MAFYA BABALARI, VAFTİZ BABASI OLAMAYACAK

Gizem ŞENYURT 20 Mar 2017

Gizem ŞENYURT
Tüm Yazıları
İtalya'nın Sicilya bölgesindeki bir kardinal olan Michele Pennisi, meşhur mafya babalarının kilisede düzenlenen yeni doğan çocuklar için düzenlenen vaftiz törenlerinde vaftiz babası olarak atanmasını engelleyen bir kararname yayınladı.

İtalya’nın Sicilya bölgesindeki bir kardinal olan Michele Pennisi, meşhur mafya babalarının kilisede düzenlenen yeni doğan çocuklar için düzenlenen vaftiz törenlerinde vaftiz babası olarak atanmasını engelleyen bir kararname yayınladı. Pennisi, aynı zamanda Mario Puzo’nun aynı isimli kitabından Francis Coppola’nın sinemaya uyarladığı “Baba / Godfather” filmindeki başkarakter Don Corleone’nin de şehri olan Corleone bölgesinden de sorumlu. Kardinal’in bölgesi, mafya babaları ve gruplarıyla meşhur ve Pennisi, mafya babalarının vaftiz babalık (godfather) sıfatını kendilerine babacan bir hava ve kutsal bir algı yaratmak için kullandığını belirtti. 

mafya babası

Bu amaçla Kardinal Pennisi, bölgesindeki tüm kiliselere haber vererek bilinen mafya babalarının vaftiz törenlerinde bebeklere vasi ya da diğer bir deyişle vaftiz babası olarak atanmasına izin verilmeyeceğini iletti. Kardinal Pennisi, mafyayla hiç iyi anlaşamayan birisi olarak biliniyor. Daha önce 2008’de meşhur bir mafya babasının cenaze törenine izin vermediği için ölüm tehditleri almıştı. Ayrıca geçtiğimiz şubat ayında da Sicilya’nın en bilinen mafyalarından biri olan Toto Riina’nın bir vaftiz töreninde vaftiz babası olmasına izin veren bir rahibi eleştirerek manşetlere çıkmıştı. Kardinal Pennisi, İtalya’da organize suç şebekelerinin yani mafya örgütlerinin çok yaygın olduğunu ve bu kararının işlediği suçları itiraf ederek af dileyen kişilere her zaman kapılarının açık olmasını engellemediğini söylüyor.

Burun-1

Burun Şeklinize Göre Hangi İklime Uygunsunuz?

Daha önce yapılan pek çok araştırma insan evriminin bünyelerimizi nasıl etkilediğini ortaya koymuştu. Ekvatora yakın bölgelerde yaşayan insanların cilt renklerinin koyu olması ve kutuplara doğru gidildikçe ten renklerinin açılması ya da yerleşik hayata erken geçen toplumlarda laktoz intoleransının daha az görülmesi gibi bilindik açıklamaların haricinde bilim insanları insan evriminin bünyelerimiz üzerindeki diğer etkilerini inceliyor. 

ABD, Belçika ve İrlanda’dan bir grup bilim insanı da güzellik algısının en önemli etkenlerinden biri olan burun şekillerinin iklimsel adaptasyonla ilgisi olup olmadığını araştırdı. Buldukları sonuçlara göre burun şekillerimiz genetik olarak ailelerimize benzemekten öte evrimsel köken olarak hangi bölgelerden geldiğimizi ve hangi iklime daha uygun olduğumuzu da belirtiyor. Örneğin bazı insanlar yaz mevsimi ve sıcağa bayılır. Eğer burnunuzun sırtı düz, burun delikleriniz geniş ve yuvarlaksa siz sıcak ve nemli havalarda yaşamaya uygunsunuz. Eğer ben sıcağa hiç gelemiyorum diyenlerdenseniz burun kanatlarınız ve burun delikleriniz muhtemelen geniş değil dardır. Siz soğuk ve kuru iklimlerde yaşamaya uygunsunuz. 

burun-2

İşte bu sonuçları araştıran bilim insanları, Batı Afrika, Güney Asya, Doğu Asya, Kuzey Avrupa kökenli 476 gönüllünün burun şekillerini üç boyutlu tarayıcılarla çıkardı ve boyutlarını hesapladı. Buldukları sonuç sadece anne babalarımızdan aldığımız genetik çeşitlilikten daha farklı veriler ortaya koydu. Buna göre aslında anne babalarımızın evrimsel kökenine göre burun şekillerimiz belirleniyor. Burun şekillerimiz de hangi iklimde yaşamaya daha uygun olduğumuzu ortaya koyuyor. Tabii bilim insanları yine de burun şekillerimizin tamamen iklimle bağlantılı olduğunu söylemekten kaçınıyor. Milyonlarca yıllık karmaşık bir süreç olan evrimi bu kadar basite indirgeyemeyeceğimizi yine de iklimsel adaptasyonun burun şekillerini belirlemede önemli bir faktör olduğunu belirtiyorlar.

Yeni Zelanda’da Bir Nehre “İnsan” Statüsü Verildi

Yeni Zelanda hükümeti, ülkenin Kuzey Adası olarak bilinen kısmında yaşayan Maori halkının kutsal kabul ettiği Whanganui Nehri’ne insanlara tanınan hakları tanıdı. Yeni Zelanda’nın Anlaşma Müzakereleri Bakanı Chris Finlayson yaptığı açıklamada bir doğal kaynağın yasal kişilik olarak tanınmasının insanlara tuhaf gelebileceğini ve dünyada başka örneği henüz olmadığını bildiklerini belirtti. Whanganui Nehri, Maori kabilesi tarafından atalarından birinin ruhu olarak kabul ediliyor. Yeni düzenlemeye göre de hukuk karşısında biri kabile biri de krallığı temsilen iki koruyucu tarından temsil edilecek. Whanganui kabilesinin başmüzakerecisi Gerrard Albert, nehir için başvurdukları bu hukuki sürecin kendi algıları ve inançları için en doğru sonucu verdiğini belirtti. Albert’e göre nehir, Maori kabilesinin gözünde bir insan, kendi ataları ve kendi iradesi olduğu kabul edilmeli. 

yeni zelanda nehir

Mevcut sistemde bir doğal kaynak kabul edilen nehir için 100 yıllık mülkiyet ve kullanım hakkı tanınıyordu. Yeni sistem ise Whanganui Nehri’nin iradesini hukuk karşısında kabul ediyor. Hindistan’daki Ganj Nehri gibi dünyanın farklı bölgelerinde pek çok nehir, farklı toplumlar tarafından kutsal kabul ediliyor. Ayrıca Uluslararası Çevre Koruma Kanunu da doğal kaynakların korunması için özel düzenlemeler içeriyor. Bütün çabalara rağmen nehirlerin ve diğer doğal kaynakların kirletilmesinin, zarar görmesinin önüne geçilemiyor. Maori kabilesi ve Yeni Zelanda hükümetinin vardığı bu anlaşma ile ise Whanganui Nehri’nin vücut bütünlüğü tıpkı insanlarınki gibi korunacak böylece nehri kirleten ya da herhangi bir şekilde zara verenlere karşı çevre koruma değil ceza kanunları çerçevesinde cezalar verilecek.

Dünyanın En Sağlıklı Kalpleri Bulundu

Bolivya’nın ormanlarında yaşayan Tsimane kabilesi, bilim insanlarınca dünyanın en sağlıklı kalplerine sahip topluluk olarak belirtiliyor. Geçtiğimiz hafta yapılan bir açıklamada Amerikalı bir grup araştırmacı, modern endüstriyel yaşam tarzının kalp sağlığı üzerinden etkilerini incelediklerini ve Bolivya’nın Tsimane halkının ilkel yaşam tarzının kalp sağlıkları üzerindeki etkisini ortaya koyduklarını belirtti. 40 yaş üstü Tsimane insanlarıyla yaptıkları araştırma sonuçlarını Amerikalıların kalp sağlıklarıyla karşılaştıran araştırmacılar hareketsizlik ve düzensiz beslenmenin kalp sağlığını ne kadar kötü etkilediğini çarpıcı şekilde ortaya koydu. Tsimane kabilesi hala büyük oranda avcı toplayıcı olarak yaşamakla birlikte hayvancılık ve tarım da yapıyor. Bolivya’nın Amazon Yağmur Ormanları bölgesinde, Maniqui Nehri etrafında yaşayan kabile yaklaşık 16 bin kişi. Peki Tsimane kabilesi neler yiyor, nasıl yaşıyor?

bolivya sağlıklı kalpler-1

• Beslenmelerinin yüzde 17’si yabandomuzu, tapir ve kapibara avcılığından elde ettikleri etlerden oluşuyor.

• Yüzde 7’si nehirden yakaladıkları balıklar… Pirana ve kedi balığı dahil…

• Büyük çoğunluğu ise kendi yetiştirdikleri pirinç, patates benzeri kök bitkiler ve muz benzeri bitkilerden oluşuyor.

• Bol meyve ve kuruyemiş tüketiyorlar.

• Ortalama bir Amerikalının yüzde 52’si karbonhidratlardan oluşan beslenme düzenine karşılık Tsimane kabilesinin beslenme düzeninin yüzde 72’si karbonhidrat.

• Amerikalıların beslenmesinin yüzde 34’ü doymuş yağ iken Tsimanelerin sadece yüzde 14.

• Hem Amerikalılar hem Tsimaneler yüzde 14 et tüketmelerine rağmen Tsimanelerin yediği et yağsız. Amerikalıların tükettiği etler maalesef çoğunlukla yağlı.

• Tsimane erkekleri günde ortalama 17 bin adım atarken kadınları 16 bin adım atıyor.

• 60 yaş üstü Tsimaneliler bile günde ortalama 15 bin adım atıyor. Bu da günde 10 bin adım atma çabamızı Tsimane hayat tarzına göre epey yetersiz kılıyor.

Bu hayat tarzının kalp sağlığı üzerindeki yansıması ve Amerikalılarla karşılaşması ise oldukça düşündürücü:

• 45 yaş civarındaki Tsimane insanlarında nerdeyse hiç kalp damar tıkanıklığı görülmezken aynı yaştaki Amerikalılarda bu oran yüzde 25 yani her 4 kişiden biri.

• 75 yaşına geldiklerinde Tsimane halkının 3’te 2’sinin kalp damarları sağlıklıyken Amerikalılarda aynı yaşta yüzde 80 damar tıkanıklığı görülüyor.

bolivya sağlıklı kalpler-2

Araştırmacılara göre Tsimane insanlarının kalp sağlığına en yakın sonuçları Japon kadınlarında görüyoruz yine de Tsimane kabilesi daha sağlıklı. Araştırmacılar Tsimane kabilesinin kalp sağlığını sadece beslenme ve hareket düzenlerine bağlamıyor. Bir diğer olası açıklamaları da Tsimane halkında bağırsak kurtlarının daha fazla olma ihtimali. Bu da iltihap ve enfeksiyon geçirme risklerini azaltarak kalp sağlıklarına katkıda bulunuyor.

Bilim insanlarının modern dünya insanlarına tavsiyesi ise günlük hayattaki hareketlerini artırmaları ve doymuş yağlarla yağlı etlerden uzak durmaları.