Değerli şeylere sahip, parası malı mülkü çok olan kişiyi kastettiğimiz bu kelime çoğu zaman dilimizin merkezindedir.
Zengin kelimesine karşıt anlamda kullandığımız yoksul kelimesini, zengin kelimesinin eş anlamlısı olan varsıl kelimesine nazaran daha çok kullanırız. Değerli şeylere sahip, parası malı mülkü çok olan kişiyi kastettiğimiz bu kelime çoğu zaman dilimizin merkezindedir. Varsıl kelimesini de yoksulun karşıt anlamı olarak kullanılsa da en çok varlıklı kelimesini, zengin kelimesinin eş anlamlısı olarak kullanıyoruz. Kelimelerin ortaya çıkışları bize yaşam fonksiyonları hakkında bilgiler verdiği için kısa bir giriş yaptım. Var ve yok kelimelerine dikkat çekmek isterim. Çünkü zenginlik görecelidir dedim sözlerimizin başında. Tüm bunları düşünürken de ekmek varsa hepimiz zenginiz diye düşündüm. Çünkü ekmeğin olmaması hepimizin yoksulluk içinde olduğumuzun da bir kanıtıdır. Ekmek her şeyin belirleyicisi gibi. Ekmeğin israfı ekmeğin çöpe atılması fakirliğin kapıda olduğun da bir göstergesidir. Bu yüzden verilen nimetlere edepsizlik etmek; ekmeğe hak ettiği değeri vermemek sonrasında ekmekle imtihan olacağımızın da idrakinde olmalıyız.
Sahi nedir şu zenginlik?
Bir kere hayatımızda neyin var neyin yok olduğunu çok iyi belirlemeliyiz. Zira bir şeyin var olması zengin olduğumuz anlamına gelmez bilakis varlığa atfettiğimiz değeri belirler. Kime bakarak zenginiz diyebiliriz. Bugün çocuklar havuzlu villası olan insanlara zengin diyorlar. Çünkü dizilerdeki zenginler öyleymiş. Peki! mutlu olan insan zengin değil midir? Azıcık malını dahi paylaşabilen zengin değil midir? Cebindeki gıcır gıcır banknotların kendisini ısıttığını sanırken, bunca zenginliğe rağmen yüreğini ısıtacak, gönlünü açacak onu anlayacak ve karşılıksız teselli bulacağı bir omuz bulamaz insanoğlu. Modern insanın en büyük çıkmazı, maddeye tapınmak ve onun arkasına saklanarak kimlik göstermektir. Oysa insanın zenginliği insanlık değerlerinde saklıdır.
Yoksulluk kutsanmaz
Bize hep fakir bir peygamber anlatıldı. Hatta neredeyse bütün peygamberler için aynı şey yapıldı. Özellikle İslam Peygamberi Hazreti Muhammed için öyle bir tablo çizildi ki nerdeyse fakirlik kutsayacak hale getirildi. Biliyoruz ki Peygamber Efendimiz, “fakrım iftiharımdır” demiştir. Ama buradaki fakirlik Allah’ın karşısındaki acizliğimizdir. Allah her şeyin sahibidir. Elimiz, kolumuz, gözümüz, kulağımız neyimiz varsa onundur. Bunun bilinciyle yaşamak övünülecek bir şeydir. Bunun haricinde Peygamber Efendimiz’in yiyecek bir şey bulamadığı zamanlar da olmuştur. Hatta midesine taş bağlama meselesi anlatılır. Mutlaka bütün yaşantısı açlık içinde geçmemiştir. O dönemin standartlarına göre yiyecek temin etmenin bugünkü şartlardan çok farklı olduğunu düşünmemiz lazım. Fakat şu var ki Peygamber Efendimiz’in ferahlık yaşadığı dönemlerde dahi kimsenin gözüne sokarak varlığını göstermediği aşikârdır. Fakirliği için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Peygamber Efendimiz’in yoksulluğu övdüğü bir sözüne veya örnek bir olayına rast gelmiyoruz. Bilakis Müslüman onurunu korumak için zengin olmalıdır. Müslüman zenginliğini fakirlere yardım etmek ve adaleti temin etmek için kullanmalıdır. Ticaret yapan bir peygamberimiz vardı. Ticaret zenginliği getirir. Fakir kişi ticareti devam ettiremez. Müslüman kişi zenginliği ile de örnek olan kişidir.
Etrafımızı düşünmeliyiz
Herhangi bir zenginliğimizi ortaya saçmak ziynetlerimizi göstermek demektir. Bu da fitneye, kıskançlığa, kalp kırıklığına sebep olur. Hiçbir Müslüman şişman olmamalıdır. Neler yediğini cüssesinden anlamak zorunda değiliz. Dünyada milyonlarca insan açlıkla imtihan olurken biz Müslümanlar tüketici konumunda olamayız. Bir anne zenginliğinden yoksul evladının gözüne baka baka bahsetmemeli. Parasını evladını kullanmak için araç yapmamalı. Zengin kişi başkalarını rencide edebileceği düşüncesiyle mümkün olduğunca sade, yalın olmalı ve gösterişli hareket ve tavırlardan kaçınmalı. Yoksul kişinin karşısında Allah’ı kırmaktan kaçınmalı ve işte tam da burada aciz olduğunu verenin de alanın da Allah olduğunu bilerek böbürlenmemelidir. Hatta zenginliği ile yoksul kişilerin önünde utanacak kadar da edep sahibi olmalıdır. İçten içe fark ettirmeden yoksul olan kişinin makul seviyeye gelmesine çabalamalıdır. Zaten Müslümanların refah düzeyini çıkarmak için ilkeli politikalar yürütmek Müslüman devletlerin hassasiyetle üzerinde durdukları konular olmalıdır. Elbette dinimiz zenginliğe işaret eder. İyiliği, doğruluğu, güzelliği esas alır. Bütün müspet duygu, düşünce ve davranışlar birbiriyle iç içe bir ahenk içindedir. Bütün menfi değerler reddedilir. Sevi, şefkat, merhamet varken, kibir, hased, kıskançlık, alay etme, küçük görme ruhi bir hastalıktır. Kim ki kazandığı varlığından tasadduk eder, o gerçek bir insan, Allah’ın sevdiği kuludur. Verilen nimete şükretmenin karşılığı budur. Mutlu olmak ve huzur bulmak için infak ve tasadduk etmeli vesselam.
TALİBAN İSLAM’I TEMSİL EDEBİLİR Mİ?
Bugünkü Dış Dünyadan haberimizi okudunuz mu? Taliban denilen bu hükümete inanasım gelmiyor. Sanki tepeden İslam’ı yozlaştırmak için gönderilmiş batı ajanı veya batının kurduğu birer piyon gibiler. Bunca saçmalık din adına üstelik bir Alman haber ajansına mı röportaj olarak verilir! Ne ilginç ki batı hiç bağnaz değil hiç ruhban değil. Ne ilginç ki bütün saçmalıkların olup bittiği yer son zamanlarda Taliban ile ayyuka çıkarılan, sözüm ona İslam’ı yaşatmak için didinen kadim Afganistan’ı mahfeden şu çapulcu güruh. Taliban eşittir İslam oldu. Batı medyası sürekli İslam’ı yozlaştıracak başka bir maşa bulabiliyor. Elbette Müslümanların hiç mi hatası yok! Var tabi. Ama konu bu değil. Konu medyayı kullanan batının nasıl da bir algı operasyonu ile sürekli İslam’a yafta yapıştırarak İslamafobia denilen tuhaflığa hizmet etmesidir. Medyaya dikkat etmemiz lazım.
KIRK KAPI AÇILDI
Gökyüzüne bak! Kıpkırmızı. Kızıl ışıklar saçıyor, yarılmış bulutların gövdesinden yeryüzüne doğru akıyor. Bir ressam mı var orada? Ne ararız şurada burada! İşte kâinatı boyayan büyük sanatkâr, gözlerimize bir şenlik sunuyor. Bugün şaşkınız! Uzun süredir kapkaranlık bir sis kaplamıştı her yanı. Adeta bugün bir renk cümbüşü kaplamış, huzura eren saatlerde secdeye nasıl da yansımış. Kırk ince iğnenin deliğinden geçmek yıllarımızı aldı. Sonunda açıldı mı kırk kapı; kırk kulplu sürahinin kırk kulbunu da kırdık mı böylece? Umuda kaşık sallayanlar bugün gökyüzüne baksınlar. Kırk kapı açıldı; heba olmadı inançlar, azimle çalışmalar. Ey kırk kapıyı, kırk renge boyayan fırça! Sen kimin elindesin, nicedir neredesin? Senin peşinde o kapı bu kapı dolaştık durduk. Nefsimizi pürü pak edene kadar cilaladık kalbimizin baktığı aynaları. Şimdi yansıyan bu renk hüzmesi O’ndan bize, bizden O’na mı? Açılan bu rengârenk kapılardan giriyoruz sonsuzluğa doğru. Kâinatı boyayan hepimizi de boyar elbet kendi rengine. Kırk kapıyı zorlayan her birimize müjdeler olsun; kırk kapı açıldı huzura, koşun bugün kucaklayalım dualarımızı, niyetlerimizi. Hep birlikte şükür edelim, elimiz semaya doğru, toplasın bin bir ışık demetinden yansıyanları.
VİTRİN MANKENLERİNİN KAFALARI KESİLSİN
Aşağıdaki haber aynen Frankfurter Algemeine gazetesinin web sitesinden alınmıştır.
Afganistan’da yeni oluşturulan Erdemleri Koruma Bakanlığı'ndan bir temsilci, vitrin mankenlerinin zararlı idoller olarak yorumluyor ve kafalarının kesilmesi gerektiğini savunduğu söyleniyor.
Afganistan'da iktidardaki İslamcı olarak tabir edilen Taliban bir kez daha katı düzenlemeler getirdi ve şimdi ülkenin batısındaki moda mağazalarından mankenlerin kafalarını kesmelerini istedi. Yeni kurulan Erdemleri Koruma Bakanlığı'nın eyalet temsilcisi Asisul Rahman, Salı günü Alman Basın Ajansı'na bunların putlar olduğunu ve bu nedenle İslam dışı olduklarını söyledi. Rahman, "Onların bertaraf edilmesi gerekiyor" diye açıkladı. Ancak başlangıçta mankenlerin başlarının kesilmesi yeterli olmalıdır.
Herat ilindeki yetkili ticaret odası başkanı Abdul Wadud Faissada, yeni talimatı şikayet etti. Esnaf mankenlere çok para harcadı. Afganistan'da ekonomi düşüşte ve ülkede milyonlarca insan açlıktan ölüyor. Modeller de idol değil, kıyafetleri sergilemek için ayarlandı. Faissada, "Bütün İslam ülkelerindeki mağazalarda bulabilirsiniz" diyor. Bu arada, mankenlerin kafalarının kesildiğini gösteren videolar sosyal medyada dolaşıyordu.
Geçtiğimiz birkaç hafta içinde Taliban, kamusal yaşam için daha da katı düzenlemeler yayınlamıştı. Örneğin son zamanlarda, sürücülere araçta müzik çalmamaları talimatı verildi. Ayrıca, kadınların bir erkek refakatçi olmadan 45 milden (yaklaşık 72 kilometre) fazla seyahat etmelerine izin verilmiyor. Kız ortaokullarının çoğu hala kapalı. Kadınlar hala işlerine geri dönemediler. İslamcıların Ağustos 2021'de iktidara gelmesinden bu yana pek çok kişi ülkeyi terk etti.
ARTI –EKSİ
Artı
Bir palto bir kasket
Bir arkadaş, bir okul arkadaşının şirketini ziyaret eder. Yerler içerler platon güzelmiş hayırlı olsun der. Şirket sahibi arkadaş, kendisini ziyarete gelen arkadaşına bu paltoyu senin üzerinde görmek istiyorum der. Ölçüler birbirine uyuyordur. Palto üzerinde denenir. Şıp diye uyar. Sonra da incitmeden. Sana hediye ediyorum bu paltoyu, hayrını gör der. Ayrıca bu palto benden bu ziyaretin hatırası olsun diye ekler. Üstüne üstlük gardroptan bir de kasket çıkartır, arkadaşının başına geçiriverir. Gülücükler etrafa yayılır. İnsanlar bir bahane olmasa bile birbiriyle paylaşacakları vardır. Bir palto ve kaskete sahip olan arkadaş da cebinden gümüş muhafazası olan, hicazdan gelme miski amber denilen hacı yağından arkadaşına takdim eder. Selamlaşmak kadar hediyeleşmek de ne güzel!
Eksi
Resim notu
Resim defterini tamamlamadığı ve o gün okula getirmediği için en sevdiği ve yetenekli olduğu dersten otuz beş alan bir çocuğu düşünün. Henüz altıncı sınıf bir öğrenciyi notla mı korkutmalıyız? Cezadan çok çocuğu anlamak için iletişim kurmayı neden denemiyoruz? Mesela bu çocuğa bir resim fırçası hediye etmek ve onu derse katmayı teşvik etmek mümkün olamaz mıydı? Ceza tabanlı bir eğitim sisteminin günümüz öğrencisini isyana teşvik ettiğini ve ileride topluma bir negatif katkılım sağladığını anlamalıyız artık.
MASKE KİMSİN SEN?
Fox TV kanalında başlayan ve sadece tanıtımlarına rast geldiğim gösteri nedir neyi amaçlıyor diye sorarken baktım sosyal medya veryansın ediyor. Yüksek maliyetli bir program olduğu belli olan bu programın amacı nedir diye sorabiliriz. Karşılığında eğlence diye gelecek cevap çok insanı tatmin etmeyecek biliyorum. Çünkü benim eğlence düşüncem bu şekilde değil. Baştan aşağıya giyindikleri ürkütücü, tuhaf yüksek paralar ödenerek oluşturulmuş bu giysilerin arkasındaki finansörleri ben merak ediyorum. Onu bilirsek bu programın eğlence adı altında neyi amaçladıklarını anlayabiliriz. Bu program için harcadıkları paranın onda biri karşılığında o kanalda çalışan hiçbir emekçiye ödeme yapılmıyor. İşte bize sosyal sorumluluk dersi veren medyanın çelişkileri. Eleştirilerden biri de çocuklar için zararlı olacağı yönündeki eleştirilerdi. Artık çocuklar için zararlı olan şeyler internette zaten her an karşılarında. Bu program insanların boş zamanları olduğuna insanları inandırmak ve zamanlarını bu saçma sapan şeylerle geçirmelerine ikna etmektir. Yani boş insan üretmek ve boşlukları anlamsız imgelerle doldurmak. En büyük ceza izlememek olacaktır.