GİTTİ GİDER MEDENİYE HANIM

Refik ERDURAN 24 Eki 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
​Altemur Kılıç 92 yaşında öldü. Bülent Ecevit, Ahmet İsvan, Tunç Yalman gibi arkadaşlarıyla birlikte dört sınıf önümdeydi Robert Kolej'de. Adına Demir derdik. Hiçbir konuda kişisel üstünlük taslamayan, ama "ırkımızın üstünlüğüne" iman etmiş bir katıksız sağcıydı. Bunu hiç saklamaz, okulun mahalle baskısına zerrece aldırmazdı.

Altemur Kılıç 92 yaşında öldü. Bülent Ecevit, Ahmet İsvan, Tunç Yalman gibi arkadaşlarıyla birlikte dört sınıf önümdeydi Robert Kolej’de. Adına Demir derdik. Hiçbir konuda kişisel üstünlük taslamayan, ama “ırkımızın üstünlüğüne” iman etmiş bir katıksız sağcıydı. Bunu hiç saklamaz, okulun mahalle baskısına zerrece aldırmazdı.

Vikipedi’de “Atatürk’ün sırdaşı, koruması ve sofrasının vazgeçilmez ismi” diye anılan, “İstiklal Mahkemeleri’nin kirli kılıcı” diye de yerilen Kılıç Ali’nin oğluydu. İftihar ederdi babasıyla. Her devrim liderinin kimi yerde hoyratça davranmak zorunda olduğunu, Mustafa Kemal’in “kirli işlerini” babasına yaptırdığını söylerdi.

Hiçbir “Atatürkçü” aydının o kadar açık konuştuğunu duymamışımdır.

Buyurun, Vikipedi’den başka bilgiler:

                                                                             ***

Kılıç Ali’ye asıl şöhretini getiren İstiklal Mahkemeleri’ndeki kesin tavrı oldu. Gezici mahkeme olarak kurulan Ankara İstiklal Mahkemesi Başkanlığına Ali (Çetinkaya), üyeliklere Kılıç Ali, Ali (Zırh) ve Reşit Galip atanmıştı. Üç Aliler Divanı olarak da adlandırılan, keyfî kararlar verip hükümlerinin isabetsizliği ile şöhret bulan ve sözde devrim mahkemesi olan Ankara İstiklal Mahkemesi’nin en namlı üyesi kimdi dersiniz? Elbette Kılıç Ali’ydi.

 

               Kazım Karabekir mahkemelerin göstermelik olduğunu, duruşmaların sanıklara hakaret etmek için yapıldığını ve kararların duruşmalardan çok önce verildiğini söylemektedir. İzmir Suikastı için kurulan bu mahkemenin daha duruşmalar başlamadan bir buçuk ay önce kararları verdiğinin bizzat Kel Ali (Çetinkaya) tarafından söylendiğini iddia eder. (Kel Ali’nin “Cavit’i asacağız” dediğini bildirir.) Bu mahkemenin kuruluş amacı, Milli Mücadele yıllarında muhalefet eden ittihatçılardan intikam almaktı. Bunu Kılıç Ali’nin oğlu Altemur Kılıç da itiraf eder: “Kılıç Ali, İstiklal Mahkemelerinde sırf ittihatçı olduğu için Cavit Bey’i astı.”

                Kılıç Ali’nin idam edilmek üzere iken bir genci nasıl adaletten uzak bir yöntemle affettiğini, bu mahkemelerin gayri hukukî ve hissî kararlar verdiğini Kılıç Ali’nin anıları üzerinden gösterir:

“Kılıç Ali geliyor ve çocuğun tipine bakıyor. Yakışıklı güzel bir genç. Kurtarmaya karar veriyor ve ‘Getirin dosyayı, bir daha inceleyeyim’ diyor. Nüfus kayıtları, şahitler vs. inceleniyor ve çocuğun askerlik çağında olmadığına inanıp beraat kararı veriyor.”

 

                Burada Burhan Felek Kılıç Ali’ye soruyor: “O genç öyle yakışıklı, güzel bir genç değil de cılız, karayağız, tipsiz bir Anadolu genci olsaydı tekrar inceleyecek miydin?” “Hayır, kesin idam edilmişti.” 

 

                Mustafa Kemal komitacı takımını, özellikle de silahşorları, hedeflerine hizmet etmeleri ve can güvenliğini sağlamaları için yanında bulundurmuş, sofrasından ayırmamıştır. Bu eski komitacı kadroya ‘huzuru mutad zevat’ denirdi. Mustafa Kemal’in nezdinde en itibarlı olan Kılıç Ali’dir.

               Huzuru mutad zevat’tan kim dara düşse Kılıç Ali’ye koşmaktadır. Mesela Recep Zühtü’nün sevgilisi Medeniye Hanım’ı öldürmesi sonucu onun aklanması  işi yine Kılıç Ali’ye düşmüştür. Kılıç Ali olaya kaza süsü verip Recep Zühtü’nün korkutmak amacıyla ateş ettiğini ve o an şuurunun yerinde olmadığını iddia ederek kendisini kurtarmaya çalışır. Bunun için F. Kerim Gökay’dan bir rapor alıp mahkemeye verir. Recep Zühtü beraat eder; üstelik iki hafta sonra milletvekilliği koltuğunda bile oturacaktır.

 

              Kılıç Ali henüz 34 yaşındayken astsubay ve milletvekili maaşıyla elde edilemeyecek büyük bir servete sahip olur. Bunu küçük oğlu Altemur Kılıç da doğrular: “Babamın büyük serveti vardı. Bu servetin büyük çoğunluğunu da Füreyya’ya harcadı. Zaten Füreyya Koral da babamla ekonomik sebeplerle evlendiğini söylemişti.”