NE OLDU ŞİMDİ?

Alican DEĞER 26 May 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Bu kadar tantana ne içindi? Sonunda partinin iç işleyişi mahkemeye taşındı. Bundan kim zarar gördü? Devlet Bey'in Yargıtay'ın kararından sonra seçimli kurultaya gideceği açıklandı.

Bu kadar tantana ne içindi? Sonunda partinin iç işleyişi mahkemeye taşındı. Bundan kim zarar gördü? Devlet Bey’in Yargıtay’ın kararından sonra seçimli kurultaya gideceği açıklandı. Geçen haziran ayından beri bir yıllık süreçte gördüğüm Devlet Bey’in acil bir Halkla İlişkiler danışmanına ihtiyaç duyduğu. Bu iş siyasi danışmanlarla olmaz. Günümüz toplumunda algının nasıl geliştiği konusunda uzman biri olmalı. Ancak 140 karakter kullanılabilen bir mini blok sitesinin dünyayı değiştirdiği, bir kez izlenip yok olan videoları gösteren uygulamaların rekor kırdığı bir dünyadan bahsediyorum. Devlet Bey’in yaptığı konuşmaları kendinin yazdığını biliyorum. İçerik olarak olağanüstü etkili. Ama dolambaçlı, uzun ve ciddi ciddi takip gerektiriyor. Ben dinlerken yoruluyorsam, mesleği bu olmayan başkaları ne yapsın?

Baştan kongreye direnerek zaten mağlubiyeti kabul etmiş göründü MHP yönetimi. Kongre tarihini ertelemek anca kaçış ve beklenen sonu öteleme olarak yorumlandı. Doğal olarak bu tartışma uzadıkça da taban, galibiyet ihtimali olana doğru kaymaya başladı. Halbuki Devlet Bahçeli “Dik çıkışların” adamıydı. 2002’deki seçim kararı ve sonrasında istifa etmesi gibi. Keza haziran seçimleri sonrası. Ama bu kez tam tersini yaptı. Yalpaladı. Şimdi ki “Madem öyle, hadi Kurultay’a” açıklaması bir toparlama ve eskiye dönüş çabası. Bakalım etkili olacak mı? Kongre’de kararı MHP delegeleri verecek. Kendileri için en uygun olanı tercih edecekleri muhakkak. MHP Türkiye’de önemle altı çizilecek bir siyasi akımın temsilcisi. Fakat son tahlilde ciddi bir erozyon geçirdiği de bir gerçek. Kim kazanırsa kazansın partiye bir yüz bin bakım gerekiyor gibi.

Tereciye Tere, Şıracıya Şırayı sorma

Adamın işi borsa da hisse alım satımı. Ne kadar çok hisse alınır satılırsa o kadar çok para kazanıyor. Sizce doğru bir tahlil yapabilir mi? Doğru bir tahlil yapsa bile bunu en doğru şekilde söyleyebilir mi? “Borsaya girmeyin. Para kaybedersiniz” mi diyecek?

Tabii ki hayır.

Bir başka adamın işi müteahhitlik. Ev yapıp satıyor. Kazancı ve varlığı buradan. Konut sektörünün geleceği ile ilgili nasıl bir yorumda bulunmasını bekliyorsunuz ki? Ne diyecek? “Biz bu binlerce evi yaptık. Dünyanın da fiyatını bindirdik. Almayın fiyatı düşecek” mi diyecek? Herkes kendi sektörünün geleceği ile ilgili tabii ki iyi şeyler söyleyecek. İyi şeyler söylemeleri yanlış mı? Değil. Ama doğru da değil? Objektif de değil. Ekonomi kanalları, ekrana çıkartma başına para aldıkları finans veya inşaat şirketlerinin dolaylı reklamını yapıyorlar. Onlar da verdikleri paranın karşılığını almaya çalışıyor. Ortada dönen para kimin parası peki? Sizin benim paramız. Sizin paranızı istiyorlar. Bunun için de “Fiyatlar artacak, hemen alın” diyorlar. Sanki kaçıyor. 

Paris 1886

Bu fotoğrafa bakıp sakın şaşırmayın. Gerçek bir fotoğraf. Üstelik Paris’de çekilmiş. Amerikanın sembolü olan Özgürlük anıtı Fransızların Amerikalılara bağımsızlık hediyesi. Bu fotoğraf o hediyenin “Paketlenişi” sırasında yaşananları gösteriyor. 

Herkes kendinden bilirmiş

İki kör dolma yiyormuş. Biri diğerine demiş ki: “Niye dolmaları iki iki ağzına atıyorsun?” Diğeri cevap vermiş: “Yahu sen kör, ben kör. İki iki attığımı nereden biliyorsun?” İlki yanıtlamış: “Ben de öyle yapıyorum da ondan” Yıllar evvel. Yunanistan - Türkiye milli maçı. Atina’da oynanıyor. Bizim Yunanistan ile aramız yine nane molla. Gerginlik falan hep bildiğiniz gibi. Bir şirket, gazetecileri davet etmiş. 15-20 kişi gidiyoruz. Stada yerleştik. Hafif de tırsak durumdayız. 40 bin Yunan taraftarı, pek de cesaretleriyle tanınmayan 15 Türk gazetecisi. Yerimiz iyi. Maçı izleyeceğiz. Ama ya gol olursa? Valla bilmiyorum ne yapacağımızı? Bizi Yunanlıların ortasına oturttular. Öyle çevrede polis falan da yok. Benim yanımda önümde hep Yunanlı taraftarlar var. Zaten bir sıra kadar tutmuyoruz bile. Biz gol olursa ne yapacağız diye düşünürken, başka bir durum ortaya çıktı: Milli marş. Milli Maç olduğu için marşlar okunacak? Ve okunmaya başladı? Okunan bizim milli marşımız ayağa kalktık ve söylemeye başladık. Koca stadda bir tek biz ayaktayız. Bir de sahanın içindeki oyuncular. Kimse bize dönüm bakmadı. Hiç de yadırgamadılar. Tek bir taciz kelimesi bile yok. Marşımızı okuduk, yerimize oturduk. Maçın sonucunu hatırlamıyorum bile. Aklımda kalan bu sahne. Bizim tırsaklığımız, Yunanlıların bize saldırabilecek olmasındandı. Çünkü bizim taraftar olsa saldırırdı. Bizim algımız, kendimizden kaynaklanıyordu. Ama kendi toplumumuzu bilmemiz, başka bir toplumu çözümlemeye yetmemişti. En azından bu stadda. Şimdi siz buradan yola çıkın, istediğiniz çözümlemeyi yapın.