KOCALARA KIYMAYIN EFENDİLER

Alican DEĞER 08 Nis 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Ne olur yapmayın. Böylesi büyük bir toplumsal trajediye yol açacak bu yasayı çıkartmayın.Ne olur yapmayın. Böylesi büyük bir toplumsal trajediye yol açacak bu yasayı çıkartmayın.

Sayın TBMM üyeleri

Ne olur yapmayın. Böylesi büyük bir toplumsal trajediye yol açacak bu yasayı çıkartmayın. Eğer bu yasa çıkarsa Türkiye’de ailenin birliği temelinden sarsılır. Boşanma oranları önemli derecede artar.  Boşanamayanlar ise ödeyemeyecekleri banka kredilerine mahkum olur. Banka kredileri ödenmezse, bankalar batar. Bankalar batarsa Allah muhafaza Türkiye ekonomisi sallanır. İşsizlik artar. Siz de eşsiniz, kocasınız. Gerçi maaşınız bizden yüksek ama ne çektiğimizi anlarsınız. Bunun ucu elbet size de dokunur. Sakın kadın vekillerimize de güvenmeyiniz. Çünkü onlar maalesef, parti farkı gözetmeden “Karşı kamptalar” Ellerinde değil bu durum, “Yaradılış” Diyeceksiniz ki “Bu adam ne saçmalıyor?” Bence demeyin. İki satır sonra işin vehametini anlayacaksınız. İşte haber: “ 89 maddeden oluşan Sınai Mülkiyet Tasarısı Meclis’e sunuldu. Tasarıya göre, markalı ürünlerin ‘çakmalarını’ satan, ihraç eden veya ticari amaçla elde bulunduranlara 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ve 20 bin güne kadar adli para cezası getiriliyor. geliyor.” İşte Türkiye’nin terörden de önemli olan sorunu budur. Şöyle açıklayayım görüşlerimi: Bana göre kadınların mutluluğuyla sahip oldukları ayakkabı ve çanta sayısı arasında doğrudan bağlantı vardır. Ne kadar çok ayakkabı-çanta o kadar mutlu bir evlilik.

Biz, bir ayakkabı ile iki sene geçiren erkekler bu durumu anlayamayız. Onlar bir sürü ayakkabının önünde “Giyecek hiç ayakkabım yok” diye sızlanırken, düşünürüz, “Nasıl yok yahu? Yer gök ayakkabı dolu” Çanta daha büyük derttir. Kadınlar genetik olarak “Hangi giysi ile, hangi çanta taşınır?” bilgisi ile kodlanmıştır. Doğdukları andan itibaren bu işe odaklanırlar Diyelim ki çok kalabalık bir toplantıdasınız. Bin kişi var. 500’ü kadın. 500 kadın da aynı anda birbirinin hangi çantayı taşıdığını bilir, görür ve eleştirir. Üstelik bu çantaların marka, model ve fiyatlarına da “Genetiksel” olarak sahiptirler.  

 

Erkekler o sırada başka “Dünyevi” şeylerle meşguldürler. Onlar için kadının giydiği ayakkabı, taşıdığı çanta çok da önemli değildir.

İşte size can alıcı soru: “Erkekler böyle şeylere dikkat etmiyorsa, kadınlar neden ayakkabı ve çantaya takıntılıdır?”Cevap daha da acı: Kadınlar bu çantaları diğer kadınlar görsün diye takarlar. Erkekler zaten şöyle ya da böyle ilgi gösterir. Ama diğer kadınları “Çatlatmak” gereklidir.

 

Kadınların bu tutkusunu iyi bilen kimi markalar da ev fiyatına çanta satarlar. Dünyaca ünlü bu markaların yeni modelleri için kimi kadınlar kuyruk olur.  Yurtdışında bu markaların mağazalarının önünde, (Gerçekten söylüyorum) eskiden doğu bloğunda marketlerin önünde görünen türde kuyruklar vardır. Kuyruktakilerin çoğunlu da çekik gözlüdür.

 

Bütün çaba bir görüşme sırasında başka bir kadından “Çantan çok güzelmiş” lafını duymak içindir.

 

20 bin avroluk bir çantanın parası ile bir aile bir yıl geçinebilir. Ama

bunu kimse düşünmez. Bizim gibi ülkeler de bu markaların saldırısına karşı savunma mekanizmaları geliştirmişlerdir. Bu mekanizmanın adı: “Çakma”dır. Yetenekli ustalar, bu çantaları kesinlikle ayırd edilemeyecek bir şekilde bire bir yaparlar. Fiyatı da 20’de bir dir. Buradan da anlarız ki bu çantanın gerçek fiyatı budur. Aradaki fark bu markaların bize “Çaktığıdır” Zengin ülkeler de bu markalarını korumaya çalışır. Öyle ya bire 20 kazanç hangi sektörde vardır? Teknolojik üretime milyarlar yatırsanız bu parayı kazandırmaz. O yüzden “Gariban” ülkeleri zorlarlar. “Patent” derler, “Telif” derler, “Marka koruması” derler. Derler de derler. Bütün mesele üç kuruşluk malı, yaldızlayıp 60 kuruşa satmak içindir. Bu parayı verip bir de mutlu oluruz üstelik. “Çakma” erkekleri rahatlatan birşeydir. Aile bütçesine katkıda bulunur. Kimileri bir iki “Gerçek” çantasının arasına bir iki de “Çakma” serpiştirir. Bülent Ersoy’un ara sıra taklit mücevher takması gibi. İşte sayın vekillerim. Meclise gelen yasa tasarısının sonuçları çok vahimdir. “Avrupa Birliği ile Uyum yasaları” adı altında aile birliğimi sarsılmaktadır.

Gereği için bilginize arz ederim… Kadın kadının kurdudur Bu ayakkabı, çanta mevzusu yıllar evvel bir kadın dostumla yaşadığım diyaloğu hatırlattı. Arkadaşım Türkiye’nin en güzel kadınlarından biri. Bir televizyon yıldızı. O tarihte aynı kanalda çalışıyoruz. O, vücudundaki yağ oranı sadece yüzde 7 olmasına rağmen kilo vermeye çalışıyor. Sürekli spor yapıyor. Bir gün dayanamadım, “ Ya, çok zayıfladın. Üstelik iyi de durmuyor. Erkekler bu kadar zayıf kadınları beğenmezler ki” deyiverdim. Bana döndü, “Hayatım” dedi, “Zannediyor musun ki bizler erkekler beğensin diye zayıflıyoruz? Biz Başka kadınlar için zayıflıyoruz”  


“Tulpomanie” , Lale çılgınlığı

Kapitalizmin başarısı, gerçek hayatta hiç bir karşılığı olmayan nesnelere korkunç paralar verip mutlu olmamızı sağlamasından kaynaklanıyor. Aslında satın aldığımız bu şeye gerçekte hiç ihtiyacımız yokken, damarlarımızda dolaşan bir ateş sanki “Yüzüklerin Efendisi” filminin içinde yaşıyormuşuz gibi bize sesleniyor: “Bana sahip olmalısınnnn ınınınn…” Bu çılgınlığın kapitalizm tarihindeki ilk örneğini biliyor musunuz? Hollanda da başladı ve tarihe “Lale çılgınlığı” olarak geçti. Doğru adı: “Tulpomanie” Kısaca anlatıyım, 1630’lu yıllarda Hollandalılar kafayı lale ile yemişti. Evet bildiğimiz lale çiçeği. Fiyatlar o derece artmıştı ki bir lale soğanı yetenekli bir zanaatkarın yıllık gelirinin 10 katına el değiştirir hale gelmişti. “Semper Augustus” türü lale soğanı için 12 akre (5 hektar) arazi teklif edildiği kayıtlara geçti. Lale borsasında nadir bir lale soğanına verilen para ile Amsterdam’da bir ev alınabiliyordu. Sonra birden bire birşey oldu. İnsanlar bir anda lale soğanı almaktan vazgeçti. Bir gece lale zengini olarak yatanlar, sabah iflas etmiş bir halde uyandı. Lale yenebilir bir şey de değildi. Artık elinde lale soğanı olanlar için tek çare toprağa ekip, servetlerini seyretmekti.

 

İşte bu da tarihteki ilk ekonomik “Balon” patlamasıydı.

Bu çanta tartışmasını “Ciddi” birşeye bağlayayım deyip hayale daldım, “Milyarlarca kadın bir sabah uyanıp hiç de bu kadar çantaya ihtiyaçları olmadığını fark etmiş. Artık başka çanta almamaya başlamış.”

Dediğim gibi, hayal işte -)))

* “Viceroy” türü bu lale 1637 yılından bir katalogda yer alıyordu. Boyutuna göre değişmekle beraber soğanı 3000 ila 4200 Hollanda Florini arasında satılıyordu. O devirde yetenekli bir zanaatkar yılda anca 300 florin kazanabiliyordu.