2023 YILININ MUHASEBESİ

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Yeni yılın ilk yazısında merhaba… Hepinizin Yeni Yılını kutlar, bütün ülkemizde daha huzurlu, daha müreffeh ve daha güler yüzlü günler dilerim.

Bugün ve Pazartesi yazılarımda yeni yılda memleketteki genel siyasi ve iktisadi durumun fotoğrafını çekip önümüzdeki süreçte nereye doğru değişebileceği hakkındaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle 2023 yılının genel bir muhasebesini yapalım.

2023 YILININ MUHASEBESİ – SEÇİM ÖNCESİ

2023 yılının iktisadi ve siyasi olarak iki farklı hükümetin yılı gibi görünmesi şaşırtıcı olmasa gerek. Bu köşede çok uzun zamandır yazdıklarım 2023 yılında doğrulandı. 2023 yılına girerken Hükümetin ve onun 2021 yılı Eylül ayından itibaren uygulamaya başladığı Türkiye Ekonomi Programının birinci önceliği 2023 Seçimlerini kazanmaktı. Pandemi sürecinden sonra Türkiye ekonomisinin büyük çoğunluğunu oluşturan mikro ve küçük ölçekli işletmelerin borç batağında ve nakit sıkışıklığı içinde olduğu bilinmekteydi. Aynı zamanda 2021 yılı Eylül ayında Hükümetin karşısına çıkan ikili problem de hem yüksek enflasyon hem de yüksek işsizlikti. Hükümetin elinde her ikisini de aynı anda düşürecek sihirli bir değnek de yoktu. Ya düşük enflasyon ve daha yüksek işsizlik ya da daha yüksek enflasyon ve düşük işsizlik arasında bir seçim yapmak zorundaydı. Burada Türkiye’nin iktisadi yapısı ve Hükümetin dayandığı oy tabakasının da karar almada yardımcı olduğun u not edelim: Türkiyede satış geliri ve kârlarda önemli bir payı olmayan ama istihdam ve üretimde aslan payına sahip olan mikro ve küçük ölçekli işletmeler bir enflasyonla mücadele programında ayakta kalamazlardı. Yüksek işsizlik ve durgunluk Hükümete seçim kaybettirirdi. Öte yandan işsizliği düşürerek ve ekonomik büyümeyi sürdürerek enflasyonu patlatmak daha az zarar verecek bir seçim gibi görülmekteydi. Yüksek enflasyondan satış devir hızı yüksek olan küçük ve mikro işletmeler faydalanacak aynı zamanda yüksek borç birikimleri de sıfırlanacaktı. Önemli bir nokta da şuydu ki, mikro ve küçük ölçekli işletme sahipleri ve çalışanları AK Parti seçmeninin kahir ekseriyetini oluşturuyordu. O yüzden 2021 Eylülünde düğmeye basıldı: “Faiz sebep, enflasyon netice!” dendi, “Nass var nass, sana bana ne oluyor?” dendi, açıktan para basıldı, kredi kanalları anormal şişirildi ve enflasyon patlatıldı. Buna mukabil yüzde 13’lerdeki işsizlik yüzde 9 altına çekildi.

2023 yılının ilk yarısı çetin bir siyasi kampanyayla başladı… derken Rusya ve Ukrayna savaşı patladı. TC Hükümeti ve Sayın Cumhurbaşkanı bu savaşta gerçekçi ve akılcı bir politika uyguladılar. Türkiye’nin tarafsızlığı korundu. Bu durumun Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçim kampanyasına olumlu yansıdığını düşünüyorum. Bizler savaşı konuşurken Türkiye hiç beklemediği anda Asrın Felâketi dediğimiz büyük bir depremle karşılaştı. 11 vilâyetimiz yerle yeksan oldu, can kayıplarımız içimizi yaktı, kaybolan servetler iktisadi gücümüzü zayıflattı… Bu durumun da, ister istemez Sayın Cumhurbaşkanı’nın kampanyasını olumsuz etkilediği düşüncesindeyim.

Seçim kampanyasının muhalefet açısından görünüşte coşkulu, ses getiren bir tarafı olmasına rağmen hedeflenen Cumhur İttifakı seçmenine yönelik akılda kalan, açık ve net vaatlere sahip olmaması düşündürücü idi. CHP’nin kendi açıkladığı ekonomik program teknisyenlerden tam not aldı, doğruydu da… Ancak seçimleri kazanmak için teknik program değil, milleti ikna edecek açık ve net vaatler gerekliydi. Millet İttifakının en açık ve net vaadi “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”, “9 Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın etkin olacağı bir Cumhurbaşkanlığı Konseyi” ve “Helalleşme Söylemi” idi. Seçime iki ay kala masanın dağılıp tekrar toparlanması “bunların kafaları çok karışık” imajını oluşturdu. Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanı kendi seçmen kitlesini iktisadi olarak mümkün mertebe korumaya alırken, “istikrarlı ve güçlü, ne yaptığını bilen bir yönetim” imajı oluşturdu. Sonuçta seçim de değişen bir şey olmadı: Sayın Cumhurbaşkanı kendisine oy veren kitleyi korudu, ikinci turda %52 ile seçimi kazandı.

2023 YILININ MUHASEBESİ – SEÇİM SONRASI

Seçim sonrasında her şeyin değişeceğini 3 yıldan beri yazıyordum. Nitekim öyle oldu. Seçimi Sayın Cumhurbaşkanı zor da olsa kazanmıştı ama iktidar politikalarıyla, kadrolarıyla kökten değişmişti. Popülist politikadan vaz geçilmiş ve yeniden geleneksel iktisat politikalarına dönülmüştü. Cumhur Başkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ikilisi ekonomi yönetimini eş güdümle götüreceklerdi. Bu arada TCMB’nin başına ilk defa bir kadın Başkan atandı: Hafize Gaye Erkan… Merkez Bankası’nın hem politikaları hem de politika kurulu değişti. Politika faizi altı ayda %34 arttırılarak %42,5’a çekildi. Merkez Bankası brüt ve net rezervleri 40 milyar doların üstünde arttı, SWAP sonrası döviz açığı da 30 miyar doların üstünde azaldı. Dolar kuru burada ve TV’de defalarca kez söylediğim gibi sene sonu 30 TL’ye gelecek şekilde kontrollü bir şekilde arttırıldı. Bankacılık ve finans kesimindeki bilimsel gerçeklere aykırı regülasyonlar büyük ölçüde kaldırıldı. Ülkenin risk primini oluşturan CDS primi 300 puan kadar düştü. Buradan anlıyoruz ki Sayın Erkan ve TCMB üzerine düşen görevi bihakkın yerine getirmiştir. Ancak Maliye Politikası açısından bunu söylemek pek mümkün değildir. Bunun iktisadi olarak hiçbir haklı gerekçesi olmasa bile siyasi olarak çok önemli bir gerekçesi vardır: 2024 yerel seçimleri… Reis başta İstanbul olmak üzere hem Ankara hem de İzmir’i kazanmak istiyor. Bunun içinde kesenin ağzını biraz açacaktır. Bu yüzden sıkılaşma sadece para politikalarında gerçekleştirilirken Maliye Politikası ayağı halâ daha suskunduır.

Seçim sonrasında siyasi gelişmeler Cumhur İttifakı için olmasa da Millet İttifakı için hem hareketli hem de yıkıcı oldu. Her şeyden önce Millet İttifakı ve Masa dağıldı. Benim kanaatim, örneğin, Sayın Cumhurbaşkanı biraz yüz verse DEVA ve Gelecek Partilerinin AK Partiye katılmaya hazır oldukları yönündedir. İYİ Parti ciddi bir şekilde kendini CHP’den ayrıştırdı, HDP de renk vermese de belli bir mesafe koydu. Yerel seçimlere her iki partinin de kendi adayları ile katılacağı söylenmekte...

Seçim sonrasında iktidarın politikalarından sonra en büyük değişiklik CHP yönetiminde oldu. 13 yılı aşkın bir süredir CHP Genel Başkanı olan Sayın Kılıçdaroğlu Kurultay’da Özgür Özel’e kaybetti. Bu Kurultay mağlubiyetinin arkasında en temel neden seçimi kaybetmesi kadar seçim mağlubiyeti sonrasında hiçbir hesap verme girişiminde bulunmaması da gösterilebilir. Sayın Özel’in bu galibiyetinde ona tam destek veren Sayın İmamoğlu’nun da payı büyüktür. CHP 2024 seçimlerine yeni bir kadroyla gidiyor, ama söylemler ve kampanya nasıl farklılaşacak, bunu bize zaman gösterecektir.

2023 yılının sonlarında başlayan ve hâlâ devam eden Gazze Trajedisi de hepimizin içini acıttı. Bakırköy kadar bir yere sıkıştırılmış, eğitimsiz, fakir ve baskı altındaki 2,5 milyon masum sivil Hamas ve İsrail çatışmasının günah keçisi oldu. Hamas’ın kökleri ve politikaları itibarıyle doğru bir yerde olmadığını söylerken, İsrail’deki popülist, faşist ve Siyonist hükümeti ne gaddar ve vahşi bir şekilde terör ürettiğini vurgulamak isterim.  

2023 – CUMHURİYETİN 100’ÜNCÜ YILI

Cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılı devlet erkânı açısında olmasa bile halk açısından coşkuyla kutlandı diyebiliriz. Ancak gözlemlediğim birkaç nokta var:

1.       100 yıl olmuş Cumhuriyet kurulalı…Bütün konuşma ve tartışmalarda ağırlıklı olarak Atatürk Dönemi anlatıldı. Halbuki Atatürk Dönemi 15 yıldır… Geriye kalan 85 yıl ne oldu? Ben kendim adına elimden geleni yaptım. Meslektaşlarım Özgün Burak Kaymakçı ve Aziz Burak Atamtürk ile birlikte EKOTÜRKTV’de her Çarşamba Cumhuriyet’in yüz yılını anlatıyoruz. Yine İstanbul Üniversitesi İktisat Fakultesinde Misak-ı İktisadi Kongresinde bu konuya enine boyuna değindik.  Ben de naçizane bu çalışmada katkılarımı sundum. Ancak genel kamuoyunda bu yönde bir eğilim sergilenmemesi beni üzdü.

2.       Hem trajik hem de komik bir olgular silsilesi olarak ülkemizde “İslamcı” olarak adlandırılan ama merdiven altı cemaatlerin başı çektiği bir kitle ile kendilerine “seküler milliyetçi” diyen bir grup arasında kimlik tartışmalarının alevlenmesi 100’üncü yılda en istemeyeceğimiz işti. 100 yılda hâlâ milli kimliğimizin ve milli değerlerimizin ne olduğuna karar verememişsek yuh olsun hepimize…

3.       Bu olumsuz kanaatlerime rağmen milletimizin kahir ekseriyetinin hem Cumhuriyet’e hem de onun kurucusu Büyük Atatürk’e samimi ve içten bir sevgi ile bağlandığını görmek benim için çok sevindirici olmuştur. Kenan Paşa zamanında olduğu gibi resmi devlet protokolünün değil samimi vatandaşların sahip çıkması beni umutlandırmıştır.

Pekiyi 2024’te ne olacak. Pazartesi kahve falımdan ne çıktığını sizlerle paylaşırım…