Bilirsiniz eskiler "evliyalar yüzü suyu hürmetine Allah bu memleketi koruyor" derlerdi.

EVLİYALAR YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE

Bilirsiniz eskiler “evliyalar yüzü suyu hürmetine Allah bu memleketi koruyor” derlerdi. Bunu küçük yaşlarda anlamazdım belki ama benliğime işlerdi. Büyüklerimizin hazinelerinde sakladıkları bu sözler ne kadar da değerliymiş. Bu sözlerin gücünü 15 Temmuz gecesi çok iyi anladım. Türklerin İslam’ı Tasavvuf ile birlikte hayata geçirmeleri köklerimize kadar işlemiş olmalı ki bu sözler hala bugün bile ayrılmaz parçamızdır. Ülkemizin dört bir yanındaki evliyalar, veliler türbeleriyle bize bir şeyleri unutturmamak için dimdik ayaktalar. Eğer atalarımız olmasaydı bizler olmazdık. Onların kutlu sözleri bizlere yol tutmasaydı biz bu topraklarda olur muyduk? Bizde ana baba sözü dinlemek değerlidir. Bu yüzden erenlerimizin sözleri yol olur, yoldaş olur bizlere. Bir tartışmanın fitilini açsa bile bu sözü paylaşmaktan geri kalmayacağım. İmam Maturidi’nin sözüne göre; “Evliyanın kerameti, vefatından sonra da devam eder.” Vesselam.

Afet-foto2

AFETLER YÜCE ALLAH’IN BİR UYARISIDIR

Elbette Rahman ve Rahim olan Allah bizi bir imtihan üzerine yaratmıştır. Beşer olarak yaratılan bizlerin esas amacı insan mertebesine ulaşmaktır. Bu kutlu yolda yürürken elbette sevinçler, mutluluklar, güzellikler olduğu kadar da acılar, sıkıntılar, üzüntüler, kederler de olacaktır. Allah’u Teala bazen kişiye özel imtihanlar yüklediği gibi bazen de bir topluluğu imtihan eder. Aslında Rabbimiz bizi her vesile türlü türlü aracılarla uyarır ve deyim yerindeyse kendimize gelmemiz için silkeler.

İnsan beşerdir; her an şaşabilir, azabilir, yoldan çıkabilir, yolunu kaybedebilir, nefsinin zaaflarına yenik düşebilir ve böylece hatalardan, günahlardan dolayı başına her türlü felaketler gelebilir. Allah ikazlarıyla kulunun tutumunu eleştirir, layık olduğu mertebeye yükselmesi için ikaz eder. Adaletsizlik, ahlaksızlık, seciyesizlik doğru düzeni bozar. Huzuru ve mutluluğu tehdit eder. Adaletsizlik ve ahlaksızlık her şeyi mubah kılar ki; Allah gadabını gösterir. Trafikte alkollü araç kullanmak zincirleme kazalara neden olabildiği gibi. İslam'da din ve bilim birbirinden ayrılamaz. Din ve bilim birbiriyle çatışmaz. İyi ya da kötü ne yaparsanız dünyada da öncelikle karşılığını bulursunuz. Onun için afetler, Yüce Allah’ın bir uyarısıdır.

Afetler türlü türlüdür.

Afet deyince aklımıza hemen doğal afetler gelir. Fakat bu konuda Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde insanın başına gelebilecek farklı afetlerden bahsetmektedir. Bize İmam Suyuti Camius sağır tarafından nakledildiğinde göre Hazreti peygamberimiz şöyle demiştir;

"Aklın afeti, aklını zekasını beğenmektir.

Cesaretin afeti, azgınlıkta kullanmaktır.

Cömertliğin afeti, başa kakmaktır.

Güzelliğin afeti, güzelliği ile kibirlenmektir.

İbadetin afeti, ara vermektir.

Konuşmanın afeti, yalan söylemektir.

Hilmin afeti, ahmaklık ve zillettir."

Yukarıdaki bu afetleri küçük afetler olarak adlandırırsak bunların çoğalmasıyla da büyük afetlerin olabileceğini düşünebilmek lazım. Yaşlılarımız ne güzel söylemiştir; ”Azmayın başımıza bir felaket gelecek.” Bu söz geçmişten bu güne taşınan bir uyarıdır. Azgınlık, sapkınlık, aç gözlülük insanın felaketini hazırlayan şeylerdir.

Doğal Afetler ekolojik dengenin bozulmasından mı olur?

Hiç bir şey birbirinden bağımsız değildir. Doğayı da yaratan Allah olduğuna göre, ona verilecek zararı da Allah doğanın eliyle alacaktır. Biz buna ister doğal afet diyelim ister hırslarımızın sonucunda doğayı düşünmeden yaptığımız yapılaşmaların veya başka tahribatların doğaya verdiği zararın ekolojik dengeyi bozmasıyla oluşan afetler

diyelim. Sonuçta hepsinin birbiriyle ilintisi vardır.

Afetlerle kavimlerin yok oluşu.

Allah’u Teala Kuran-ı Kerim’de birçok yerde doğal afetler sonucunda yok olan kavimlerden bahsetmiştir. Mesela Ankebut suresinin 40’ıncı ayetinde ; “İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstünde taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.“

Nuh Peygambere uymayanları şiddetli fırtına ve sel ile nasıl yok ettiğini, dağlar kadar yükselen sular içinde Allah’a şirk koşanları nasıl yuttuğunu anlatmıştır. Aynı şekilde Hud kavmini, Lut kavmini, Ad kavmini afetlerle nasıl helak olduğunu yüce kitabımızda okuyabiliriz.

Ayrıca çok yerde de apaçık bir uyarı olarak gönderilen peygambere iman etmedikleri için helak olmuşlar denilmiştir.

Hazreti Peygamberimiz kara bulutu gördüğü zaman ne yapardı ?

Hazret-i Âyşe Validemizin anlattığına göre Peygamber Efendimiz rüzgâr estiğinde ve gökyüzünde siyah bir bulut gördüğü zaman korkusundan yüzünün rengi değişir, bâzen o buluta karşı durur bakar, bâzen geri döner, eve girer çıkardı. Yağmur yağdığında ise rahatlardı. Bunlar bir endişe alâmeti idi. Hazret-i Âyşe validemiz bunun sebebini öğrenmek

isteyince Rasûl-i Ekrem Efendimiz: “Ne bileyim, belki bu kara bulut Âd kavmine geldiği gibi bir azâb olur. Onlar gördükleri siyah bulutu yağmur yağdıracak bir bulut

zannetmişlerdi; ama o elîm bir azâb getirdi.” (Buhârî, Tefsîr, 46/2;

Müslim, İstiskâ, 14-16)

Yine Hazret-i Âyşe vâlidemizden şöyle bir hadîs nakledilir: Rüzgar şiddetli estiği zaman Rasûlullâh şöyle buyururdu: “Allâh’ım! Sen’den bu rüzgârın, bu rüzgarın içinde bulunan şeylerin ve Sen’in gönderdiğin şeylerin hayırlı olmasını istiyorum. Bu rüzgârın,

içinde bulunan şeylerin ve Sen’in gönderdiğin şeylerin şerrinden de Sana sığınırım.” (Müslim, İstiskâ, 15)

Himaye eden ve koruyan ancak Allah'tır.

İnananlar için afetler Allah’u Azimüşan’ın azametinin ve haşyetinin sonsuzluğunu ve kendi acizliğimizi gösterir. Malın, mülkün, dünya hayatının gelip geçiciliğini saniyeler içinde hissettirmesi bakımından afetlerin büyük etkisi vardır. Büyük Afetlerde bir anda oluşan birlik

ve beraberlik duygusu insan olarak birbirimize kenetlenmemiz, yardım duygularının yoğunlaşması hep afetlerde oluşan Allah’ın içimizde uyanmasını istediği duyguların ortaya çıktığı zamanlardır. Geçen hafta İstanbul’da meydana gelen dolu yağışı ve denizde oluşan hortumla birlikte gelen fırtına karşısında bir vatandaşın sosyal medyadan

yazdığı cümle hoşuma gitti; “Gök gürültüsünü seviyorum bize patronun kim olduğunu hatırlatıyor.” diyor. Büyük felaketler karşısında sığınacağımız tek merci ve korunak ancak Allah'tır. Yapabileceğimiz bir şey yok. Ancak her türlü maddi ve manevi felaketlere karşı yol bellidir. Yol Sıratimüstakim'dir. İslam'a sarılmak; adaletli olmak, ahlaklı olmak ve seciyeli olmaktır.

Ana Foto2 (1)

EDEP DENİLEN ŞEY

Bir insan dünyaya geldiğinden itibaren ezelde verdiği sözün ahdini yerine getirmek için çabalar. Ancak verdiği sözü yerine getirmeyip Allah’ı inkâr edenler dünyada perişan olup boşa hayat geçirirler. Kâinat, evren, doğa ve her şeyi sorgularız ve aslında içimizdekileri yani benliğimizi sorgularız. İnsan denilen mâhlukat hiçbir şeyden ayrı değildir. Allah’u Azzimüşan ben âlemleri yarattım derken insanı da yarattı. O insan ki yeryüzüne halife kılındı. Bize düşen eşrefi mahlukat olarak Allah’ın varlığını her yerde, her olayda görebilmek ve hissedebilmek seviyesine ulaşabilmektir. Mutasavvıflar buna edep diyorlar.

SİGARADAN SÖZ AÇILMIŞKEN

Erkeklik, delikanlılık, yiğitlik bir zamanlar sigarayla eşleştiriliyor ve özendiriliyordu. Güya sanat bu ya; tiyatroda, sinemada, resimde, heykelde hatta şiirlerde bile sigara çok yakın bir arkadaş ve bir dert ortağı gibi gösteriliyordu. Şehirlisi de, kentlisi de, adeta sigaranın esiri olmuştu. Oysa sigara insanı bedenen ve ruhen de tahrip eden, insanın düşmanı olarak bilinen ancak bilinmek istenmeyeniydi. Cehalete bir bakar mısınız!.. "Sigara içip dumanını savurmayana, içki içip bağırmayana erkek denmez" diyen zır cahillerle de karşılaştığımız olmuştur.

Son zamanlarda sigarayla ilgili yasaların çıkması, her yerde sigara ve tütünün kullanılmaması için yapılan kampanyalar bir nebze de olsa etkisini görmekteyiz. Ne var ki; bu tür kampanyalar sürekli olduğu zaman iyi bir sonuç alınabiliyor. Eğer sağlıklı ve şuurlu bir nasıl yetiştirmek istiyorsak, yanımızda ve evimizde sigara içilmesine asla müsaade etmemeliyiz. Bu babamdır, bu dedemdir, bu ağabeyimdir, bu kıramayacağım bir arkadaşımdır, demeden bizden izin alsalar bile, onlara yanımızda sigara içme konusunda asla izin vermemeliyiz. Yoksa bu vebalden kurtulamayız.

Ne yazık ki, bazı öğretmenlerin, doktorların, hamile kadınların, kucağında bebeği olan annelerin bu mereti kullandıklarına şahit olabiliyoruz. Sigara sadece kişinin sağlığını bozmasıyla kalmıyor; genetik ve kültür olarak da, gelecek nesillere tevarüs ediyor. Ömrü boyunca sigaraya bağlı yaşamaya çalışan, bir kişinin sağlık harcamaları bakımından devlete ne kadar yük olduğunu bir düşünün! Devletin ve milletin toplum sağlığı ve bekası açısından cebri tedbirler alması zaruridir. Bu konuda çıkartılacak yasalara, bizim de toplum olarak harfiyen uymamız gerekiyor.

Ayrıca unutmamamız gerekir ki; sigara öyle mekruh filan da değildir; tam aksine sigara kullanmak, kesinlikle haramdır. Çünkü her müsrif olan haramdır. Her sağlığı tehdit eden ve başkasını rahatsız eden şey haramdır. Bu kötü alışkanlığı ancak kesin hükümlerle karşı durmak da, bizim en doğal hakkımızdır.

5 yıldızlı İslâm’i Tatil olur mu?

Belki daha önce de bu sütunlarda satır aralarında dile getirmişimdir. Müslüman tatil yapmaz. Ya Sıla-i Rahim yapar ya da seyahat eder. Tatil kelimesi Arapçadaki atalet kelimesinden gelmektedir. Başı boş durmak, hareketsiz olmak anlamındadır. Dükkanlarda görürüz “Tadilat nedeniyle kapalıyız” denir. Burada ara vermek anlamında kullanılır. Müslümanın bir günü diğerine benzemeyecek diyen bir Peygamberin ümmetiyken 5 yıldızlı İslâmî Otel kavramını eleştiriyorum. Üstelik bu oteller birer kopyadır ve bizim anlayışımızla bağdaşmaz. İşin en acayip kısmı ise bu otellerde konaklayabilmeniz için vermeniz gereken para diğer alkollü, barlı otellerden neredeyse 5 katı daha fazla. Bir şeyin başına İslam kelimesini koyunca o İslami olmuyor maalesef. Tavsiyem illa ki denize gireceğim deniyorsa o paranın çok altında bir ev kiralayıp koylarda hanımların denize girmeleri. Bol bol gezip yeni yerler keşfetmelerini öneririm. Her ânı ailecek geçirecek şekilde planlanacak bir seyahat herkese iyi gelecektir.