YEDİ SEKİZ DOKUZ ALMAN....

Alican DEĞER 02 Haz 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Bu Almanlar ilginç bir toplum. Tarihin en büyük kitlesel katliamını tahammüden yapıp bir şekilde hayatlarına devam ettiler.

Bu Almanlar ilginç bir toplum. Tarihin en büyük kitlesel katliamını tahammüden yapıp bir şekilde hayatlarına devam ettiler. Tamam belki bedel ödediler. Ama gaz odalarında, idam mangalarının önünde ölen insanlar kadar değil herhalde. Dertleri dünyanın soykırım yapan tek ülkesi konumlarını bizimle paylaşmak. Bir şekilde Ermeni soykırımı iddiaları ile Türkiye’yi bağdaştırmaya çalışıyorlar. Böylece sanki “Bak biz soykırım yaptık ama, onlar da yaptı” deyicekler. Ulan zaten “Soykırım” lafının yaratıcısı sizsiniz. Sizden önce böyle bir deyim kullanılmıyordu bile.

Hadi diyelim  savaş yıllarında korkunç olaylar oldu. Peki o zaman siz ne yapıyordunuz? Ben söyliyeyim bütün Osmanlı ordusunu yönetiyordunuz. Otto Liman Von Sanders başkanlığındaki Alman askeri misyonu savaş sırasında 800 kişiyi aşmıştı. Von Sanders üstelik Osmanlı ordusundan Mareşal rütbesi bile almıştı. O dönemde bu misyonun dışında 23'ü general, 10'u amiral olmak üzere orduda 130, donanmada 60, toplamda 190 Alman subay görev aldı.

Neredeyse bütün yönetim sizdeydi.

Almanlar oylanacak metinde güya kendilerine de dokundurmuşlar. Almanların da günahı vardır demişler. Günahları ise bizi engellememekmiş.  İyi mi?

Cep telefonu yoksa katil de yok

Yetenekli Bay Ripley diye bir film vardır. Matt Damon’un baş rolünü oynadığı. Sıradan ama çok zeki bir adamın seri cinayetler işlemesini ve bundan çıkar sağlamasını anlatır. Artık bizim de bir Bay Ripley’imiz oldu.

Adı: Atalay Filiz. Bir emekli albayın oğlu. Galatasaray Lisesi mezunu, doktoralı bir biyolog. Yurt dışında eğitim görmüş. En son bir emekli öğretmeni 11 yerinden bıçaklayarak öldürdü. Daha önce çocukluk arkadaşı ve arkadaşının sevgilisini öldürmüş. Ondan önce de Fransa’da kendi sevgilisini öldürdüğü düşünülüyor. Çünkü kız 5 yıldır ortada yok. 

Bizde pek bu kadar yetenekli katiller çıkmaz. Çıksa da kaçamazlar. Ama haberleri takip ettiyseniz bilirsiniz Atalay cinayet işledikten sonra neredeyse dünyayı dolaşmış. Üstelik Türkiye’den bir şekilde kaçak olarak çıkmış, sonra yine bir şekilde kaçak olarak girmiş. Bildiğin elini kolunu sallaya sallaya aramızda dolaşmış. Ailesi ile de hiç telefonla görüşmemiş. İşte bu en önemli detay. Çünkü ben polisimizin bu telefon dinlemelerine fazla bel bağladığını düşünüyorum. Telefon yoksa zanlı da yok. Acaba cep telefonundan önce nasıl polislik yapılıyordu?

Kazık yenilecek. Kazııık ye.

Haziran geldi. Kazık yemeye hazır mısınız? Bir çaya 7,5 lira, bir lahmacuna 30 lira vermeye. Türk kahvesini 10 liraya içmeye. Türkiye’de turizm sezonu kısa. 3 ay. Bunun bir ayı da Ramazan. Kaldı mı 2 ay. Turizm yerlerindeki tüm işletmeciler bu iki ayda bütün yılın masraflarını çıkartmaya çalışıyorlar. Bütün yılın kirası, elektrik parası, eleman parası, masa, sandalye parası bu iki ayda nasıl çıkar? Turizm açısından bu takvimin tek iyi yanı iki bayram. İşte o zaman hapı yuttuk. Bayramlarda bu fiyatlar daha da pahalılanır. Ama bu yıl tüketiciler olarak bir umudum da var. Belki yabancı turist azaldığı için bize artık daha iyi davranırlar. 

Spor sağlığa zararlıdır

Spor salonuna gidip, kulaklığı takıp huşu içinde spor yapanları anlayamıyorum. Kendileri için iyi olduğunu, kilo verdiklerini düşünüyorlar. Bana göre bu işlem sağlığa zararlı. Bir kere organlarımız fazla çalışıyor. Kalbimiz olması gerekenden fazla atınca ömrümüzün uzadığını düşünmek bana çok mantıklı gelmiyor. Daha çok koşunca diz kapaklarımızın daha iyi olacağını düşünmek de keza. Benin tezime göre sağlığa zararlı olan sporun bir de cüzdana etkisi çıktı ortaya. Jatomi adlı ünlü sosyetik spor salonu kapılarını bir daha açmamak üzere kapatmış. Üstelik apar topar. İçeride spor yapanlar bile gaz kaçağı var denilerek adeta kovalanmış. Spor salonlarında üyelik ücretleri genellikle senelik ödenir. Kim bilir kaç bin kişi mağdur oldu? Baştan da dediğim gibi spor zararlıdır. Hem sağlığa, hem keseye -))