Günümüzü veya geleceğimizi geçmişle açıklamaya çalışmak konforlu bir uğraş. Öğrenilmiş çeşitli zaman dilimlerini ve davranış kalıplarını alıp cevap bekleyen tüm sorular için kullanmayı kim istemez? Kolay ve müşterisi bol bir uğraş. Bundan 3-4 yıl önce bir televizyon programına davet edildiğimde Erdoğan ve 2. Abdülhamid arasındaki benzerlikler sorulmuştu.
Sebep basitti, yaşanan gelişmeler Abdülhamid parantezine alınarak dolaşıma sokulacaktı. Aynı zamanda araştırmacı kisvesine bürünen birçok kişi resimli resimsiz Abdülhamid kitapları serilerine başlayarak bu endüstriyi büyütmeye çalışıyorlardı. Türkiye’nin geçirdiği dönüşümü Abdülhamid üzerinden okumanın getirdiği rahatlık sadece Abdülhamid taraftarlarını değil karşıtlarının da memnun etmişe benziyordu. Kısa süre sonra tüm ülke farklı yönlerinden de olsa Abdülhamid döneminin içinde yaşayan kafalara sahip olmuştu. Televizyon dizileriyle zirveye ulaşan bu fenomen gündelik hayatın ritmini bozacak bir hastalığa sebep oldu. Bu durumu eleştirenler bile ön kabullerle hareket ettiler.
Eğer tarihe bakarak geleceği tayin etmek istiyorsak bile bu dönemin Abdülhamid iktidarı olduğundan kuşkuluyum. Devletin temel bir dönüşüm geçirdiği 2. Mahmud dönemi Türkiye’nin muasır hikayesine daha denk düşer. Mustafa Kemal’in de toplumsal dönüşümdeki rol modellerinden biri kuşkusuz 2. Mahmud’dur, Erdoğan’ın da benzer şekilde Yeni Türkiye iddiasının altını doldurabilecek tarihi örnekleri arasında yine o yer almaktadır.
Neden? Çünkü Abdülhamid’in modernleşme çabalarının birçoğunun temelinde 2. Mahmud inkılapları yer almaktadır. Şu anda camilerdeki sarıkların içinde yer alan feslerin bile onun iktidarından miras olduğunu düşünecek olursak topluma ne denli köklü izler bıraktığı görülebilir. Ayrıca Namık Kemal’le gün yüzüne düşünce akımlarının da Sultan Mahmud’un çizdiği istikametin sonuçları olduğu görülebilir. Torunu olan 2. Abdülhamid de dedesinin mirasına layık olmaya çalışan bir torun olarak görülebilir. Modern Osmanlı’nın kurucusu bu büyük padişah, askeri ıslahatları ve sosyal dönüşüm projeleriyle zamanının en iyi yönetim reformlarından birini gerçekleştirmişti. Yeniçeri ocağının kaldırılması gibi hayati bir konuyla devletin kabuk değiştirmesi için öncülük yapmıştı. Eski ocakların ihyası çalışmalarına şu anda yine gündemde olan Okçular Tekkesi’ni örnek olarak gösterebiliriz.
Tarihi başka türlü de okumak mümkün ve bu bize yepyeni bir zihinsel zemin sağlayabilir. İçi boşaltılmış bir Abdülhamid zemini üzerinden didişmek yerine 2. Mahmud’un devrimci, dönüştürücü kimliği üzerinden yeniden düşünmeye başlayabiliriz.
Abdülhamid uzmanlarının bir gecede 2. Mahmud uzmanlarına dönüşmesi ve ortaya çıkacak yeni bir modayla tarihi yine eski hatalı okuma tekniğimizle bugüne taşımaktan korkarım. Ama yine de toplumsal olarak yepyeni bir döneme girdiğimiz günlerde bunu Abdülhamid’in dedesi Sultan Mahmud’u takip eden icraatlarıyla değil, 2. Mahmud’un kendi icraatlarıyla değerlendirmeyi tercih ederim. Hem kendi akıl sağlığımız hem de ülkeye getireceği faydalar açısından geleceğimizi kurucu bir akılla değerlendirmek daha mantıklı geliyor.
İçinde bulunduğumuz Abdülhamid parantezi bizi savrulmalarla dolu hayat hikayelerinden başka bir yere çıkarmayacak. Ben böyle görüyorum.