Kilo verme maceraları herkesin ilgisini çeker. Yüz hikaye dinlesem bir diğerini yine dinlerim. Çünkü her biri insan iradesinin ve alışkanlıklarının ne kadar farklı olduğunu gösterir.
İbre 89.9’u gösterdiğinde kendime dedim ki: Bu ancak FM bandında bir radyo frekansı olabilir. Benim kilom bu olamaz. Acil eylem planı hazırlandı ve sürdürülebilir bir kilo verme macerası tayin ettik. Eşim yolculukta benimle birlikte olacaktı. Hedefim 75 kiloya kadar gerilemekti. İlk günlerdeki temel stratejimiz akşam 8’den sonra hiçbir şey yememek ve kalorilere dikkat etmekti. Öyle de yaptık. Diyetkolik isminde bir uygulama ile yediğimiz şeylerin kalorilerini takip etmeye başladık. 1400 kalori gibi bir günlük tüketim hakkım olmasına rağmen bunun altında kalıyordum. Sonra şekeri kestim ve şekersiz bir hayata alışmaya çalıştım. Zordu ama öldürmedi. Aksine şekersiz hayat bir süre sonra hoşuma gitmeye başladı. Yediğim her neyse yarısını yemeye özen gösterdim ve sofradan doymadan kalktığımı fark ettim. Önceleri bir eksiklik hissetmedim değil ama sonra alıştım. Tartıya çıkmak spor haline geldi. Kilolar yavaş yavaş giderken her gün taşımak zorunda olduğum su bidonu ağırlığındaki vücut fazlalıklarımı bıraktığımı fark ettim. Bu bana hem rahatlama hem de hareket kabiliyeti kazandırmıştı. Tatlı yemiyordum ama kilo vermenin hazzı yediğim tatlıları geçiyordu bile. Evet, o sinir olduğum kilo takıntılı insanlardan birine dönüşüvermiştim. Etraftakiler kilo verdiğimi fark ettikçe gizli bir mutluluk yayılıyordu vücuduma. Tartıya ine çıka 75 kilo sınırına geldiğimi fark ettim. Toplam 3 aylık bir süre içinde oldu tüm bunlar. Kazandığım şey yeni bir yeme alışkanlığı, yemekle mesafeli bir ilişki ve daha rahat bir günlük hayat oldu. Zihnimi daha iyi çalışmaya başladığını, uykularımın daha kaliteli hale geldiğini de fark ediyordum. En önemlisi artık abur cuburu kesmiştim. Hani şu çok hoşumuza giden ama faydasını görmediğimiz gazlı içecekler ve cipsler. Onları gördüğüm yerde yönümü değiştiriyorum. Buna ne kadar devam edebileceğimi bilmiyorum, dilerim her zaman sürdürebilirim.
Lafı getirmek istediğim yer biraz daha farklı: Türkiye olarak fazla kilolarımızdan kurtulmamız gerekiyor. Abur cubur gündemlerle ülke olarak enformasyon obezine dönüşmüş durumdayız. Gereksiz gündemler hareket etmemizi engelliyor. Bu haliyle atik tetik bir ülke olmamız mümkün değil. Durmadan gündem tıkınan koca göbekli yaratıklara döndük. Tatlı niyetine tükettiğimiz dedikoduları, cips niyetine tükettiğimiz 3. sayfa haberlerini ve kalorisi olmayan tüm malumatları kesmeliyiz. Vücudumuzu doldurmaya çalışan mahkumlar olmak yerine zihnimizi diri tutmaya çalışan şahıslar olmamız zor değil. İnsanın canı yine şekerleme istemiyor değil ama kilo vermenin hazzı tüm yiyecekleri bir kenarda bırakıyor.
Gereksiz gündemleri bırakmak bizi fazla kilolarından kurtulan kişiler gibi mutlu edecek. Geriye kalan zaman da kendimize, ailemize ve çevremize daha faydalı bir insan olmamıza yeter de artar bile. Zihinsel obeziteden kurtulan bir ülkenin hikayesini çok ama çok merak ediyorum. İnşallah okuruz.