PİNOCHET'İ LANETLEYEN FETULLAH GÜLEN'İ DE LANETLEMELİDİR!

Ozan CEYHUN 17 Ağu 2016

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
1980 darbesinin ardından zorunlu olarak ve Türkiye hasreti çekerek yaşadığım Avrupa'daki muhataplarıma yönelik olarak kaleme aldığım Daily Sabah Gazetesi'nde bugün yayınlanan yazımı sizlerle paylaşıyorum.

1980 darbesinin ardından zorunlu olarak ve Türkiye hasreti çekerek yaşadığım Avrupa'daki muhataplarıma yönelik olarak kaleme aldığım Daily Sabah Gazetesi'nde bugün yayınlanan yazımı sizlerle paylaşıyorum. Gördüğüm kadarıyla AB kamuoyu “Fetullah Gülen” ismini duyduğunda tam bir “resim” çizememekte. Ben de onlara 1973 Şili'sini hatırlatarak Fetullah Gülen'in Augusto Pinochet'ten çok daha canavar ve tehlikeli olduğunu anlatmaya çalıştım. Yurtdışındaki tanıdığınız politikacılarla ya da gazetecilerle ve de AB vatandaşlarıyla diyaloğunuzda bu örnek konuyu kavramaları için işe yarayabilir: 15 Temmuz 2016 sonrası AB genelinde Türkiye'ye yönelik olarak garip bir yaklaşım var. 15 Temmuz 2016 gecesini 16 Temmuz 2016'ya bağlayan sabah saatlerinde Türkiye demokrasisine çok ağır bir saldırı gündeme geldi. Üstelik özgür medyanın kahramanca canlı yayınları sayesinde tüm dünya kamuoyunun gözleri önünde bir vahşet yaşandı. Üniformalı teröristlerin televizyon kanallarını bastığı anları tüm dünya kamuoyu dakikası, dakikasına canlı yaşadı. Dünya kamuoyunun gözleri önünde kahraman Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları asker üniformalı teröristlerin elinden işgal edilen televizyon kanallarını kurtardılar ve teröristleri polise teslim ettiler.

Yine tüm dünya kamuoyunun gözleri önünde orduya sızmış pilot teröristlerin ele geçirdiği F 16 savaş uçakları Türkiye'nin başkentini bombaladılar. Bombaladıkları TBMM, ABD ve Alman büyükelçiliklerinin burnunun dibindeydi. O gece Alman Büyükelçiliğinde bulunan insanlar bir kente yönelik hava saldırısına uğramasının ne demek olduğunu aynı bizler gibi yaşadılar ve iliklerine kadar hissettiler. TBMM'ne atılan bombalar Alman Büyükelçiliği'ni  de sarstı.  Alman Büyükelçiliği bombalanan TBMM ve helikopterler tarafından uçak savar mermileri ile sürekli taranan Başbakanlık Binası'nın arasında bir noktada olduğundan yanlışlıkla bir mermi ya da bombaya hedef olması bile mümkündü. Aynı şekilde dünya kamuoyunun gözleri önünde Ankara Emniyet Müdürlüğü, MİT (İstihbarat Teşkilatı), teröre karşı mücadelenin merkezi Özel Harekat Komutanlığı ve daha da kötüsü Cumhurbaşkanlığı binasının önündeki insanlar bombalandı. Yollarda asker üniformalı teröristlere karşı direnen insanlar helikopterler tarafından uçak savar mermileri ile tarandılar. Ankara ve İstanbul'da Fetullah Gülen Terör Örgütü mensubu teröristler tüm dünya kamuoyunun gözleri önünde subay üniformalı teröristler tarafından tabanca ya da tüfeklerle herkesin gözü önünde katledildiler. Şanslı olanın sadece bacağına ateş edildiğine tanık olduk. Şanssız olanlar ise kesinlikle öldürmek amacıyla vuruldular. Boğaziçi Köprüsü’nün bir ayağına yerleşen subay üniformalı keskin nişancı bir terörist polis tarafından etkisiz hale getirilene kadar 16 yaşında çocukları bile katletmekten çekinmedi.

Öyle ki 15 Temmuz 2016 gününden bir kaç ay önce seyrettiğim “London Has Fallen” filmi gözlerimin önüne geldi Ankara'da. Bu sefer “kameranın yanlış tarafındaydık”. Yaşadığımız bir film değil, acı bir gerçekti. 16 Temmuz'un ilk dakikalarında Ankara'da vahşete tanık olurken aklıma sürekli Şili'nin katledilen devlet başkanı Salvador Guillermo Allende geldi. 1970 yılında demokratik seçimlerle Şili Devlet Başkanı seçilen Allende'yi ABD hiç istemiyordu. Amaçlarına ulaştılar ve yine asker üniformalı teröristlerin maalesef başarılı oldukları bir askeri darbe sonucu 11 Eylül 1973 günü onu katlettiler. Onu en son elinde bir hafif otomatik tüfekle direnirken gördük ve ardından katledildiği haberi geldi. 1973 yılında Şili demokrasisi kanlı bir darbeyle ezildi. Onbinlerce insan katledildi. Çoğu hala kayıp. 1973 yılında bir insanlık düşmanı olan Augusto José Ramón Pinochet adındaki yaratık emrindeki asker üniformalı teröristlerle Şili'yi ele geçirdi. Maalesef Şili halkı Allende'yi savunacak gücü bulamadı ve sonuçta Şili kaybetti. 1990 yılında Şili Pinochet denilen caninin elinden kurtulabildi. 1973'ten 1990'a kadar Şili'de insanlık ayaklar altında ezildi. 2001 yılında yargılanması mümkün olduğunda ise yaşı sayesinde kurtuldu ve sonunda ölerek ait olduğu cehennemi boyladı. Ve sizler tüm AB ve AB üyesi ülkelerin yönetimleri ve kamuoyu haklı olarak bu cani Pinochet'i lanetlediniz. Ülkeleriniz ziyaret ettiği takdirde gözaltına alacağınızı ilan ettiniz. Sizlerle gurur duydum. AB'ye yakışan da buydu. İnsanlık düşmanı teröristler AB ülkelerinde lanetlenmeyecek de nerede lanetlenecekler.

Peki şimdi AB ve AB üyesi ülkelerin Türkiye'nin Pinochet'i karşısındaki tavırları niçin tam tersi?
Fetullah Gülen biraz araştırıldığında görüleceği gibi Augusto Pinochet'ten çok daha tehlikeli bir terörist. Emrindeki asker üniformalı teröristler 15 Temmuz gecesi Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik seçimle seçilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı aynı Salvador Allende gibi katletmek amacındaydılar. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı ise ona teklif edilen “sizi hemen Yunan adalarına kaçıralım” önerilerini reddederek demokrasi için savaşma kahramanlığını tercih etti. Şili'ye göre Türkiye şanslıydı. Çünkü 1960, 1971 ve 1980 askeri darbelerinde çok bedel ödemişti Türk Milleti. Fetullah Gülen terör örgütünün asker üniformalı teröristlerine karşı direndi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve 1973'te Şili'de olan 2016'da Türkiye'de olmadı. Ancak 1973'ten itibaren Allende'nin yasını tutan ve katil terörist Pinochet'ı lanetleyen ve ülkelerine sokmayan AB ülkeleri şimdi niçin Şili halkına kıyasla müthiş bir kahramanlık örneği vererek direnen ve darbecileri yenen Türkiye insanını alkışlamaktan kaçınıyor? Allende'ye sahip çıktıklarında gurur duyduğum AB ülkeleri şimdi utanmasalar “hala niye yaşıyorsun, yenilmeliydin” dercesine Recep Tayyip Erdoğan'a çirkin bir şekilde davranmaktalar!

1973'te gurur duyduğum Avrupa ve AB'den 2016'da utanmaktayım! 12 yaşında Allende için sokaklara çıkan annem ve babamın yanında demokrasiyi savunan ben 56 yaşımda Ankara sokaklarında da demokrasiyi savunmak zorunda kaldım. Ve AB'nin ikiyüzlülüğünü, çifte standardını yaşamak zorunda bırakıldım. Oysa sadece 15 Temmuz günü Alman Büyükelçiliği'nde olan ve dürüstçe yaşadıklarını anlatabilen insanları dinleseniz yeter anlayabilmek için Türkiye'yi. 
15 Temmuz 2016 sonrası Türkiye hakkında ahkam kesmek ve bazı çirkin demeçlerinizle Türk Milletini rencide etmek yerine Türkiye'ye gelip bir “geçmiş olsun” diyebilseydiniz ve de Fetullah Gülen terör örgütünün ülkeye verdiği zararı yerinde inceleseydiniz belki de bugün bu hatayı yapmazdınız! Teröristlerin katlettiği insanların çocuklarını, eşlerini, annelerini ve babalarını dinleseniz keşke. Özürlü bir anne anlatabilse size gözlerinin önünde oğlunun nasıl katledildiğini. İnsanlar anlatabilse yaşanan vahşeti. Tank paletlerinin parçaladığı insanları.  Üstelik Şili çok uzaktı. Türkiye burnunuzun dibinde! Hala geç değil. Türkiye'yi ziyaret edin. Vahşetin izlerini inceleyin. Eminim o zaman ülkelerinize kolladığınız Fetullah Gülen terör örgütü üyesi ya da destekçisi tüm “sapıklardan” tiksineceksiniz aynı Pinochet canisinden tiksindiğiniz ve onu lanetlediğiniz gibi.