Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, güncellenen yeni taslak müfredatta 10 Şubat 2017 Cuma'ya kadar http://mufredat.meb.gov.tr sitesinden askıya çıkarıldığını bildirdi.

Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, güncellenen yeni taslak müfredatta 10 Şubat 2017 Cuma’ya kadar http://mufredat.meb.gov.tr sitesinden askıya çıkarıldığını bildirdi.

172 sınıf düzeyi için 53 farklı dersin taslak öğretim program arasında hayat bilgisi, matematik, Türkçe, bilişim teknolojileri, insan hakları ve yurttaşlık, felsefe, kimya, tarih, biyoloji, coğrafya, matematik, Türk kültür ve medeniyet tarihi, müzik gibi dersler var. 85 düzeyde 19 farklı dersin öğretim programı ilköğretim için, 87 sınıf düzeyinde 34 farklı dersin öğretim programı ise orta öğretim için hazırlandı.

Yeni müfredatta, hem okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınması, hem beşinci sınıfların İngilizce dersi saatinin artırılması çalışmaları devam ediyor. Ama gelecek yıl pilot illerden başlamak üzere uygulamaya geçilecek. Yeni müfredatta Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi’nde tanımlanmış 8 yeterlik alanı bulunuyor. Bu yeterliliklerin öğrencilere verilmesi gerektiğine işaret eden Bakan Yılmaz, bunlara ilişkin, “Anadilde iletişim, diğer bir dilde iletişim, temel matematik, bilim ve teknolojik yetkinlikler, öğrenmeyi öğrenmek, vatandaşlık ve sivil yetkinlik, inisiyatif kullanma ve girişimcilik, kültürel dışa vurum.” açıklamasını yaptı.

Yeni taslak müfredata göre en önemli projelerden biri de şu; Türkçe derslerinde öğrencilerin metin içerisinde açıkça verilen bilgiler doğrultusunda bilgiyi bulma, bilgileri sıralama ve gruplandırma gibi basit düzeyde işlemler dışında, eleştirel düşünme, soyut düşünme, analitik düşünme, elde edilen bilgiler ile gerçek hayat arasında ilişkiler kurabilme gibi daha üst seviyedeki becerilerin gelişmesine de imkân sağlayacak.

YGS’deki 120 kelimeyi bulan uzun Türkçe sorular ise ‘dijital çağın’ gençlerini isyan ettiriyor. Bu gençler o kelimeleri okumaya üşeniyorlar, okuduklarının da çoğunu daha okurken unutuyorlar, dikkatleri dağılıyor ve sonuç olarak okuduklarını anlamıyorlar. Okumayan, okuduğunu anlamayan, kendi dilinde kendini tam olarak ifade edemeyen bir nesil istemiyorsak halletmemiz gereken en önemli mesele “anlayarak okuma” larını sağlamaktır.

Bu konuda “ www.Ne-Haber.com ” sitesinde eğitim programı uzman Adil Çiftçi Hollanda’da yeni bir program geliştirmiş: “Güncel Metinlerle Anlayarak Okuma-Yorumlama Programı.” Çiftçi; “Anlayarak okuma için bilişim gençlerinin ilk önce dikkatlerini çekmek gerekir. Bu sebeple Ne-Haber’in getirdiği en önemli fark metinlerin güncel haberlere dayanıyor olmasıdır. Her hafta farklı bir haberle, farklı bir bakış açısıyla (farklı stratejiler) yola çıkan Ne-Haber metinleri böylece günceli de takip eden, her hafta en az 200 kelimeyi (seviyeye göre bu sayı artmaktadır) anlayarak okuyan bir nesil oluşturmayı hedefler” diyor.

Milli Eğitim Bakanlığının bu projeyi değerlendirmesi gerekir. Dil öğretiminde temel amaç, öğrencilerin “anlama” ve “anlatma” becerilerini geliştirmektir. Bir başka deyişle dil dört beceriden oluşur: Dinleme, konuşma, okuma ve yazma. Ne-Haber her hafta hazırladığı metinlerle bu dört beceriye yönelik beş strateji ile hareket ediyor; 1.Soru sorma, 2.Özet çıkarma, 3.İlişkiler ve bağlantılar, 4.Tahmin etme, 5.Belirsizlikerin giderilmesi. Metinler bu stratejilere göre oluşturuluyor ve oluşturulan etkinliklerle Ne-Haber süreç içinde yukarıda bahsedilen becerileri kazanmasını hedefliyor.

“Ne-Haber” Güncel Metinlerle Anlayarak Okuma-Yorumlama Programı öğrencilerin okuduklarını anladığı, yorumlayabildiği ve kavramsal düşünebildiği bir kültür geliştirmeyi amaçlıyor. Program 2006 yılından beri Hollanda ve Belçika’da uygulanıyor. Halen 6500 okul tarafından kullanılıyor. Program 2009 yılında Hollanda da en iyi bilgisayar destekli öğretim programı seçilmiştir. Program 2013/14 eğitim yılında 4 özel okulda bir pilot çalışma çerçevesinde iki seviyede, 160 öğrenci tarafından ve “proje grubu” ve “kulüp” olarak uygulanmıştır.

Yeni müfredat taslağı elbette önemli bir o kadar da değerli bir çalışmanın ürünüdür. Ancak eğitimde müfredattan da daha önemli öğretmen ve öğrencidir. İletilen ile ileten arasında iyi bir iletişim kurulmadığı müddetçe dünyanın en iyi araç gereçleri ve programlarını da yapsanız yetersiz kalacaktır. O nedenle asıl ve en önemli yatırımı öğretmene ve öğrenciye ve hatta ebeveyne yapmamız gerekir. Bundan yüz küsur yıl önce Emrullah Efendi (1859-1914, II. Meşrutiyet döneminde iki defa Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) yapan yakın geçmiş Türk eğitim hayatının önemli şahsiyetlerinden birisidir) meseleyi yerinde tespit etmiştir. Eğitim tarihinde “Tûbâ Ağacı Nazariyesi” adlı fikir sistemi ile Emrullah Efendi eğitimin öncelikle öğretmenden başlanması gerektiğinin altını çizmiştir. “Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim” sözünün mucidi olan Emrullah Efendi’ye göre devletin en önemli görevlerinden birisi ilmi himaye etmektir. İlim yukardan başlar. Önce liyakatli bir kadro yetiştirmeli, onlar ilkokul, ortaokul ve lise öğretmenlerini, onlar da çocukları ve gençleri eğitmelidir. Cennetteki tuba ağacının da kökü yukarıda olduğu için “Tûba Ağacı Nazariyesi” olarak anılan bu görüş, İttihat ve Terakki Fırkası’nın ideoloğu olan Ziya Gökalp’i de etkilemiş ve partinin eğitim politikasının önemli bir ilkesi olmuştur.

Sözün öze eğitime öncelikle eğitimcileri eğitmekle başlamak lazım. Görücüye çıkan yeni müfredatla birlikte özellikle ve öncelikle öğretmen yetiştiren eğitim fakülteleri de yeniden gözden geçirilmelidir. Öğretmen olan kişilerin yetenekli ve zeki olanlardan seçilmesi için gerekli düzenleme yapılmalı ve öğrencilerin eğitim fakültelerini seçmeleri için daha aktif teşvikler uygulanmalıdır.