Geziyorum dolaşıyorum onca yer, onca şehir, onca insan ile bir araya geliyorum. Herkes aynı soruyu soruyor; bir ekonomi, ikincisi daha fazla mutluluk. İşte mutlu olma hayali ile insanların mutsuzluklarına, telaşlarına, arayış içinde oradan oraya savrulmasına tanık oluyorum.
Mutsuzum diyor şehirlerde yaşayan birçok insan, üstelikte neden mutsuz olduğunu anlatamıyor, bir neden yok aslında ama mutsuzum diyor. Herkes bir mutluluk arayışı içinde mutlu olmanın formülünü soruyor ümitsizce arıyor. Şehirlerde yaşamlara baktığımızda insanlar gittikçe yalnızlaşıyor. Meslekler değişiyor. Robotların yaşamın içine girmeye başladığı şu günlerde insanlar mı robotlaşıyor, robotlar mı insanlaşıyor diye sormadan geçemiyor insan.
Şehir yaşamı içerisinde adeta kafasını kaldırmadan yürüyüp gidenlerin sayısının o kadar çok arttığı günlerde bu sorunun daha fazla sorulması gerektiğini düşünüyorum. Pamuk ipliğine bağlı dostlukların yaşandığı şehirlerde hep bir çıkar için buluşulan kahve sohbetlerinde, yemeklerde geçici hevesler, geçici dostlukların masasında buluşur oldu insanlar. Şimdilerde bir dizi var 'İstanbullu Gelin'.
Evet, belki de bugüne kadar gördüğüm en iyi dizi diyebilirim. Zira insan duygularına bu kadar yakın temas eden bu kadar iyileştirici özelliği olan bir dizi sanırım yapılmamıştır. İzletirken öğretiyor. Ailelerden kopmuş insanların yalnızlık ile dansına inat hep aile olmayı büyük sofralar etrafında çıkarsız dostlukların olması gerektiğini çok güzel vurguluyor. Fakat dizinin en can alıcı noktası bir kadın psikolog ile evin erkeklerinden birinin seanslarının geçtiği sahneler. Bence muhteşem çok özenle hazırlanmış, herkesin bir duygusuna dokunabilecek cinsinden İzlerken kendinde değiştirmen gereken bir duyguyu bulduruyor insana. Tabii ki o duyguyu bulunca değiştirmeyi ve iyileştirmeyi de garantiliyor. Üstelik burada ki erkek birçok erkeğin kabul etmekte zorlandığı psikoloğa gitme ona içini dökebilme hatta kendini aşıp hüngür hüngür ağlaması Türk örf adetlerini zorlayacak cinsten...
Hayatta menfaat oyunlarının üçgeninde hayatta kalabilmek adına giderek yalnızlaşan 30 metre kare içerisinde yaşayarak hayattan uzaklaşan insanlara inat büyük sofralar büyük evlerde, bir kaç nesil bir arada yaşıyor insanlar dizide.
Oysa şimdilerde şehirlerde evler küçüldükçe hayatlarda küçülüyor insanlar yalnızlaşmaya devam ediyor. Bu küçük evlerde adeta kimin yaşadığını bilmeden üç ay evden çıkmasan bile kimse senin kapını çalıp neredesin yaşıyor musun, iyi misin diye soranın olmadığı, sosyal ortamlarda arkadaşın olduğunu iddia eden sosyal medyalarda boy boy pozlar çekilip paylaşılan sosyal medya arkadaşlıkları gerçek hayatta kapını bile çalmıyor. 'Neredesin nasılsın yaşıyor musun' diye sormuyor bile..
İşte bu yüzden insanın ruhuna dokunacak birilerine ihtiyaç var. İnsan ruhunun derinliklerine inenlerin sayısı gün geçtikçe azalıyor. Mutluluğun formülünü arama yolunda farkında olmadan giderek yalnızlaşıyor. Yeni meslek seçeceklere belki küçük bir önerim olabilir içinde duygunu kullanabileceğin meslekleri mutlaka seçmeye çalışın derim. Zira gelecek yıllarda duygu ile yapılan işler taklit edilemeyecek ve geçerli işler olacaktır.
Çocukken duygularımıza atılan tohumlar ile büyüyoruz. Kadınlara başka erkeklere başka duygular öğretiliyor. Kadınlar ağlar iyi ki de ağlıyor yoksa kadın bu kadar duyguyu bir arada nasıl içini boşaltmadan yaşayabilir ki. Erkekler de durum biraz farklı, en zoru erkeklere öğretilmiş çaresizlik 'erkekler ağlamaz' sözü. Özellikle erkeklerin ağlaması zayıflık olarak nitelendirilmiş adeta baştan kanun gibi erkeklere yazılmış. Bu durum erkeklere yapılan en büyük haksızlık. Erkekler niye ağlamasın bal gibi de ağlar, hem de çok güzel ağlar hatta ağlayın erkekler. Ağlamak güzeldir. Ağlamak insanı arındırır, huzur verir insan olan herkes hem ağlar hem güler, erkeklerde insan olduğuna göre onlara haksızlık etmeyi kesmeliyiz artık. Ağlamanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu öğretmeliyiz. İçinizden geliyorsa ağlayın erkekler tutmayın kendinizi.
Tıpkı MFÖ'nün dediği gibi 'Aşk ile söylenen her söze kandım, pervane misali ateşe yandım' misali insanlar arayışta. Gezdiğim şehirlerde, insanların bir güzel söz, küçücük bir mutluluk adına hep arayışta olduklarını görüyorum.