CAMERON ''OUT'' , TÜRKİYE ''İN''?

Refik ERDURAN 22 Haz 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Kendi işimiz başımızdan aşmışken, el âlemin sorunlarının da gündemimizi işgal ettiği oluyor. Hayli zamandır Brexit gerçekleşirse nasıl etkileneceğimizi tartışmaktayız.

Kendi işimiz başımızdan aşmışken, el âlemin sorunlarının da gündemimizi işgal ettiği oluyor. Hayli zamandır Brexit gerçekleşirse nasıl etkileneceğimizi tartışmaktayız. Yurt dışıyla ilgilenmeyenler bilmeyebilir; Brexit “Britain” ve “exit (çıkış)” sözcüklerinin birleşimi. Sonucu yarınki halkoylaması ile belli olacak. Britanya ahalisinin Avrupa Birliği’nde kalıp kalmama kararı anlaşılacak.

Aslı faslı nedir?

Bunun yanıtının mantığa, somut gerçeklere, sayılara dayanarak verilmesi gerekir. Ama zor. Çünkü aslında sorun politika ya da ekonomiden çok duygularla ilgili. Söz konusu ahali kendilerini “üstünde güneş batmayan” (yani gezegeni sarmış) Britanya İmparatorluğu’nun varisleri sayarlar. Gerçekte o sömürü düzeni türlü gaddarlıklarla -örneğin Hindistan’da namlu ağzına direnişçi bağlanıp topun ateşlenmesiyle- dünyanın iliğini emdi; ama anavatandaki alt ve orta sınıflar o ganimetten pek az yararlandılar. Öyleyken, biz hiçbir zaman sistemli sömürgeci olmamış kendi imparatorluğumuzu neredeyse bir ayıp yükü sayaduralım, onlar ata mirasının şan kalıntılarından kendilerine düştüğünü vehmettikleri payı görünmez madalya gibi göğüslerinde taşırlar. Avrupa Birliği şimdikinden çok daha az ülkenin katılımı ve sırf para pul hesaplarıyla kurulmuştu. Britanya bin bir naz ve -1975 referandumu gibi- yoklamalarla katıldı birliğe. Uzun zaman dünya koşullarının uygunluğu ile işler iyi gitti; bütün üyelerin biti kanlandı. Sonra krizler, darlıklar, çekişmeler başlayınca Britanya karar toplantılarında kendine layık gördüğü masa başlarına değil de biraz kenara oturtulduğunun farkına vardı.

Ülke içinde buna ateş püskürüp “Ayrılalım” demek puan kazandırır oldu. Kimi politikacılar o fırsatı gitgide coşarak kullandılar. Gerçekler ise Avrupa’dan kopuşun ülke için ekonomi ve uluslararası politika alanlarında büyük zorluklar yaratacağını gösteriyor. Ekonomi teknisyenleri ve uzmanlarının çoğu da aynı şeyi söyleyip durmaktalar. Başbakan Cameron gerçek durumun farkında. Boş bulundu, bir gaflet anında “Nasıl olsa Brexit kazanamaz” hesabıyla referandum sözü verdi. Sonra (en çok mülteci krizinin de etkisiyle) ortam değişti, kazanamaz denilenin az farkla kazanması olasılığı belirdi. Cameron’un da etekleri tutuştu. Öyle bir sonuç alınırsa istifa etmesi gerekir herhalde.

Onun yarı alaycı tavırla dile getirdiği bir görüşü var:  “Türkiye 3000 yılından önce Avrupa üyesi olamaz.” Şimdilik öyle görünüyor ama ben çok da “dağların ötesinde” olmayan bir tarihte işlerin tersine döneceğine, birliğin bizi üyeliğe davet edeceğine inanıyorum. İnsafa geleceklerinden değil, çıkarları öyle gerektireceği için… Brexit kazanır, tahminim de günün birinde gerçekleşirse, Mr. Cameron’a “Üzülme” deriz, “gel Türk vatandaşı ol, Avrupa’da vizesiz dolaş.”