HALK TAKVİMİ VE DOĞAYA DÜŞEN CEMRELER

İsmail ŞAHİNBAŞ
Tüm Yazıları
Türkiye coğrafyası Kuzey Yarımküre'de bulunmakta olup, jeopolitik bir konuma sahiptir. Dünya üzerinde iklim geçişlerinin en dengeli olduğu bu coğrafya tüm dünyada Anadolu olarak bilinir.

Türkiye coğrafyası Kuzey Yarımküre’de bulunmakta olup, jeopolitik bir konuma sahiptir. Dünya üzerinde iklim geçişlerinin en dengeli olduğu bu coğrafya tüm dünyada Anadolu olarak bilinir.

Anadolu ismi sadece bir coğrafya ismi değildir. Anadolu ismi aslında kültürel değer de taşımakta olup, çok renklidir. Orta Asya’dan Balkanlara, Kafkaslardan Orta Doğu’ya kadar pek çok halk bu kültürün oluşmasında pay sahibidir. Tüm bu değerlerin ışığında yaşadığımız coğrafya başlı başına bir kıta gibidir aslında.

kar ve siklamen

Bu coğrafyada yaşayan insanlar yıl içerisinde doğa olaylarını gözlemleyip, bu gözleme göre bir yaşayış şekli ortaya çıkarmışlardır. Bu gözlemlerin ışığında doğa olayları bir takvime bağlanmıştır. Tarım ve hayvancılıkla geçinen bir toplum için doğa şartları çok önemlidir. 

Rumi takvim 

Rumi Takvimi’ne göre yılda iki mevsim vardır. 8 Kasım ile 5 Mayıs tarihleri arasındaki 179 gün Kasım (Kış) günleri olarak bilinir. 6 Mayıs ile 7 Kasım tarihleri arasındaki 186 gün ise Hızır (Yaz) günleri olarak isimlendirilir. Kış mevsimi kendi içerisinde de çeşitli iklim zamanlarına bölünmüştür. 22 Aralık ile 31 Ocak tarihleri arasında süren kırk günlük bu dönem Erbain (kelime anlamı ‘kırk’tır) olarak isimlendirilmiştir. 1 Şubat ile 20 Mart arasında geçen elli günlük sürenin ismi ise Hamsin (kelime anlamı ‘elli’dir) olarak adlandırılır.

siklamen

Ay isimleri

14 Ocak ile 13 Şubat arasında geçen bir aylık süre ‘Zemheri’ ayıdır. 14 Şubat ile 13 Mart arası ‘Göcük’ ay olarak isimlendirilmiştir. 14 Mart ile 13 Nisan ‘Mart’ ayı olarak isimlendirilirken, 14 Nisan ile 13 Mayıs arası ‘Abrul’ ayı olarak isimlendirilmiştir. 14 Mayıs-13 Haziran ‘Mayıs’ ayı, 14 Haziran-13 Temmuz ‘Kiraz’ ayı, 14 Temmuz-13 Ağustos ise ‘Orak’ ayıdır. 14 Ağustos-13 Eylül arası ‘Ağustos’ ayıdır. 14 Eylül-13 Ekim arası ‘İlk Güz’, 14 Ekim-13 Kasım arası ‘Orta Güz’, 14 Kasım-13 Aralık arası da ‘Son Güz’ ayıdır. 14 Aralık-13 Ocak arası ise ‘Karakış’ ayıdır.

kar ve cigdem

Cemre ne demektir?

Cemre kelimesinin anlamı için kimi kaynaklarda Arapça ‘kor halinde ateş’ olduğu yazılıdır. Ben bu konuda şüpheliyim. Cemre kelimesinin anlamı üzerine araştırma yapmamız gerekiyor. Özellikle dil bilimciler bu konuda bir çalışma yapmalı diye düşünüyorum. Dil bayraktır, dilini kaybeden toplumlar yok olmaya mahkûmdur. Cemre aslında, kış döneminin sonunda, doğanın bir denge içerisinde çeşitli dönemlerde ısınmaya başlamasıdır. Bu dönem üç tane yedi günden oluşan bir döngüdür.

danabagirtan

Doğaya düşen cemreler

Birinci cemre, havaya 20 Şubat’ta düşer, havalar ısınmaya başlar. İkinci cemre ise suya 27 Şubat’ta düşer, sular ısınır. Üçüncü ve son cemre ise 6 Mart’ta toprağa düşer ve doğada 7’şer günden periyodik olarak toplamda 21 günlük bir zaman diliminde tabiat uyanmaya başlar. İki tane 7 günlük zaman diliminden sonra da nevruz gelir ve ilkbahar mevsimi başlar. Tabiat bu döngüsünü 5 tane 7 günlük bir zaman diliminde yani 35 günde tamamlar. Yani doğadaki tüm iklim değişiklikleri bir döngü içerisinde, belirli bir hızda gerçekleşmektedir. 

kardelen

Akçaylı Elmacıların Türküsü

Sözün cemreden açıldığı zamanlarda tanışma şerefine nail olduğum şair Metin Demirtaş ve çok sevdiğim; ‘Akçaylı Elmacıların Türküsü’ isimli şiiri gelir aklıma. Elmalı Ovası’nı en iyi şekilde tanıyan ve ilçeye bağlı Akçay Beldesi doğumlu şair Metin Demirtaş, ‘Hançer ve Lirik’ isimli şiir kitabında (Onur Yayınları 1. Baskı 1984) bölgeyi ‘Akçaylı Elmacıların Türküsü’ şiirinde şu şekilde anlatmış:

cigdem

İlk cemreler düşer

Küçülür dağların yorganı

Uyanır uykusundan ağaçlar

Derelerde hayıt kokulu

Taze kar suları

Şıvga kızların göğüsleriyle

Kabarır ilk gözler

Açar yıldızı dal uçlarında

İlk çiçekler

Bismillah

Başlar elmacıların korkulu günleri

Hava koklanır, ayaz kollanır

Karacaoğlan düşer dillere

“Arılar da konmaz oldu pürene”

Ve de elma çiçeklerine

“Övsek mi?”

“Sövsek mi? Bu ilaçları icat edene”

Mart dokuzu geçilir

Ebrunun beşi altısı ve yedisinde

Karartır yürekleri

Tezli’den esen setçe bir yel

Fukura babam hep derdi

“Ya ondurur, ya dondurur bu Tezli’nin özgeri”

Bir bulut ağar Akdağ üstünden

Bir çöğür söken fırtına

Yandım Allah!

Gelen yağmur mu, dolu mu?

Nazlanma hadi de Allah

Doluysa

Heder olmuştur emekler

Düğünler kalır bir başka hasada

Solar sandıklarda çeyizler

Kızlar bir düğüm daha atar

Fesleğen kokan

Naftalinli bohçalarına

Cırık kuşları gelmez olur, uçar su uçmaz

Savulur ama tat vermez

Alakepeli’den esen yel

Davulcu isteksiz döver davulu

Zurna zırt der, havanın en keyifli yerinde

Al yazma Zeybeği diz vurmaz olur yere.