayan, küçük dağları ben yarattım diyen, karşısındaki insanın duygularını dikkate almayan; ne hissettiğini ne düşündüğünü önemsemeyen çok sığ insanların sayısı hızla artıyor.
Narsisizm adını, Antik Yunan efsanesindeki Narkissos’tan almış. Narkissos bir gün ormanda dolaşırken susamış. Ve ormanın içinde su aramaya başlamış. Biraz yürüdükten sonra berrak bir pınar bulmuş. Tam su içmek için pınara eğildiği anda suda kendi yansımasını görmüş. Kendi güzelliğine hayran kalmış. O kadar hayran kalmış ki kendisinde gözünü alamamış. Günlerce pınarın başında kendi yansımasını izlemiş. Elini uzatıp dokunamamış, seslenmiş sesine yanıt bulamamış. Çaresizce günleri bu pınarın başında geçmiş. En sonunda da Narkissos kendisine aşık olmuş. Narsistikler tıpkı bu hikâyede olduğu gibi kendine sevdalı insanlardır.
Freud, narsist insanlara ilişkin gözlemlerine dayanarak yaptığı açıklamalarda, narsisizme iki uçta yer alan ebeveynlik biçimlerinin neden olduğunu öne sürer:
Ebeveynin çocuğa aşırı değer vermesi, övmesi veya tam tersi duygusal olarak ulaşılamaz, soğuk ve reddedici olması. Freud, bu gibi durumlarda hastaların libidolarını uygun nesnelerden, sevdiklerinden ve dış dünyadan geri çektiklerini ve kendi libidolarını kendilerine döndürdüklerini, böylece narsisizm olarak adlandırılabilecek tavrın ortaya çıktığını, bunun da çocuğun başkalarını sevmesini ve onlarla pozitif ilişkiler geliştirmesini engellediğini ileri sürer.
Narsistik Kişilik Bozukluğu olan bireyleri tanımak oldukça zor. Narsistik Kişilik Bozukluğu’na sahip bireyler, ilgi odağı olmaktan hoşlanan, başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğünü gereğinden fazla önemseyen kişiler olarak tanımlanabilir. Bu kişiler için temelde hayat motivasyonu merkezde olmaya yöneliktir. Pohpohlama, övülme ve değer görmeye aşırı düşkündürler. Sömürmeye meyillidirler. Duyguları, emeği, parayı sevgiyi sömürürler.
Narsistik kişiliğin belirleyici vasıflarından biri de haset duygusudur. “Benim yoksa onda da olmasın” der haset eden kişi. Başkalarının mutluluğuna ve başarısına kesinlikle tahammülü olmaz. Adeta başkası mutlu olursa kendisi mutsuz olur. Haset kıskançlıktan farklı bir duygudur ve daha yıkıcıdır. Eleştiriye açık değildirler, eleştirilince çok ciddi öfke yaşayabilir, çevresine zarar verebilir. Bu da onları büyük bir yalnızlığa sürükler. Herkes uzaklaşır.
Narsist bireyleri alttan almak onların gerçekle yüzleşmesine engel olur. Kendimizi ezdirmemeli ve yapmamız gerekeni yapmalıyız.
Psikoloğa gitmek narsistler için küçümsenecek bir durumdur. Çünkü onlar mükemmel insanlardır ve hata yapmazlar!
Elbette kendimizi sevmeliyiz. Sahip olduğumuz değerlere bakarak kendimizi değerli görmeliyiz. Mesela alçakgönüllü ve yardımsever olarak.