BİR SAMBA Kİ...

Refik ERDURAN 08 Ağu 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Geçenlerde bizim site sakinlerinden biri gülerek yolumu kesti, "Siz müneccim misiniz?" dedi.

Geçenlerde bizim site sakinlerinden biri gülerek yolumu kesti, “Siz müneccim misiniz?” dedi. Birkaç yıl önce bir kıza talip olup da alamayınca morali çok bozulmuş. Ben parkta ağlamaklı halini görmüş, “Üzülme” diye teselli etmişim. “Belki o kız cadının tekidir de bir varta atlatmışsındır.” Gerçekten öyleymiş. Nazlı gelin vardığı adama yıllar boyunca öyle çektirmiş ki, sonunda canından bezip dördüncü kat balkonundan atlamış zavallı damat. İki haftadır alçılar içinde hastanede yatıyormuş.

Hayat her alanda oyunlar oynuyor insanlara. Evdeki hesap çoğu zaman çarşıya uymuyor. Çünkü iyimser davranılıyor hesap yaparken; çarşıdaki gerçeklerin ne kadar katı ve başına buyruk olduğu unutuluyor. İstanbul’a olimpiyat ev sahipliği yaptırma hevesine kapılıp da muradımıza eremeyeceğimizi anladığımızda karalar bağlamıştık. Rio ise yedi yıl önce o amaca ulaşınca sevindirik oldu, aylarca samba yaptı.

Neye güvenerek katılmıştı olimpiyat yarışına? Sahilin birkaç mil açığında milyarlarca dolarlık petrol yatakları bulunmasına. Onun üstüne olimpiyat gelirleri eklenince kentin çehresi ve kaderi değişecekti. Şimdi yelken yarışlarının yapılacağı Guanabara Körfezi yüzlerce yıldan beri açık lağım gibi kullanılmış olduğundan pisliğiyle ünlüdür. Sularında, çöp adacıklarının arasında, hayvan leşleri yüzer. Rio temsilcileri Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne başvurularında “O suları öylesine temizleyeceğiz ki, Guanabara dünya körfezlerine örnek olacak” demişlerdi. Oldu mu? Tersine, daha da iğrençleşti. Kokusu dillere destan.

(Gençliğimde yarışlarına katıldığım Moda Koyu’nu düşünüyorum da, bin kere şükrediyorum İstanbul’da doğduğuma.) Brezilya medyasından aktararak duyurayım: Karada durum daha beter Rio’da. Polisler uluslararası havalimanında kocaman pankart açmışlar “Cehenneme Hoşgeldiniz” diye. Çünkü aylardır ne maaş alabiliyorlarmış, ne araçlarına benzin. Karakollarda kırtasiye malzemesi bile yokmuş. Kentin çevresindeki yamaçlarda inanılmaz derecede yoksul kitleler favela denilen derme çatma gecekondularda yaşar, suç oranlarında rekorlar kırarlar. Polisler işe boş verdikçe o oranlar öyle yükselmiş ki, bugünlerde bir yabancının oralardan geçmesi intihar demekmiş.

 “Kazalar” da eklenmiş tersliklere. Sahilde sütunlar üstünde bisiklet yolu yapılıyordu. Yarışlarda kullanıldıktan sonra kente bir “Olimpiyat yadigârı” olarak uzun yıllar hizmet sağlayacaktı. Nisanda çöktü; üstünden geçmekte olan iki bisikletçi denize düşüp boğuldu. Ormanda bir olimpiyat törenine uğurluk maskot olarak katılan jaguar birden azıp bakıcılarının elinden kurtulmuş, ortalığa dehşet saçtıktan sonra vurularak öldürülmüş.

Peki, nedir? Nasıl oluşmuş bu bela ortamı?

Önce ülkenin sattığı şeker ve demir cevherinin fiyatları dünya piyasalarında dip yapınca berbat bir ekonomik kriz patlak verdi. Onu politik kriz izledi. Senato yolsuzluk suçlamasıyla cumhurbaşkanı hanımı açığa ayırdı. Şimdi görevden alınıp alınmamasına karar verilmek üzere yargılanması bekleniyor. Bu arada işsizliğin kat kat arttığı Rio’nun sokaklarında her gün en az 300 soygun yapılmakta. Merak ettiyseniz, olimpiyat biletlerinin dörtte biri elde kalmış. Son hesapta kâr değil yüklü zarar görüleceği kesin… Ne dersiniz, İstanbul’un şanına yakışır diye ilk olimpiyat fırsatının peşine düşelim mi?