ÖÖÖ!

Refik ERDURAN 05 Eyl 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Gazetelerin yayımladığı fotoğraflar önemlidir. Kimi zaman onların bir tekini gören öyle sarsılır ki, düşünce ve duygularında kalıcı değişiklikler olur. Kumsalımıza vurmuş Suriyeli küçük çocuk ölüsünün görüntüsü dünyada öyle etki yapmıştı.

Gazetelerin yayımladığı fotoğraflar önemlidir. Kimi zaman onların bir tekini gören öyle sarsılır ki, düşünce ve duygularında kalıcı değişiklikler olur. Kumsalımıza vurmuş Suriyeli küçük çocuk ölüsünün görüntüsü dünyada öyle etki yapmıştı. O tepkiye yol açan duygu tekti: Merhamet. Yanındaki öfke, nefret, intikam hırsı gibi duyguların dozu düşüktü. Çünkü oğlancığın ölümü bir deniz kazasının sonucuydu. Boğulana kadar başının su altında tutulduğunu gösteren görüntüler gibi taammüt kanıtları yoktu. Ne kadar uğraşsam kafamdan atamadığım, her hatırlayışımda türümüzden nefret ettirip ruhumu yeniden zehirleyen bir görüntü var benim anılarım arasında. Bir yabancı gazetenin baş sayfasında rastlamış, çok bakamadan gözlerimi kaçırmıştım.

İran’daki “Humeyni devrimi” denilen felaketin ilk günlerinde Tahran’dan haber geçebilen muhabirlerin anlattıklarına inanmak zordu: Ellerinde bir ucu ilmikli iplerle caddelerde azgın kurt sürüleri gibi koşarak dolaşan Humeyni yandaşı güruhların içinden biri “Tutun, tutun, kaçmasın zındık!” diye bağırdı mı, işaret edilen kurbanın işi bitikti. Tek sözcükle savunma yapmasına izin verilmeden en yakın ağaç dalına asılıyordu beş on saniyede. Her idam çirkindir ama o olaydaki iğrençlik ölümde değil, uygulayanların attıkları kahkahalardaydı. Ağaç altında hemcinsini bacaklarına sarılarak kaldıran, boynuna ilmik geçiren, ipin ucunu elbirliğiyle çeken herkesin ağzı kulaklarına varıyordu. Ve meydanın birkaç yerinde seyirciler tarafından da alkışlanarak aynı anda yaşanmaktaydı bu olay. Adına Linç Festivali diyebilirdiniz.

Bizim gazetenin yayımladığı fotoğrafları kim seçiyorsa (Okan Sarıkaya mı?) işini iyi yapıyor. Çoğu etkileyici şeyler. Dün son sayfadaki “İznik Gölü” tablosunu kesip duvara bantladım. Ama kafamdaki “ruh zehirlediği halde silinemeyen” şeylerin sayısı da ikiye çıktı o başarılı arkadaşın sayesinde.  Geçen pazar günü baş sayfamızı cehennem kapısına çeviren fotoğraftan söz ediyorum: Üstlerine Amerikalıların turuncu renkli mahkum elbisesi giydirilmiş beş adam diz çökmüş; elleri arkadan bağlı. (Birine adam demek yanlış olabilir; çocuk yaşta görünüyor).

Arkalarında kamuflaj üniformalı beş çocuk. Yaşları 10-12 arasında, resmî adları “Halife’nin Yavru Aslanları”. Ağızları açık. Önlerindekilere hakaret sloganları atıyorlar. Ellerindeki tabancaları havaya kaldırmışlar, Hürriyet Heykeli pozunda. Biri İngiliz, biri Türkiye’den gitme Kürt. Karede görülmeyen komutanları da çocuk. Birkaç saniye sonra onun vereceği komutla mahkumların kafalarına kurşun sıkacaklar… Yarabbi, yanıt bulamıyorum. Böyle bir şeyi hangi melun akıl eder, hangi iblis uygulatır? Sizden de istirhamım var: Lütfen bana bir neden duyurun türümüzden iğrenmemek için.