Bölgenin yeni “merkez sağ” devleti İran olabilir mi? Neden olmasın. Dilerseniz bugün sorular ve sorgular eşliğinde Ortadoğu’nun yeni yüzyıla nasıl hazırlandığını anlamaya çalışalım…

İran, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile hızlı bir globalleşme sürecine girdi. Pezeşkiyan’dan ardı ardına gelen açıklamalar ve yansımalar, Suudi Arabistan’da yaşanan modern reformları yakın zamanda İran’da da görebileceğimizi düşündürüyor bana.

Hamas’ın İsrail’de sivillere saldırması ile başlayan süreç sonrasında İsrail saldırılarının Hizbullah’a, Lübnan’a, Yemen’e ve Nasrallah’a kadar ulaştı. Ve tüm dünya teknolojinin babası İsrail’in oturduğu yerden neler yapabileceğine bizzat şahit oldu. Patlayan cihazlar ve nokta atışı saldırılar Hizbullah’ın omurgasını hareketsiz hale getirdi.
Tüm bunlar olurken İran’dan etkili bir ses-tepki gelmemekle birlikte İran; “canıma minnet” diyen bir tavırla üstüne dahi almadı bu Hamas ve Hizbullah’ın “yaprak dökümünü”. Neden?

Hamas’ın İsrail’e ardından da İsrail’in Filistin’e yönelik başlattığı saldırıların ilk günlerinde (17 Ekim tarihli yazımda) şöyle demiştim; “bir taşla iki kuş Netanyahu ve Hamas”.
İran “merkez sağ” anlayışıyla liberalizm denizinde herkese yelken açmaya niyetliyse coğrafyada derin travmalara sebep olan geçmişinden kurtulmalıydı elbette.

Netanyahu’da gider ayak Ortadoğu’ya son şeklini hızla vermeliydi.


Filistin ile başlayıp şimdilerde Lübnan’ı da içine alan “İsrail ateş çemberi” yakında Yemen, Suriye ve Irak’ı da içine dahil etmek istiyor. Şimdilerde Yemen, Suriye ve Irak’tan İsrail’e yönelik yapılan ufak çaplı saldırılar da “hadi bul beni” niteliğinde. Peki İsrail Suriye ve Irak’ta da Filistin benzeri yoğun bir saldırı yapar mı? Pek sanmıyorum zira Filistin’de sergilediği korku lansmanı coğrafyanın sindirilmesinde çok etkili oldu.

Mart 2021’de Papa Franciscus’un milat niteliğinde gerçekleştirdiği Irak ziyaretinde ben de Irak’taydım ve Papa’nın ziyaretini takip etmiştim. Her adımı ve her söylemiyle tarihe not düşüyordu Papa. Bilhassa Erbil Franso Hariri Stadyumu’nda gerçekleşen dini törenin coşkusu, binlerce insan kalabalığı, zılgıtlar eşliğinde Papa’yı karşılayan kadınlar ve Papa’nın zikrettiği cümleler halâ zihnimde canlı.

“İsa şu an aramızda hissediyorum ve bu topraklar yeniden eski ruhuna kavuşacak” özetiyle stadyumu dolduran binlerce kişiye seslenmişti Papa.
Sonrasında da “Papa Pulu” ile tanışmıştı dünya ve o pulda belirtilen sınırlar yaklaşık üç yıl sonra şimdi farklı versiyonlarıyla dünyaya lanse ediliyor. Neden?

Söz Papa’nın ziyaretinden açılmışken Papa’nın yakın zamanda yaptığı “Türkiye’yi ziyaret etmek istiyorum” açıklamasını da mevcut sıcak gündeme eklemek gerekiyor çünkü böylesi bir curcunada bu ziyaret nereden çıktı diye sormazlar mı? Neden bu ziyaret?

Evet Ortadoğu’da kartlar yeniden dağıtıldı ve şansını arttırmak için talep edene “yeni kartlar yeni bedeller karşılığında” verilmeye devam ediyor.

Bu kartlar; sınırları, yönetimleri, liderleri, meseleleri, terör örgütlerini, ideolojileri, ülkeleri “in ve out markajında” hızla revize etmeye devam ederken kimler/neler/nereler “in” ve “out” olacak tek tek göreceğiz.

Burada Türkiye üzerinden de okuma yapmak istiyorum zira Türkiye bölge için stratejik bir öneme sahip. Şu an İran’ın olmaya çalıştığı “merkez sağ denge” konumundaki Türkiye’nin içeride ve dışarıda izleyeceği yol elindeki kartları ne derece dikkatli ve doğru kullanmasına bağlı.
Ortadoğu’da yakılan ateş giderek büyüyor ve Türkiye öncelikle kendi vatandaşlarını, sınırlarını, değerlerini korumaya yönelik gerekli tedbirleri almak zorunda.

Son bir soru eşliğinde bugünkü yazımı sonlandırmak istiyorum. PKK terör örgütünden yavaş yavaş kurtulmaya başlayan Türkiye, İran’ın out ettiği Hizbullah’ın “mesken markajına” girebilir mi?