Belgesel izlemeye bayılırım. Doğa belgeselleri, bilimsel belgeseller, sanat ve deneysel belgeseller…
Belgesel izlemeye bayılırım. Doğa belgeselleri, bilimsel belgeseller, sanat ve deneysel belgeseller… Özellikle biyografi belgesellerini severim. Her bir hayat hikayesindenayrı ayrı dersler çıkarırım. O biyografiler bana imrenilecek hayat olmadığını… Hiçbir başarının tesadüf olmadığını… Hedefler için ödenen bedeller olduğunu… Mutluluk ve başarı denilen şeylerin, izafi olduğunu öğretti. Hitler, Marliyn Monroe, Che Gu evara, Cengiz Han, AmyWinehouse, Mahatma Gandi, Afife Jale… Sayısını hatırlayamadığım kadar çok insanın hayatını izledim. Yaşadığı yüzyıl, cinsiyeti, inancı ne olursa olsun izledim. Her biri bana, hayatıma farklı pencereler açtı. Bu yapımları zaman zaman köşemde de yazıyorum. Daha önce size Jenifer Lopez ve Madonna’nın belgeselinden bahsetmiştim. Şimdi de Selena Gomez’in belgeselini n çekilmeye başlandığını duyurayım. Selena Gomez; 30 yaşında, oyuncu, şarkıcı. Onunla ilgili yazabileceğim bu kadar! 30 yıllık hayatında, belgeseli yapılacak ne yaşadı inanın bilmiyorum. Umarım “Her Hollywood Ünlüsüne Bir Belgesel!” furyası başlamamıştır. Yapımcılar önüne gelenin, belgeselini çekmiyorlardır! Ve lütfen yanılayım da şu kızın 30 yıllık ahir ömründe, izlenmeye değer bi şeyler olsun.
Kurunun yanında yanmadan…
Son zamanlarda sık duyduğumuz haberlerden biri de cinsiyet değiştirme ameliyatları. Kadın olup, ameliyatla erkek olanlar… “Pelin öldü, bana artık Mahmut deyin!” Erkek olup, ameliyatla kadın olanlar, “Memelerimle mutluyum!” diye çıkıp, bir bir demeç veriyorlar. Ameliyat sonrası görüntülerini yayınlayıp, neden, niçin bu seçimi yaptıklarını anlatıyorlar. Birçoğu bunu kendi sosyal medya hesaplarından paylaşıyor. İnte rnet programlarına çıkıp, uzun uzun anlatanlar da var. Gelen tüm soruları yanıtlıyorlar. Bazıla rını merak ediyorum, açıp izliyorum. Anlattıklarından etkilendiklerim de oldu. Saçmaladığını düşünüp, kapattıklarım da oldu. Şunu net bir şekilde belirtmeliyim ki… Hiç kimsenin özel hayatı, iç dünyası, ruh hali veya seks hayatı gram umurumda değil. (Yazıyor olmam, umurumda olduğunu göstermez!) Yaşam felsefem… “Dünya üstündeki her canlı, bir başkasını rahatsız etmediği sürece,dilediği gibi yaşayabilir.” Amaaaa hiç kimse WC’sini başkasına izletecek kadar özgür olmamalı! Bunu cinsiyet değiştirme ameliyatı olan biri, birkaç gün önce paylaştı. Ve tabi ki kurunun yanında yaş da yanar, kanunu devreye girdi… Tüm cinsiyet değiştirenler aynı kefeye kondu, konacak da. İşin aslı astarı; bu kişinin savunmak yerine, esas tepkiyi siz vermelisiniz.
Kimse kınamasın!
Biz içinde sarayların, perilerin, prenseslerin, mucizelerin olduğu masallar ve çizgi filmlerle büyüdük. Yıllar geçti, eşek kadar olduk… Prens, kraliçe, saray denince aklımıza hala monarşi gelmiyor. El kadar çocukken öyle bir yıkadılar ki beynimizi. Biz hep o yakışıklı prensi, saray hayatını, taçları, sihirli değnekleri, bal kabağını Bentley’e dönüştürecek perileri bekledik. Baktık gelen, giden yok! Prens Harry’i dikizledik… Rahmetli Elizabeth’e nene dedik… Charles’ın Kral olmasına sevinemedik. Onların hayatlarını takip edip, stolkladık. Bi tar afımız hiiiç uyanmak istemedi bu tatlı rüyadan. Hoş; öpüp uyandıracak adamların çoğu kısa ve göbekli olunca, uyanmak istememizde normal.