PYD heyetinin görüşmeleri ve bu anlaşma dâhil ziyaretin tüm aşamalarının Moskova tarafından planlandığını anlamak için kâhin olmaya gerek yok.
Türkiye, Doğu Akdeniz ve Ege’deki gerilimlere odaklanmışken Suriye konusunda önemli gelişmeler yaşanıyor.
Geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler denetiminde Cenevre’de yapılan Suriye Anayasa Komitesi üçüncü tur görüşmelerinin ardından hafta sonu PKK’nın Suriye uzantısı YPG’nin siyasi kolu Suriye Demokratik Konseyi’nden (SDK) bir heyet Moskova’ya gitti.
Heyetin başında PKK’nın Suriye’deki yapılanmasının önemli isimlerinden İlham Ahmed vardı.
Bu heyet, hafta sonu boyunca Moskova’da çok sayıda görüşme gerçekleştirdi.
Ardından da dün Suriye muhalefetinin içinde yer alan partilerden Halk İradesi Partisi Genel Sekreteri Kadri Cemil başkanlığındaki heyet ile bir mutabakat metni imzaladı.
Söz konusu metinde Suriye’de siyasi çözüm vurgusu yapılırken çözüm adresi olarak Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde yürütülen Cenevre görüşmeleri gösterildi.
Mutabakat metninde Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye’de özerk bir yapının kabulünün yanı sıra Cenevre görüşmelerine PYD’nin de katılımının sağlanması için çaba gösterilmesi yönünde maddeler dikkat çekici.
Bu çerçeveden bakıldığında PYD heyetinin Moskova ziyareti, yapılan görüşmeler ve imzalanan bu mutabakat metni birçok açıdan önem arz ediyor.
Birincisi aynı zamanda Suriyeli muhaliflerin Moskova temsilcisi de olan Kadri Cemil, her ne kadar anlaşmanın sağlanmasında herhangi bir arabulucu olmadığını söylediyse de, buna inanmak safdillik olur.
PYD heyetinin görüşmeleri ve bu anlaşma dâhil ziyaretin tüm aşamalarının Moskova tarafından planlandığını anlamak için kâhin olmaya gerek yok.
PYD heyetinin, söz konusu anlaşmayı yapmasının ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ayrıca görüştüğünü de anımsatalım.
Dolayısıyla söz konusu mutabakat metninin bu ziyaret sırasında Moskova’da imzalanmış olması tüm maddelerin altında Rusya’nın da gayr-ı resmi onayının olması demek.
Bu ziyaret, yapılan görüşmeler, varılan anlaşmalar bir başka şeyi daha gösteriyor.
ABD ve Rusya’nın PYD konusunda ortak hareket etme ihtimalini.
Zira nasıl ki İlham Ahmed ile Kadri Cemil tek başlarına Moskova’da böyle bir görüşme yapıp, böyle bir anlaşma yapamayacaklarsa, bu ancak ve ancak Rusya’nın onayı ile mümkün olabilecekse, PYD heyetinin Moskova’ya ziyareti de aynı şekilde ancak ABD’nin oluruyla mümkündür.
ABD onayı olmadan PYD ne Moskova’ya böyle bir ziyaret gerçekleştirebilir ne de bu yönde anlaşmalar yapabilir.
Bu çerçevede bakıldığında PYD heyetinin bu ziyaretini, ABD ve Rusya’nın “PYD’yi sen kullanma, ben kullanayım” ya da “sen az kullan ben çok kullanayım”dan farklı olarak Suriye’nin geleceği konusunda PYD’nin rolü ile Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye’nin yapısı konusunda görüş birliğine varmış olabileceklerine işaret ettiği şeklinde değerlendirmek daha doğru olur.
Bu gelişmelere ek olarak geçtiğimiz hafta Erbil merkezli BasNews gazetesinin internet sitesinde yer alan bir habere de dikkat çekmekte yarar var.
Haberin başlığı “ABD, Fırat'ın doğusunda ‘Cezire bölgesini’ ilan etmeye hazırlanıyor” şeklinde.
PYD’den ismi açıklanmayan bir kaynağın verdiği bilgilere dayandırılan habere göre, ABD’li bir heyet geçtiğimiz günlerde Fırat’ın doğusundaki Arap aşiret ileri gelenleri, Hristiyan güçlerinin temsilcileri ve PYD’li yetkililerle bir dizi toplantı gerçekleştirdi. Habere göre bu toplantılar sonucunda Fırat’ın doğusunda Kürt, Arap, Hristiyan bileşenlerin yer alacağı yeni bir oluşuma gidilerek “Cezire Bölgesi” ilan etmek için anlaşmaya vardı. Haberde, ilan edilecek yeni oluşumunda yer alan Arap aşiretlerine Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de destek verecekleri belirtildi.
Öte yandan Suriye’nin Kuzey ve Kuzeydoğusu’nda ABD ve Fransa’nın öncülüğünde yürütülen ve bir süredir çeşitli anlaşmazlıklar nedeniyle tıkanan ENKS ve PYD arasındaki “birlik” görüşmeleri de geçtiğimiz hafta sonu yeniden başladı.
Gelen bilgiler tarafların “ortak yönetim” konusunda önemli ölçüde anlaşmaya vardığı yönünde.
Tüm bu gelişmeler ortak noktası hepsinin içinde PKK ve Suriye uzantısı PYD’nin olması.
Amaç, bir şekilde Suriye’de PKK/PYD’ye kalıcı bir statü kazandırmak ve bunun üzerinden Türkiye’yi zorlamak.
Bu köşede bu planı daha önce birçok kez dile getirmeye çalıştık.
Ki bu planın ilk ayağı Suriye olmasına karşın, planın ikinci aşaması olan Kuzey Irak için de aynı yönde çabalar sürdürülüyor.
Planın sonraki aşamalarının Türkiye olacağı da sır değil zaten.
Washington’un Ortadoğu politikalarını yürüten ekiplerince Paris’in de desteğiyle yürütülen bu planların tümün de Türkiye karşıtı “şer üçlüsü” Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır da zaten hep var.
Şimdi Moskova’nın da bu planlara fiilen dâhil olmaya başlaması, dahası PYD konusunda ABD ile ortak hareket etme ihtimali ciddi bir konudur.
O nedenledir ki, PYD heyeti henüz Rusya’dan ayrılmamışken Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal başkanlığındaki bir heyetin Moskova’ya gideceği açıklandı.
Bu ziyarette muhtemelen Doğu Akdeniz meselelerinin yanı sıra Suriye ve PYD konusunu da etraflıca masaya yatırılacaktır diye düşünüyorum.
Zira Türkiye, Doğu Akdeniz ve Ege’deki haklarını korumada gösterdiği kararlılığın aynısını hatta daha fazlasını güney sınırlarında PKK eksenli bir “terör devletçiğinin” kurulmasını engellemek için de gösteriyor ve göstermeye devam edecektir.