​NÜKLEER SİLAHLARIN YASAKLANMASI ANTLAŞMASI VE TÜRKİYE

Hasan KÖNİ 13 Tem 2017

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Bazı uluslararası sorunlar vardır devletler bu sorunları göz ardı ederler.

Bazı uluslararası sorunlar vardır devletler bu sorunları göz ardı ederler. Başlarına gelmeyecek bir olay olarak görürler. Örneğin, ekonomik gelişimini tamamlamak üzere Marçurya’yı ve Hindiçini’yi  işgal eden Japonya, deniz kuvvetlerini geliştirmiş ve güçlü bir kara ordusu kurmuştu. II. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Japon askeri büyük kahramanlıklar gösterirken ülkesine atılan iki atom bombasıyla  birkaç saniye içinde yüzbinlerce kişi kaybedince ne kadar çok şaşırmıştır. Tabii bu olaydan sonra savaşı kazanan güçler ne kadar insancıl olduklarını göstermek için üst üste insan hakları ile ilgili antlaşmaları ortaya çıkarmışlar ve bazı silahların kullanımını yasaklama yoluna gitmişlerdi. Nükleer silahların yayılması ve özellikle Sovyetlerinde nükleer silahlara sahip olması gelişmekte olan ülkelerin aleyhine olmuştur. Soğuk Savaş sırasında birbirleriyle rekabet durumunda olan iki blok birbirlerine karşı nükleer silah kullanma yerine dünyanın çeşitlik bölgelerinde, kendi güçlerini deneyen vekalet savaşları çıkarmışlar veya kendi blokları içindeki ülkelerde rejim değişiklerine gitmişlerdir. Nükleer silahlara sahip olan devletlerin diğer bir avantajı, diğer nükleer silahlara sahip olan bloku daha korkunç gösterip, kendi müttefiklerini yanlarında tutmaları ve onlara bol bol silah satabilmeleridir.

Nükleer silahlar Amerika ve Sovyetlerden sonra diğer Batılı ülkelerinde hedefi olmuştur. Fransa ve İngiltere nükleer silahlara sahip olmuşlardır. 1945-1963 yılları arası dünya nükleer denemelerin yapıldığı bir döneme girmiştir. Havada, su üstünde, su altında ve karada yapılan nükleer denemelerin uluslararası çevreyi  kirletmeleri, asit yağmurlarına neden olmaları, su altında onlarca kilometre içindeki balık yatakları ve pasifikteki bazı adaları bir daha oturulmaz hale getirince uluslararası toplum  Nükleer Denemelerin Yasaklama Antlaşmasını (1963) kabul etmek zorunda kalmıştır. Nükleer silahların uzay cisimlerine yerleştirilmeleri de  bir başka anlaşmayla yasaklanmıştır. Nükleer silahlara sahip olan ülkeler 1968 yılında Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşmasını imzaya açmışlardır. Yeteri kadar ülkenin imzasının alınabilmesi için Antlaşmanın imzalama süresi 1995’e kadar uzatılmıştır. Sonunda nükleer silahlara sahip bu güçlerde antlaşmayı onaylamışlardır. Büyük devletlerin  Antlaşmayı imzalamalarının nedeni denetlenemeyecek küçük ülkelerin bu silahlara sahip olmaları durumunda denetlenmelerinin mümkün olmayacağı ve kendilerinden eskisi kadar korkmayacak olmalarıdır. Amerika’ya attığı füzelerle ve geliştirdiği nükleer silahlarla kafa tutan Kuzey Kore bu durumun en canlı örneği olmuştur.

Nükleer silahların yayılmasını denetleyen Birleşmiş Milletler’e bağlı kurumlarda kurulmuştur. Nükleer silahların yayılmasını önleme hususunda ortaya çıkan önemli bir konu  barışçıl amaçlarla nükleer enerji üretilmesidir. Nükleer enerjiye sahip olma hakkı Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşmasında tanınmıştır. Hatta nükleer enerjinin başka amaçlarla kullanılabilirliği de kabul edilmiştir. Ancak nükleer enerji üretilirken  İngiltere, Fransa, Kuzey Kore, Hindistan ve İsrail sivil nükleer enerji  ile askeri programları birlikte yürüterek  zenginleştirilen plutonyuma dönüşen uranyum ile nükleer silahlara sahip olmuşlardır. Nükleer enerji elde etmek için uranyumun zenginleştirilmesi, nükleer silah yapımındaki üçüncü aşamayı belirtmektedir.

İsrail’in, İran’ın barışçı nükleer enerji programına karşı çıkmasının nedeni İran’ın gerekli aşamaları tamamlayarak nükleer silahlara sahip olmasından korkmasıdır. Son sekiz sene İran’ı nükleer silah üretebileceği için tehdit etmekle geçiren Batılı ülkelerin korkularının temelinde Pakistan’dan sonra bir başka Müslüman ülkenin nükleer silahlara sahip olarak, Ortadoğu’da pazarlık gücünü arttırmasından korkulmasıdır. Türkiye’nin barışçıl enerji üretimi için iki nükleer santral yapma girişimi Batı’yı rahatsız etmiştir. Avrupa Parlamentosu’nun oyladığı Türkiye ilgili raporunda çevre sorunları bahane edilerek Türkiye’nin nükleer santral yapmaktan vazgeçmesi de tavsiye edilmiştir. 

7 Temmuz 2017’de Birleşmiş Milletler’in New York’taki makamında yapılan toplantıda uluslararası toplum ‘Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşmasını’ kabul etmiştir. Antlaşmanın amacı nükleer silahsızlanma için uluslararası iş birliğini sağlamaktır. Oylamada 122 evet oyuna karşı Hollanda hayır oyu kullanmış, Singapur çekimser kalmış, nükleer güce sahip olan ülkeler bu antlaşmaya katılmamışlardır. Antlaşma imzaya 20 Eylül 2017’de açılacak 90 gün içinde elli ülkenin imzalaması ile yürürlüğe girecektir. Antlaşma, nükleer silahları elde etmek, bulundurmak, üretmek, nükleer silah geliştirmek ve nükleer araçlar kullanmak gibi hususları yasaklamaktadır. Birleşmiş Milletler Genel sekreteri Antonio Guterres nükleer silahsız bir dünyanın şimdiki ve gelecek nesillerin ümidi olduğunu söylemiştir. Türkiye, Yunanistan, İran imzacı olmayan ülkeler arasındadır. Altmış dört ülke bu antlaşmaya katılmamıştır. Kimyasal  ve biyolojik silahları, kara mayınlarının kullanılmasını yasaklayan uluslararası toplum zaman içinde diğer ülkelerinde nükleer silahların yasaklanmasının kabul edileceği görüşündedir.

Son olarak nükleer silahların güç dengesinde oynadığı rol konusunda bazı örnekler vererek, şimdilik çok önem vermediğimiz bu konuyu sonlandıracağım. Bir ülke düşünün bir milyonu aşkın bir ordusu var. Hava, kara deniz kuvvetleri çok gelişmiş ve güçlü. Tankları var, roket de yapabiliyor. Hatta uçak gemisi var. Karşı taraftaki rakibinin  yalnızca yüz bin askeri, ancak elli nükleer silahı var. Çok kısa sürecek bir savaşı nükleer güç kullanılırsa kim kazanacak dersiniz? Nükleer gücü olan bir ülkeyi  etnik grupları azdırarak bölmeniz mümkün müdür? İsrail  iki yüz nükleer silahıyla neden kendisini çevreleyen Arap ülkelerine posta atabiliyor? İnsanlığı yok edecek kadar nükleer silahları olan Rusya veya Amerika’da psikolojisi bozuk bir başkanının iş başına geldiğini düşünün, dünya korku içinde mi yaşayacaktır?

Bütün bu nedenlerle değişen dünyada, insanlarında daha insancıl olacağını ümit ediyoruz. Yoksa bütün insancıl çabalar birkaç dakikada yok olabilir.