"Ey Kudüs, ey hüzünler şehri/ Ey gözlerinden kocaman yaşlar akan

“Ey Kudüs, ey hüzünler şehri/ Ey gözlerinden kocaman yaşlar akan

Kim durduracak düşmanları/ Üzerine çullanan, ey dinlerin incisi

Kim silecek kanları duvarlarından/ İncil’i kim kurtaracak/ Kim kurtaracak Kur’an’ı

Kim kurtaracak Mesih’i kendisini öldürenlerden/İnsanlığı kim kurtaracak

Ey Kudüs, ey şehrim/Ey Kudüs, ey sevgilim/Yarın, yarın çiçek açacak limon

Sevinecek yeşil sümbüller ve zeytin/Gözler gülecek/Geri dönecek göçmen güvercinler

Tertemiz yuvasına/Ve geri dönecek çocuklar oynamaya

Buluşacak babalarla oğullar/Ey memleketim/Ey barış ve bereket şehri” (Nizar Kabbani’nin “Kudüs” isimli şirinin son iki bölümü. Şiiri çeviren ise İlyas Altuner’e ait).

Müslümanların 636’daki Kudüs muhasarası şiddetlenince Patrik Sophronius, şehrin surlarından seslendi: “Şehri teslim etmek istiyoruz, ancak mü’minlerin emiri gelmeli.” Hz. Ömer, şehre vardığında patrikle birlikte Hristiyan ahali Şam kapısında kendisini karşıladı. Patrik köşeye çekilip ağlamaya başladı. Gönlü müteessir olan Hz Ömer, “Üzülme, rahat ol. Dünya dönektir; gün vardır lehinedir, gün vardır aleyhinedir” sözleriyle teselli etmek istediğinde Patrik Sophronius cevap verdi: “Saltanatı kaybettiğim için değil; sizin hâkimiyetinizin sonsuza dek devam edeceğini anladığımdan ağladım. Zulmün hâkimiyeti bir andır; adaletin hâkimiyeti ise kıyamete kadardır. Ben sizi fethedip geçen, sonra yıllar içinde kaybolup giden bir idare zannetmiştim.”

Hz. Ömer Kıyame Kilisesi’ni dolaşırken namaz vakti gelmişti. ‘Peşimden gelecek Müslümanlar Ömer burada namaz kıldı diye oraya mescit inşa ederler” diyerek kilisede namaz kılmadı. Kilisenin dışında ve bir miktar uzağında bir yerde kıldı namazını. Daha sonraki dönemde Müslümanlar onun namaz kıldığı yere mescit inşa ettiler. Bu mescit bugün de ayakta. Mescidi gördüm. Yerden bir metre altta bulunan bu mütevazı mescit, yazın aşırı sıcağında bile çok serin.

1187 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü Hittin Savaşında haçlıların elinden geri almayı başardı. Kudüs halkına en iyi şekilde muamele yaptı. Kübbetü’s Sahra’nın üstündeki haç işaretini kaldırttı. Şehrin restore, mimari ve yenilenmesine çok önem verdi. Mescid-i Aksa’ya Nureddin Zenki’nin hazırlamış olduğu minberi hediye etti. Osmanlılar 28 Aralık 1516’da Sinan Paşa önderliğinde, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferinde Kudüs’e girdiler. Kudüs’ün Fethinden sonra Yavuz Sultan Selim Mukaddes Kudüs şehrini 31 Aralık 1516 tarihinde ziyaret etti ve şehrin ismini Kudüs-ü Şerif olarak değiştirdi. Osmanlı Devleti Kudüs’e 400 yıl hâkim olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman, Sultan 4.Murad, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve 2.Abdülhamid Han Kudüs Şehri için pek çok hizmette bulunmuştur.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Kudüs’e 40 milyon akçe vakfederek burayı bayındır kılmıştır. Kanuni’nin yaptırdığı eserlerden sadece çeşmelerin sayısı 18’dir. Eski Kudüs çevresi surlarla çevrili. Hazreti Ömer’in fetih sırasında girdiği Şam Kapısı’ndan girişte surun üstünde eli tetikte bekleyen İsrailli askerler karşınıza çıkıyor. Surların alt kısmında ise Müslüman kadınlar meyve ve sebze satıyorlar. İlerledikçe İstanbul’un ‘Mahmutpaşa’sını andıran manzaralarla karşılaşıyorsunuz. Biraz daha yol aldığınızda ise sanki ‘İstanbul Kapalıçarşı’ çıkıyor karşınıza. Bu bölgelerde esnafın hepsi Müslüman. Yolda ilerledikçe yer yer İsrail askerlerine rastlıyorsunuz. Şam Kapısı’ndan yaklaşık bir kilometre kadar içeride, Aksa ile karşılaşıyorsunuz. Aksa Camii’nin bulunduğu külliyeye önceden yedi kapıdan girmek mümkünmüş. Şu anda ise sadece 4 kapıdan Aksa’ya giriliyor. Aksa’da ayrı bir atmosfer karşılıyor sizi. Namazgahların, şadırvanların, medreselerin kimisi çok eski, kimisi Selahaddin Eyyubi’den kalma, kimisi de Osmanlı eseri. Her yapının ayrı bir mimari özelliği var.

Mescid’i Aksa ile Kubbetü’s Sahra karşı karşıya. Adeta birbirine selam gönderiyorlar. Barışın sembolü iki kutsal mekân. Kubbetü’s Sahra, altınla kaplamalı büyük kubbeli yer. İçine girdiğinizde ortada hemen Hacer’i Muallak (Asılı Taş) ile karşılaşıyorsunuz. Peygamber Efendimiz’in Miraca çıkarken uğrayıp namaz kıldığı ve geri dönerken O’nunla gelmek isteyen taş. Efendimiz’in ‘Sakin ol ve yerinde dur’ işaretiyle yerinde kalmış. Taşın hemen altında, Efendimiz’in, Hz. Zekeriya (a.s.) ve Hz. İbrahim (a.s.)’in makamları var. Buraları Müslümanlar ziyaret ederek iki rekat namaz kılıyorlar. Buralarda bulunup bu havayı teneffüs etmek fevkalade bir duygu. Aksa’nın altında Yahudilerin ağlama duvarı ve Hristiyanlar tarafından kutsal sayılan çeşitli kiliseler var. Yahudiler özellikle günbatımı esnasında ağlama duvarına gelerek, kadın ve erkekler ayrı ayrı mekanlarda ayin yapıyorlar. Ağlama duvarı Aksa’nın kuzey tarafında, çukur bir yerde bulunuyor.

Mescid’i Aksa’da Cuma Namazı

Cuma günü mescide girer girmez bir atmosferle birlikte buruklukla karşılaşıyorsunuz. Ortalık ana baba günü. Tam bir bayram havası. Özellikle Filistinli çocuklar, Kudüs ve etrafından gelen Müslümanlarla Aksa, insan selinden geçilmiyor. Müslümanların yüzleri pırıl pırıl, içten, canlı fakat hüzünlü. Selam verdiğinizde hele bir de Türk olduğunuzu söylediğinizde olağanüstü bir ilgiyle karşılaşıyorsunuz. Hemen hemen herkes Osmanlı’yı ve hassaten II.Abdülhamid Han’ı yad etmeden geçmiyor. Eskiden İsrail ile yapılan anlaşmalardan dolayı Türkiye’ye biraz kırgınlar. Ancak şimdi İsrail ile Türkiye arasındaki uyuşmazlıktan dolayı Türkiye ve hassaten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a selam gönderiyorlar. Aksa’nın hemen altındaki Yahudi bölgesinde ise alt kazıların yapıldığı gözden kaçmıyor. İsrail resmi makamları her ne kadar böyle bir şey yok diye açıklama yapsalar da, Aksa’nın altında kendilerince kutsal sayılan Süleyman Tapınağı’nı araştırma gayesiyle Aksa’nın desteklerini ortadan kaldırıyor.

Kudüs, İslam dünyası için oldukça sıkıntılar yaşanan bir merkez. Kamuoyunun da yakından takip ettiği sıkıntıları yerinde görme ve ıstırabını yakından iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Kudüs bizlere bir sorumluluk yüklüyor. Kudüs’ü her zamankinden daha fazla ziyaret etme zamanı. Bazılarının ziyaret etmeyin gibi kampanyalar başlatmak istemesi İsrail’in ekmeğine sağ sürecektir. Ziyaret ederek Filistinli kardeşlerimize destekçi olduğumuzu göstermemiz onlar için çok büyük bir moral olmaktadır. Ziyaret mekânları arasında en çok Kubbet-üs Sahra Camisi’nde yer alan, Hz. Muhammed (SAV)’in miraca yükseldiği yer olan Muallak Taşı’ndan etkilenmemek mümkün mü? Ey hüzünlü Şarkın sembol şehri Kudüs sen ne zaman özgür olacaksın diye insanın ayazı çıktığı kadar bağırası geliyor. Ancak duyan olur mu acaba?